İsterdim ki bu kitaptaki altın, gümüş, bronz değerdeki alıntıların hepsini paylaşayım. Ancak bir kısmını da olsa paylaşabildim edebi hikâyelerinden. Hakikaten ne diyeyim bilmiyorum içimden geldiği gibi konuşacağım. Çünkü bana bu hayatta hiçbir yazar bu kadar samimi gelmedi. Bu kadar değerli içi birikim dolu cümleler kurmadı. Bazı anlarda bu kadar absürt ve iç içe geçmişliği imgesel bir boyutta gözümün önüne getirdi. Hakikaten bu adamın kitaplarını okuyan yazar olur. Memlekette bu kadar okumuş cahil, kendi kendine ödül dağıtan tiplerin olması ne kadar utanç verici ve adaletsizse, Nihat Genç gibi bir aydının bu toplumda olması hepimizin şansı.
“Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için evsafı lazimeyi haiz (gerekli nitelikleri taşıyan) evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak, pek çok yüksek evsafın hamili olmağa mütevakkıftır (pek çok nitelikleri gerektirir). Binaenaleyh, kadınlarımız, hatta erkeklerden daha çok münevver, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmağa mecburdurlar. Eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa böyle olmalıdırlar.”
Moğol istilası gibi bütün yürk âlemini sarsan büyük tarihi vakaların, birtakım tarihi mahiyette halk destanları vücuda getirdiği söylemiştik. Hakikaten, bu çok büyük tarihi hadise neticesinde, bir taraftan Moğollar arasında yuan- çav- mişi gibi mühim tarihi destanlar vücuda geldiği gibi , Cengiz vakasından en fazla müteessir olan ve sonradan daha yüzyıllarca cengiz sülalesi tarafından- veya onların namına- idare edilen " Orta Türkler" arasında da Cengizname adlı tanınmış destan meydana gelmiştir.
Sonra, sanki bir saatte yelkovan, akrep, zemberek, pandül, mil hakikaten yokmuş ve hakikaten zaman dediğimiz şey, saat, dakika, saniye ve sâliseye ayrılmazmış gibi bu şube müdürlüklerinin adlarıyla alay ettiler.
“Ben yaşadım mı be? Bu benim hayatım mıydı? Hakikaten yaşadım mı ben? İki türlü cevap verebilirsiniz. Yok lan aklıma bile gelmedi. El alem ne der diye yaşadım. Ben ömür boyunca hep başkalarının benden beklentilerini yerine getirmek için çabaladım. Ve şimdi ölüyorum. Böyle insanların yaşlandıkça mendebur olmalarından tanıyabilirsiniz. Özellikle çocuk ve gençlere, mutlu insan görmeye tahammül edemezler. Yaşanmamış bir yaşamdır onların ki…’’ Doğan Cüceloğlu
Hakîkaten genç adam, tâbir caizse bir nevî yoğrulmuş yaş beton gibidir. Hangi kalıba sokulursa onun şekline göre donup şekillenir. Bu demektir ki, hayatı yönlendirmekte en ehemmiyetli safha gençliktir.
"Hakikaten de aşk harikulade bir şey. Zümrütlerden daha değerli, güzel opallerden daha bulunmaz; inciler, kırmızı taşlar satın alamaz onu, pazarda da satılmaz. Tacirlerden alınmaz, diğeri altına ölçülemez."
Hacı Ömer efendi hakikaten hac etmiş bir adam değildir. Ticarette hacı, hoca, hafız gibi sıfatların müşterilere emniyet getireceğini bildiği için kendine böyle bir ünvan vermeyi münasip görmüştür- Bu da en ahlâklıların bile İnsanların zaaflarından İstifade etmeyi düşündüklerine iyi bir misaldir.
Ben senden başka hiç kimseyi düşünemiyorum. Düşünemeyeceğimi de sanıyorum." Artık birbirimizi hiç görmeyeceğimize göre, yalnız yaşayacak değilsin ya" dedikten sonra, "Ama ben yalnız yaşamanı, sadece bana ait olmanı istiyorum" diye ilave ediyorsun. Ben de yalnız sana ait olmayı istiyorum. Bundan zerre kadar şüphe etme. Senden başkasıyla en küçük bir münasebetim olabileceğini aklına bile getirme. Fakat aynı şeyi ben de istiyorum. Yani ben de senin yalnız bana ait olmanı istiyorum. Gelgelelim bunun imkansız olduğunu da biliyorum. Hakikaten, ne olacak bizim halimiz Nahit?