Yaşar Kemal, gerçek hayatta gördüklerini kitaplarına yansıtır. Eserleri bir çok dile çevrilmiştir. Ben bir yazarın özgün olmasını severim. Tıpkı Yaşar Kemal gibi. Yılanı Öldürseler, Yaşar Kemal'ın en önemli eserlerinden biridir. Yılanı Öldürseler'in konusu ise Hasan'ın toplum baskısından dolayı annesini öldürmesini anlatmaktadır. Bu romanın en önemli noktası Hasan'ın 9 yaşında olmasıdır. Annesine en çok ihtiyacı olacağı zamanlarda o katil olmuştur. Yazar bize bu olayı Türkiye'nin gerçekleriyle kendi imgeleriyle anlatmıştır. Törenin en kötü sonuçlarından biridir.
Yılanı ÖldürselerYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202019,1bin okunma
Tuğde isimli kucuk bir kızla evine misafir oldugu entellektuel bir kadin olan Nermin'in yasadigi birkac gunluk olaylar dizisini ve bu arada Nermin' in deli dolu dizginlenemez ic hesaplasmalarıni konu alan, ancak özünde cok daha fazlasi olan kitap. Okudugum yuzlerce kitaptan ilk aklima gelen oldugu icin puanini hic dusunmeden 10 verdim. Murathan Mungan ın ne muthis bir adam oldugunu bilen bilir zaten. Bir kadinin ic dunyasini arka fonda Türkiye ve toplum gercekleriyle boyle ince bir mizah duygusuyla anlatabilen cikar mi bilmem. Her satirin alti cizilesi... Her cumlede iste tam da aklimdan gecen ama dillendiremegim duygularim bunlar dedigim bir kitap. Birkac kere okudugum, her defasinda bir oncekinden de fazla haz aldigim kitap gibi kitap. Siddetle tavsiyedir.
Yüksek TopuklarMurathan Mungan · Metis Yayıncılık · 20173,002 okunma
Lise birinci sınıfta iken öğretmeninin okuttuğu Teneke kitabı ile yurt gerçekleriyle karşılaşan ve yine öğretmenin ezilen halk kitleleri hakkında verdiği bilgi ile yoğrulup üniversiteye bir devrimci olan gelen Deniz Gezmiş, 1968 Ocak ayında “Devrimci Hukukçular” adında, 18 arkadaşı ile birlikte bir dernek kurarak güçlenmeye başlamış. 12 Haziran 1968 tarihinde üniversite işgali olayını başlatan Deniz Gezmiş, “Ben tek başıma bir lider değilim. Tam bağımsız bir Türkiye isteyenl kitleleri peşimden sürüklüyorum. Bütün üniversitelerin birleşmesi amacıyla çalışıyorum. Kapıda nöbet tutan arkadaşlarımla benim aramda fark yoktur."
Yurda döndüğünde dünya görüşü ve davranışları disiplinlidir. Yaşamını, politik kişiliğiyle örtüştürmeye çalışan sosyalist bir yurtsever olma amacındadır; ancak Türkiye gerçekleriyle pek de uyuşmayan bir romantizmi ve heyecanı vardır.
En sevdiğim mevsimdir kış. Ve yağan kar benim de ruhumda masalsı bir tat bırakır. Her kar yağdığında büyülenir, izlemeye doyamam. Kar yağan kenti masalsı bir şehre benzetirim. Kar, Orhan Pamuk ile tanıştığım ilk roman oldu. Ve kitabı bitirdiğimde bana "iyi ki" dedirtti. Her sayfası dolu dolu olan, çok akıcı, Türkiye'nin gerçeklerine eleştirel değil, objektif yaklaşılmış derin bir roman. Yazar siyasi motifleri işlerken hayatın gerçekleriyle öyle güzel harmanlamış ki bu siyasi detaylar rahatsız edici değil, aksine anlamaya ve empati kurmaya, düşünmeye yönelik. Bunların yanında kitapta altını çizdiğim yığınla cümleler oldu. Ve çok beğendiğim üzerinde durup düşündüğüm, hafızama kazınacak cümleler de oldu. Kars'ın dokusu öyle güzel betimlenmiş ki insan da Kars'a gitme, Kars'ı tanıma isteği uyandırıyor. Türk edebiyatının okunulası, tavsiye edilesi çok hoş bir romanı Kar. Okuyun.
KarOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 202114,4bin okunma
Avusturya'nın edebiyattaki medarıiftiharlarından Stefan Zweig'ın intihar etmeden önce yazdığı son romanı Clarissa, oldukça beğenimi kazanan hoş bir kitap oldu. Clarissa deyince benim aklıma nedense, bir ara Trt1'de bile çıkan, Sabrina rolüyle tanıdığımız Melissa Joan Hart'ın ergen haliyle oynadığı Nickelodeon kanalındaki gençlik dizisi geliyor.
"Eğitim, ülkelerin bugünlerini belirlediği gibi yarınlarının da en büyük belirleyicisidir. Her ülke millî bir bilinçle çocuklarını geleceğe hazırlarken, aynı millî bilinç o ülkelere bugün başka başarılar getirmektedir."
Türkiye'de Meryem Uzerli sayesinde tanıdığımız "tükenmişlik sendromu" çoğunluğumuzun iş hayatı sayesinde bildiği bir kavram. Oysaki duygusal ilişkilerde de tükenmişlik sendromuna yakalanabileceğimizi anlatıyor Ayala Pines. Kendisi İsrailli bir klinik psikolog ve çalışmalarını genelde İsrailli ile Amerikalı çiftleri karşılaştırarak yürütmüş. Kendim de bir çift-aile terapisti olarak İsrailli çiftler ile Türk çiftlerin benzer özellikleri olduğunu görmek epey şaşırttı beni.
Pines, çiftlerin tükenmişlik sendromuna yakalanmasındaki en büyük nedenin masallardaki gibi "Birbirlerine deli gibi aşık oldular ve sonsuza dek mutlu yaşadılar" şeklindeki bir beklentiyle ilişkiye başlayan kişilerin, hayatın acı gerçekleriyle yüz yüze kalınca büyük bir hayal kırıklığına uğraması olduğunu söylüyor. İlişkilerimizde bizi tükenmeye götüren nedenleri, tükeniyor olup olmadığımızı anlamayı (bunun için kitabın sonunda sevgilinizle/eşinizle birlikte uygulayabileceğiniz bir test mevcut) ve tükeniyorsak da bunun önüne nasıl geçebileceğimizi anlatıyor. Çiftlerle birlikte yapılan atölye çalışmalarını okumak mesleğim için ayrı bir kazanç oldu diyebilirim. Pines ile yazışmak istedim ancak maalesef 2012 yılında vefat etmiş. Psikoloji bilimine kazandırdığı bu dolu dolu kitabı için kendisine teşekkür ederim.
Tarık Akan’ın çevresindekilerin söylemesiyle kaleme aldığı Türkiye’nin 80 darbesi sonraki karanlık yüzüne ışık tuttuğu, bir çırpıda okunan, duygularını bütün saflığıyla anlattığı bu kısa hayat öyküsü paylaşımı.
O dönem yapılan işkenceler, hükümetlerin uyguladığı sansürler. Sanatla uğraşan insanların karşılaştığı zorluklar.
Okurken yer yer boğazıma düğümlenen yumru, inceden ağlama isteği, yok artık bu kadar da değildir şaşırmaları. Ve edebi bir duruş olmamasına rağmen Tarık Akan’ın bunu bütün çıplaklığıyla bize sunuşu.
Türkiye gerçekleriyle karşılaşmak isteyenlerin kaçırmaması gereken bir kitap.
21 Şubat 2018'de Samsun Tüyap Fuarında Sayın Nejla Bilgin Hanımefendinin özenle imzaladığı kitabı "Gelincikler" ile karşınızdayım.
Türkiye'nin acı gerçeklerinden birini, küçük yaşta gelin olup hayatın acı gerçekleriyle yüzleşen kadınlarımızın hikayesini, akıcı bir şekilde aktarmış.
Umarım bu sene de böyle nadide yazarlarımızla tanışma şerefine erişirim.
GELİNCİKLER
Uzansan alevlerden tarlalara,
Kan kırmızı o dalgalara,
Kokusu alır başını döndürür.
Yanan ne varsa söndürür.
¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤
Yer gök kan kırmızı gelincik,
İçinde masum bir tazecik,
Koparıp alırsan bir tek dalını,
Öldürürsün o al rengi canını.
¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤
Hoyret ellerin değmediği,
Sadece uzaktan sevdiği,
Yüreği narin, nazik, incecik,
Sevdanın çiçeğidir gelincik...
Şevket süreyya Aydemir 'in kendi hayatını anlattığı bu eser, insanın öğrendikçe, yaşadıkça değişen bir varlık olduğunu bir kez daha hatırlattı. Yakın tarihimize tuttuğu ışık bakımından da çok kıymetli bir eser. Edirne' de başlayan yaşam öyküsü 1.Dünya Savaşı' nin patlak vermesiyle evrilir ve yazarı çok başka düşüncelerin içine iter. Yazar
İlyada kelime anlamı olarak “İlyon’a Şiirler” manasını taşımaktadır. Dönemin İlyon’u ise günümüz Troya bölgesidir. Yani ismini tamamen bulunduğu bölgeden almıştır. Eser bize Troya Savaşı’nın sadece son 51 gününü 15600 dize ile anlatmaktadır. Tek bir ustanın eseri midir? Yoksa Homeros mu kaleme aldı? Homeros var mı? Yok mu? Gibi soruları bir kenara
Ermeni iddialarının asılsız olduğunu arşivdeki belgelerle kanıtlıyor, bir çok şahit olan tanığın ağzından anlatılanlarla ve resimlerle önümüze sunuyor yazar.
Kitapta bir çok yerde kanınız donacak. Yüreğiniz dağlanıcak.
Ermeniler Osmanlı devletinde dışlanmadan müreffeh bir şekilde yaşam sürerken İngiltere, Rusya ve Fransa'nın emellerine alet olmuş. Size bir devlet kuracağız diye kandırılmışlardır. Tam dünya harbi yaşandığı sıralarda yaşadığı devlete en zor zamanında içerden ihanet ederek Rus ordularının safına geçip Osmanlıya karşı savaşarak nankörlük etmiş bir millet. Bir kısmı da Osmanlı askerleri cephedeyken geride kalan kız, kadın, çocuk ve ihtiyarlara yani sivil halka yaşattıkları korkunç mezalimi anlatıyor. Osmanlı Devleti cepheden asker çekmek zorunda dahi kalmış içeride de ermenilere karşı savaşabilmek için.
Ermenilerin iskana neden mecbur edildiklerinin sorusunun cevabı bu kitapta tüm gerçekleriyle.