''Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, Atatürk İlke ve İnkılaplarına Anayasada ifadesi bulunan Türk Milliyetçiliğine sadakatla bağlı kalacağıma Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarını Milletin hizmetinde olarak, tarafsız ve eşitlik ilkelerine, bağlı kalarak uygulayacağıma, Türk Milletinin, Milli, Ahlaki, İnsani, Manevi ve Kültürel değerlerini benimseyip,
Merhaba arkadaşlar...
Kendilerine hayran olduğum halk ozanlarının anlatıldığı bir kitap... Kitapta Âşık İhsani, Anadolu'nun bağrında yetişen ta Pir Sultan Abdal'dan bu yana gelip geçen bir çok âşık, ozan ve halk şairine yer vermiş. Bu halkın insanlarının neler anlattığını birer veya ikişer örnekle bizlere sunmuştur. Mahzuni Şerifler, Pir Sultan
İlber Ortaylı, Avusturya da doğmuş ve Türk Tarihini çekicilik açısından arşa taşımış bir yazar, akademisyendir. Doktora danışmanı da yine bir başka tarih efsanesi
Halil İnalcık dır. Anne ve babasından dolayı İlber Hoca ya Kırım Türk ü demek yerinde olacaktır. İki yaşında iken Türkiye ye göçmüştür hocamız. Topkapı Sarayında müze müdürlüğü yapmıştır. İleri
"Emânet" kelimesi "emin" (güven) mastarından türemiştir. Çünkü bu sıfatın varlığı, haksızlığın önlenmesini güven altına alır. Emânetin zıddı olan "hıyanet" ise "havn" mastarından türemiştir, kelime mânâsı ile "eksiklik" demektir. Çünkü sen birine herhangi bir hususta hainlik ederken, o şeyde ona bir eksiklik, bir yetersizlik gösteriyorsun demektir.
Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor ki;
"Hile, aldatma ve emânete hiyânet, cehennemliktir." (Bu sıfatları taşıyanlar cehenneme gireceklerdir.)
Güzeli güzel yapan edeptir. Edep ise, güzeli sevmeye sebeptir.
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Sözlük anlamıyla "edep" kelimesinin çoğulu olan "adap" göz önünde bulundurulması gerekli kurallar, yollar anlamına gelmektedir.
Peki dinimizde kullandığımız edep nedir?
Görgü, gelenek, ahlaki kurallar, hâyâ; sözümüzün, tavrımızın ve davranışlarımızın
Thomas Bernhard'ın okuduğum 4. kitabı oldu. Eski Ustalar isimli bu kitabını okurken bir kez daha Bernhard'ın zihnindeydim ve bu sefer hiç acele etmedim, kendimi tamamen onun çılgın düşüncelerine teslim ettim. Açıkçası şu ana kadar okuduğum en nefret dolu, en öfke dolu, en siyasi ve dolayısıyla en rahatsız edici kitabıydı. Çünkü Bernhard'ın
Seviyorum, sevmekten kendimi bir türlü alamıyorum. O da beni seviyor. Sevdiği mektubunda yazılı... Kendi el yazısıyla üstelik... Elbette gerçektir... Hayır! Allah o kadar güzel bir vücudun içinde hainlik saklamaz ya! (iyice düşünür) Kim bilir? En güzel çiçeklerin arasında yılan da bulunuyor.
Ya Rabbi! Ya Rabbi! İnsanın yüzü gibi gönlünü meydanda yaratsaydın ne olurdu?
Yağmalama, iğfal, katliam günlük, sıradan olaylar olmuştu. Ama daha da kötüsü şuydu: Bayağılaşma, hainlik, alçaklık da diz boyuydu. Artık bir başkasına inanmak imkânsızdı. İnsan can dostundan kuşkulanır, komşusuna kin duyar olmuştu.