ANNA ..
1878 de yazıldı 2019 hâlâ okunmakta ve sonsuza kadar okunacak .
#Dehşetli SPOILER vardır! !!! kitabın sonunu bilmeyen tarafta_iseniz bu incelemeyi okumayın!!!
Anna ile bir gece yarısı karlı bir istasyonda tanıştım.Dokuz yaşından küçüktüm çünkü hâlâ Yeşilköy de yaşıyordum ..
Muhtemelen pazar gecesiydi ..
çünkü banyo yapmıştım ..
..ve
Bir gece yarısı
Rastgele çaldım bir kapı
Belki umut vardır diye
Karşımda buldum kapkaranlık bir ağıdı
Yüzüm kana bulandı
Ger geri attım adımımı
Belki geri dönerim diye
Vardığım çaresizlik çıkmazı
Çaresizlik nedir diye attığım çığlığı
İçindeki karanlık tarafindir diye duydum yankıyı
Her güne cinayet, taciz ve tecavüz haberleri ile uyanmak beni derinden etkiliyor. İnsanlığın bir türlü engellenemeyen korkunc gidişatını izlerken dehşete düşüyorum. Bugün biraz içimi dökmek istedim.
Kadını, erkeği, çocuğu, yaşlısı, hayvanı fark etmiyor artık. İnsanın oldugu her yer tehlikeli. Bir "katliam toplumu" haline geliyoruz farkında mısınız? Cebini ve mevkisini düşünen insanlar boş vaatlerde bulunarak umutlarımızı katlediyor,dağ deyip sırtımızı yaşayacağımız babamız, abimiz ve büyüklerimiz tarafindan şiddet , taciz ve tecavüze uğruyoruz. Öz kızınıza, öz torununuza göz dikecek kadar aşağılık olduğunuzu görüyoruz. Önce aile kavramına inancımız katlediliyor, sonra bizzat kendimiz sizin kirli ellerinizle katlediliyoruz. Bir gece yarısı bir kedinin acı dolu çığlığı ile uyanip ertesi sabah çöpün yanında kan dolu bedenini buluyoruz. O el kadar bedeni toprağa gömerken akıttığımız her göz yaşında insana dair inancımızı katlediyorsunuz. Eşiniz çayınıza şeker atmayınca canına kıyıyor, sevgilinizden ayrılınca pompalı tüfeklerle saldırıyorsunuz. Aşka ve sevdaya inancımızı katlediyorsunuz.
Namusu iki bacak arasında arayıp insan ahlakına ters olan ne varsa yapan yaratıklara sesleniyorum. Bu dünyada aldığın ilk nefeste bir vicdanın vardı hani. Sahi ne oldu ona? Senin beni, umutlarımı, gülüşlerimi ve hayallerimi katletmeye ne hakkın var?
Serinin en iyi kitabı buydu sanırım çünkü Rio'yu çok takdir ettim. İlk kez kadın görüyormuş gibi davranan fısfıs İsmail tarzı diğer soylu arkadaşları arasında en iradelisi oydu.Yazar bu kitabında bu dengeyi oturtmayı nihayet başarmış. Son 100 sayfada ancak ilişki adına birşeyler olmaya başladı ama yine de üstüne atlamamak için zor duruyorum olayları olmaması iyiydi. Serinin bütün kadın karakterleri vücutlarında soy eşi damgasını taşıyıp normal insanlardan farklı olarak bir özellik taşımalarına rağmen kendilerinden haberleri yoktu ve hepsi korkudan altına yapmıştı. Ortaçağ Ladysi gibi fazla saftı Dylan, Rio'nun gerçekten vampir olduğunu idrak edebilmesi kitabın yarısını buldu. Geç olsun da güç olmasın tabi.Yazar bu kadın karakterleri niye böyle saftirik yapmış bilmiyorum.Gazeteci olarak garip hikayeler yazan Dylan içinde Rio'nun da bulunduğu mağarayı hayaletin yönlendirmesi ile keşfederek resimlerini çekip gazeteye yollayinca ve sonrasında kaldığı odada tekrar Rio ile karşılaştığında da bu geleneği bozmadı. Hayaletleri gördüğünde problem yok da mesela Rio ile karsilasinca çığlığı basıyor.
İhanetin acısını içinde taşıyan Rio, görünen yaraları ruhsal yaralarının yanında hafif kalan depo patlamasını hala atlatamayan, karakteri ve davranışları ile çok düzgün bir adamdı ve en sevdiğim soyluydu.Aksiyon yoktu yine, seri genel olarak böyle zaten. Sakin sakin, zihni yormadan, vakit geçirmek için okunuyor. Ama alın okuyun mutlaka diyebileceğim bir seri değil.
Hikayemiz bu ileti altından yürütülecektir.
Katılımcı sırası ve yorumlar için: #11646309
NigRa
Saat gece yarısını çoktan geçmiş "yarım" diye belirtilen 12.30'u göstermekteydi. Akreple yelkovan iki ayrı uçtaydı, kavuşamayan iki aşık gibi diye düşündü. Sonra aklı yine yarım kavramına kaydı. 24'ün yarısı 12
Şimdi sen yazdıklarımı okuduğunda hafifçe gülümseyeceksin. Belki de öylesine yazılmış kelimeler olarak bileceksin. Belki de kime yazıldı diye düşünerek imreneceksin. Ben yüzünde ki tebessüme göremeyeceğim (ama hayal edeceğim) İçinden neler geçtiğini bilemeyeceğim. Seni düşüneceğim yine sensiz bir gece yarısı. İçimdeki çığlığı kelimelere dökeceğim. Sonra yine olmadığını bil bile. Hayaline sarılıp uyuyacağım.
Aşkta böyle bir şey değil mi zaten?
Sensizken bile, seni yaşayabilmek.
Ümit ÜSKÜDAR
Nora ağzını açmadan, istemsizce, hafif bir sevinç çığlığı attı.
İnsan yeteri kadar beklediğinde, hayatın kimi zaman yepyeni bir bakış açısı sunmasının ne kadar enteresan olduğunu düşünerek dalıp gitti.
Kitap, 1887 yılında üçüncü sınıfa başlamak üzere olan Enrico'nun üçüncü sınıfta yaşadıklarını yazdığı bir günlük.
Gerek ebeveynleri gerekse öğretmenleri onu çok bilinçli yetiştiriyor.
Okurken sık sık: " Vay be! Kaldı mı böyle öğretmenler?" dedim. Ayrıca :" Acaba ben büyüdüğümde hayatıma girmiş olan onca öğretmenden kaçını veya
''Anne. anne korkuyorum...'' diyordu çocuk. Şoför Tahsin'in kızı olmalıydı. Nergis. İri mavi gözleri boncuk boncuk bakan, büklüm büklüm sarı saçlı, dünya tatlısı bir kız. Üç ay kadar önce başlamıştı konuşmaya. Bazı sözcükleri tam söyleyemese de bıcır bıcır anlatıyordu bütün derdini. Neden korktuysa yavrucak artık gece yarısı. Evet, annesinin sesini de duydum işte.
!!Geçti güzelim,'' diyordu. ''Geçti bir tanem, işte geldim. Korkacak bir şey yok.''
Çok şey vardı aslında korkacak. Ama annen yanındaysa...
Çözülmüş bir gece gibi
Şafak sökene dek
Seni yalnızlığımla bekledim
Gemilere yakın: gözlerimin içinde
Dalgın yüzün.
Kan kardeşim olur
Güvercinler ışıkta dingin
Onlar gibi heryerde ağlamadığım için, film dizi izlerken, onlar ağlarken benim gözlerim bile dolmadığı için, bana herkes duygusuzsun dedi. Ne olursa olsun ağlamıyorsun dediler, sadece konuştular bense sadece gülümsedim. Buna ne denilir bilmiyorum, sizin için belki duygusuzluk, belki kalpsizlik, belki hissizlik, fakat gerçekler öyle değildi
Çözülmüş bir gece gibi
Şafak dikene dek
Seni yalnızlığımla bekledim
Gemilere yakın: gözlerimin içinde
Dalgın yüzün.
Kan kardeşim olur
Güvercinler ışıkta dingin