Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ben ağladığımda bütün dünya ağlardı – öyle zannederdim. Nadiren ağlardım. Genellikle mutluydum; güler, iyi vakit geçirirdim. İyi vakit geçirirdim çünkü , daha önce söylediğim gibi, hiçbir şeyi siklemezdim. Benim hayatımda bir şeyler ters gidiyorsa her yerde ters gidiyordu, bundan emindim.
Pek çok ülkenin sokaklarında gezindim, fakat hiçbir yerde kendimi Amerika’da hissettiğim kadar değersiz ve aşağılanmış hissetmedim. Amerika'daki bütün sokakların birleşip bir foseptik çukuru oluşturduğunu düşünüyorum, her şeyin emilip sonsuza dek boka dönüştüğü bir ruh foseptiği.
Reklam
“Bizim münevverlerimiz vagonlarından kopmuş lokomotiflere benzerler. Onlar kömürleri tükendiği yerde kalır, biz burada gebeririz.” Filhakika ne üniversitelerimizde İbrahim Hakkılar’ın, Yunuslar’ın ruhu ne de Yunuslar’ın ve İbrahim Hakkı’ların ruhunda üniversitemizin tohumları görülüyordu. Böylelikle iki yabancı ruh, âdeta iki millet manzarası meydana çıktı: Biri bin yıllık hayatı, bin üç yüz yıllık ideali ile yaşıyor, Anadolu’nun varlığında barınıyor; öbürü, ona her sahada karşı koyan sözüm ona münevverler zümresini teşkil ediyordu.
Sayfa 81
++ Hume / Duygularımız
Etik ve ahlak konularında da Hume Rasyonalizme karşı çıkmıştır. Rasyonalistler haklı ile haksızı ayırt etmenin insan aklına özgü bir şey olduğunu düşünüyordu. Bu doğal hukuk anlayışına Sokrates'ten Locke'a kadar pek çok filozofta rastladık. Ama Hume ne yapıp ne söylediğimizi aklın belirlediğine inanmıyordu." "Ne belirliyordu peki?" "Duygularımız. Muhtaç birine yardım etmeye karar veriyorsan, seni buna zorlayan duygularındır, aklın değil." "Ya yardım etmek filan istemiyorsam?" "O zaman da belirleyici olan duygularındır yine. Muhtaç birine yardım etmemek akla ne uygundur ne de aykırı, ama belki bayağı bir davranıştır." "Ama bir yerde bir sınır olmalı mutlaka. Başka bir insanı öldürmenin doğru olmadığını herkes bilir." "Hume'a göre her insanda başkalarının ne hissettiğine dair bir duygu vardır -hali iyi mi, yoksa acı mı çekiyor. Yani duygudaşlık gibi bir yeteneğimiz var. Ama bunun akılla hiçbir ilişkisi bulunmaz."
Sayfa 317 - Pan
Yerini hak eden değerli kişi gururlanmaz; onun başını döndüren koltuğu değil, hak ettiğine inandığı daha üstün bir mevkie sahip olamaması, küçük düşmesidir; başkalarını her görüp böbürleneceği ya da gururlanacağı yerde, o tasalanacaktır.
Sayfa 34 - Dorlion Yayınları Nisan 2022Kitabı okuyor
Başkalarınınkine değil de sadece kendi öz kişiliğine dayanarak değer kazanmak; ya da kendini değer göstermekten vazgeçme, işte her yerde uygulayabileceğimiz paha biçilmez özlü bir vecize; zayıflara, erdemlilere, akıllılara yarayan, onları servete hâkim kılan ya da rahat ettiren özlü bir söz bir yönden büyükler için zararlı olabilir bu çevrelerini saran kişilerin ya da kölelerin sayısını kısıtlar; onları egemenlikten kurum ve azametten yoksun eder. Yaşantılarındaki gönenci ve şatafatı azaltır. İnsanları yalvarmak, başkalarını zorlamak, kışkırtmak, lekelemek, geri çevirmek, söz verip sözünde durmamak gibi şeylerin zevkinden alıkoyar; fırsat buldukça budalaları ortaya sürüp, yeteneklileri yok etmeyi önler; saraylardan hile ve entrikayı, kötü ve alçakça işleri, gösterişi, oyunu, düzeni yok eder. Fitne, fesat, kavga, gürültü dolu sarayları gülünç hatta trajik bir oyun hâline getirmeyi, olgun kişilerin de buna seyirci kalmalarını önler. İç rahatlığının yüzlerde görülmesini, özgürlüklerin artmasını, içten gelen yeteneklerle işe ve çalışmaya alışmayı sağlar. İnsanları yarışa, utku ve erdeme sürükler; topluma yük olan alçak, kuşkulu, işe yaramaz dalkavuklar yerine, tutumlu, olgun kişiler, üstün aile babaları, değerli askerler, hatipler, filozoflar yaratır. Bu işin belki de tek sakıncası, insanın mirasçılarına paradan çok iyi örnek bırakması olacaktır.
Sayfa 33 - Dorlion Yayınları Nisan 2022Kitabı okuyor
Reklam
342 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Tanıştığımıza Memnun Oldum
Kitaptan aldığım notlara geçmeden önce zihnimde tortu şeklinde kalan düşünceleri paylaşmak istiyorum. Ethica’yı değerlendirirken “Teolojik, politik inceleme” ile birlikte okumak gerektiği kanaati oluştu bende. Tabi felsefe bir silsile olduğu için Platon ve Aristotales’den (Presokratlar ve Sokratesin düşüncelerini fragmanlar şeklinde bu iki
Etika
EtikaBaruch Spinoza · Dost Kitabevi Yayınları · 20191,579 okunma
-Kipling'in kırkayak hikayesi vardır belki bilirsin. Usulca yürüyen kırkayağa "ya ne güzel yürüyosun hiç ayakların birbirine dolanmıyor" demişler de, tak diye tökezlemiş :) Neden? Çünkü dikkat kesiliverdi. "Ayaklarım birbirine değer mi acaba" dediği anda topuğunu hissetmiştir. Net. Bukowski abinin mezar taşında yazan "don't try" da işte bunun gibi bir şeye işaret eder: "Deneme!" yani. "Uğraşma", "çaba gösterme..." Bir şeyi ne kadar itina ile yaparsan o kadar eline yüzüne bulaştırırsın. Bırakırsın, vazgeçersin de kendi kendine olur. Şaka gibi. Ama sonra kimse gelip de biz şaka yaptık demez. Her konuda bir fikri olan Çinlilere de danışmak lazım bu konuyu. Adamlar kadim millet yani, bilirler az çok. "Wu Wei" diyorlar onlar da, yani "çabasız eylem". Usta adam, yapacağı işi zahmetsiz yapar. Akar gider... Adam tek seferde şaheser resmeder, sen uğraşırsın anca çöp adam olur. Neden? Çünkü fazla odaklanmışsındır. Güzel yapmaya çalışmak yerine, sadece yapmayı deneseydin, belki olurdu bişeyler. Hatta hiç denemesen en güzeli. Hayata fazla odaklanmak, hayatın konsantrasyonunu bozuyor bir yerde. Neyse işte, her yazının tamamlanması gerekmiyor. Ben de bunu burada kestim. Yeterli yani. Saygılar :)
Kişi, bir yerde uzun uzadıya, ben bu "biz"e ait değilim ve "siz" her ne yapıyorsanız benim adıma yapmıyorsunuz diyebilmelidir.
Sayfa 122 - Alfa yayınlarıKitabı okuyor
Şu zehirlenme düşünülenden de öteye gitmektedir: bugün "idealist" gibi hissedilen ve üstün bir soydan gelindiği için gerçekliğe tepe- den ve yabancılaşmış bakmanın hak sayıldığı her yerde teologlardaki kibir-içgüdüsüne tekrar tekrar rastladım... İdealist, aynı din adamları gibi bütün büyük kavramları elinde tutar ve sadece elinde de değil! O, bu kavramları iyi niyetli bir küçümsemeyle "akla", "duyulara", "haysiyete", "lüks hayata" ve "bilime" karşı kullanır ve kendini, sanki bunlar, üzerinde saf egoizm içinde bulunan "aklın" yüzdüğü, zarar verici ve kışkırtıcı kavramlarmış gibi onlardan üstün görür.
Reklam
Bana göre, doğru akıl yürütme yoluyla hep aynı sonuca, yani adaletin her yerde güçlünün çıkarından ibaret olduğu sonucuna varılır.
Tarihin ilk kudurtucusu? :d
Erdemden ve ona hürmet edenlerden iğrenen sizler de farklı bir şey yapmıyorsunuz. Zira cılız ışıklar da güneşten korkar ve gece yaratıkları parıldayan günden tiksinir, şafağın ilk ışıklarını görünce serseme dönerler ve her yerde barınaklarını arar, bir delik bulup ışık korkusuyla oraya saklanırlar. Hırıldayın, zavallı dilinizi hakaret etmek için kullanın, ağzınızı açın, ısırın, iz bırakmadan çok önce dişinizi kıracaksınız.
Sayfa 29 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Marcus Aurelius Düşünceler
Hepimizinki günübirlik hayatlar; hatırlayanın, hatırlanandan farkı yok. Hepsi geçici. Hem anılar hem de onların nesnesi. Her şeyi unutmuş olacağın günler kapıda, her şeyin seni unutacağı günler yakın. Bil ki çok geçmeden hiç kimse ve hiçbir yerde olacaksın.
"Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder; çünkü, her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır."
Montaigne
Montaigne
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.