Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Özlemlerin dayanılmaz olduğu anlar vardır. Kendine, "Bu hasret bir gün biter mi, dayanamadığım bu acı bir gün geçer mi?" diye sorduğun anlar... Cevabı kendin verirsin. Bitmiyor. Geçmiyor. Giderek çoğalıyor aksine. Acısı eskisi kadar acıtmıyor sanıyorsun bir süre ama halbuki kök salıyor içinde, giderek daha da derine iniyor, tüm benliğine işliyor. Gündelik ilişkilerin, geçici heveslerin ardında bıraktığı o uçucu özlemlerden, yalancı acılardan bahsetmiyorum. Terk edildin mesela, aylar geçti, başkası çıktı karşına, bitti o acı, geçti, yerine başkası kondu ve hiç yaşanmamış oldu... Ondan bahsetmiyorum. Acı böyle, en derininden kanırtan cinsten, saf, katıksız acıdan bahsediyorum. Zamanla alıştığın ama hiçbir yere atamadığın, üstünü kapatamadığın o acı bahsettiğim. Diğerleri geçici, diğerleri yalan... "Büyük bir acın olmadan, içindeki gerçek ortaya çıkmaz," diyor Halil Cibran.
Sayfa 135Kitabı okudu
Bir nasihat gibi bu sancılı hasret Miadını doldurup biter bir gün Karanlık aydınlığa kavuşur elbet Siz o gün bayramı kutlamayı görün
Sayfa 178Kitabı okudu
Reklam
Bir nasihat gibi bu sancılı hasret Miadını doldurup biter bir gün Karanlık aydınlığa kavuşur elbet Siz o gün bayramı kutlamayı görün
Metis YayınlarıKitabı okudu
İlyas-ı Habır
İlyas’ın roma’da çalışan akrabaları vardır. bir gün roma’ya akrabalarını ziyarete gider. akrabalarını bulup hasret giderdikten sonra akrabalarının işe gidişini fırsat bilip o da çıkıp ülkeyi gezmeye başlar.yine bir gün ülkeyi dolaşırken yolu çiçekli, ağaçlı, yeşillikler içinde cennet bahçesi gibi güzel bir yere düşer.içeriye girdiğinde buranın bir mezarlık olduğunu görür.fakat ilyas-ı habır için şaşırtıcı olan mezar taşları olur. kimi mezar taşının üzerinde yirmi bir, kiminin otuz dört, kiminin ise on yedi gün gibi sayılar yazmaktadır. italyanca bilmeyen ilyas kıvrak zekasıyla bu sayıların mezarda yatanların yaşamıyla ilgili olduğunu anlar fakat asıl aklını kurcalayan bu mezarların boyları olur çünkü taşlarda yazılı süreler ancak birer bebeğin ömrü olabilir ki mezarların boyutları yetişkin insan boyundadır. akşam evde bu olanları akrabalarına anlatır fakat onlar da bir anlam veremezler. akrabalarının izin gününde hep birlikte gitmeye karar verirler.gittiklerinde ise bekçiden olan biteni öğrenirler. bekçi burasının özel bir mezarlık olduğunu ve buraya defnedilenlerin gerçek yaşları değil hayatta kaç gün mutlu oldukları yazılı der.“kimi yirmi,kimi otuz gün mutlu olmuş hayatında fakat daha elli ikiyi geçen çıkmadı” der. ilyas’ın tatili biter ve memleketine döner. gün gelip ölüm döşeğine düştüğünde ise mezar taşına yazılmak üzere oğullarına şöyle vasiyet eder : “ ilyas-ı habır bitti, anasından doğru kabre gitti”
Sayfa 347Kitabı okudu
Kendi hikayelerinin farkına Varan ve geleneksel ahlakın yalanlarından kendilerini kurtaranların gelecekteki bilinç temeli üzerine kurulmuş bir toplumun payandaları olmalarını umuyorum Bence hayatlarımızın başında başımıza gelenlerin farkında olmadıkça kültürümüzün bütün dokusu fars'tan başka bir şey değildir. . Okurlara kurban rolünden
Ey vefalı sevgili, bekle!.. Çok zaman edemez geçme bekle!.. Beklersen eğer beni, ne büyük mutluluk!.. Sen, bitmez isen biter bu hasret. Bitsin zamanın gamı, bekle!.. Bir gün ederim kaçma bekle!.. Ben bekliyorum o zamanı her an, Her an bana der mezar: Bekle!..
Sayfa 109Kitabı okudu
Reklam
Ölüm Risalesi
- Aziz kardeşim Yusuf Erzincanî' (Ergün) nin anısına - Önsöz Damla damla oluşuyor hayat Ölüm kımıl kımıl Duymak kolay Anlatmak değil.
İlyas-ı Habır( Bir Mardinlinin Hikayesi)
"Burası özel bir mezarlıktır "demiş. Buraya gömülen insanlar mezar taşlarının üstüne gerçek yaşlarını değil hayattan mutlu oldukları günleri yazarlar kimi 21 gün mutlu olmuş, kimi 37 gün. 52'yi geçen çıkmadı daha" hikayenin en çarpıcı kısmı burası.. Tamamı da şöyle: İlyas-ı Habır Mardinli bir vatandaştır. İlyas’ın Roma’da
Sayfa 404Kitabı okudu
Zülfü Livaneli'nin Serenad eserinde geçen Mardinli İlyas'ın hikayesi. İlyas-ı Habır Mardinli bir vatandaştır. İlyas’ın Roma’da çalışan akrabaları vardır. Bir gün Roma’ya akrabalarını ziyarete gider. Akrabalarını bulup hasret giderdikten sonra akrabalarının işe gidişini fırsat bilip o da çıkıp ülkeyi gezmeye başlar. Yine bir gün ülkeyi dolaşırken yolu çiçekli, ağaçlı, yeşillikler içinde cennet bahçesi gibi güzel bir yere düşer. İçeriye girdiğinde buranın bir mezarlık olduğunu görür. Fakat İlyas-ı Habır için şaşırtıcı olan mezar taşları olur. kimi mezar taşının üzerinde 21 gün , kiminin 34 gün, kiminin ise 17 gün gibi sayılar yazmaktadır. İtalyanca bilmeyen İlyas kıvrak zekasıyla bu sayıların mezarda yatanların yaşamıyla ilgili olduğunu anlar fakat asıl aklını kurcalayan bu mezarların boyları olur çünkü taşlarda yazılı süreler ancak birer bebeğin ömrü olabilir ki mezarların boyutları yetişkin insan boyundadır. Akşam evde bu olanları akrabalarına anlatır fakat onlar da bir anlam veremezler. Akrabalarının izin gününde hep birlikte gitmeye karar verirler. Gittiklerinde ise bekçiden olan biteni öğrenirler. Bekçi burasının özel bir mezarlık olduğunu ve buraya defnedilenlerin gerçek yaşları değil, hayatta kaç gün mutlu oldukları yazılı der. “Kimi yirmi, kimi otuz gün mutlu olmuş hayatında fakat daha elli ikiyi geçen çıkmadı” der. İlyas’ın tatili biter ve memleketine döner. Gün gelip ölüm döşeğine düştüğünde ise mezar taşına yazılmak üzere oğullarına şöyle vasiyet eder : “ İlyas-ı Habır bitti, Anasından doğru kabre gitti”
Zülfü Livaneli'nin Serenad eserinde geçen Mardinli İlyas'ın hikayesi. İlyas-ı Habır Mardinli bir vatandaştır. İlyas’ın Roma’da çalışan akrabaları vardır. Bir gün Roma’ya akrabalarını ziyarete gider. Akrabalarını bulup hasret giderdikten sonra akrabalarının işe gidişini fırsat bilip o da çıkıp ülkeyi gezmeye başlar. Yine bir gün ülkeyi dolaşırken yolu çiçekli, ağaçlı, yeşillikler içinde cennet bahçesi gibi güzel bir yere düşer. İçeriye girdiğinde buranın bir mezarlık olduğunu görür. Fakat İlyas-ı Habır için şaşırtıcı olan mezar taşları olur. kimi mezar taşının üzerinde 21 gün , kiminin 34 gün, kiminin ise 17 gün gibi sayılar yazmaktadır. İtalyanca bilmeyen İlyas kıvrak zekasıyla bu sayıların mezarda yatanların yaşamıyla ilgili olduğunu anlar fakat asıl aklını kurcalayan bu mezarların boyları olur çünkü taşlarda yazılı süreler ancak birer bebeğin ömrü olabilir ki mezarların boyutları yetişkin insan boyundadır. Akşam evde bu olanları akrabalarına anlatır fakat onlar da bir anlam veremezler. Akrabalarının izin gününde hep birlikte gitmeye karar verirler. Gittiklerinde ise bekçiden olan biteni öğrenirler. Bekçi burasının özel bir mezarlık olduğunu ve buraya defnedilenlerin gerçek yaşları değil, hayatta kaç gün mutlu oldukları yazılı der. “Kimi yirmi, kimi otuz gün mutlu olmuş hayatında fakat daha elli ikiyi geçen çıkmadı” der. İlyas’ın tatili biter ve memleketine döner. Gün gelip ölüm döşeğine düştüğünde ise mezar taşına yazılmak üzere oğullarına şöyle vasiyet eder : “ İlyas-ı Habır bitti, Anasından doğru kabre gitti”
Reklam
Anlatıbilim Açısından Budist Sinema: Yeni Bir Türe Doğru mu?
Budizm’in sürekli olarak, bir din değil bir felsefe olduğu ileri sürülür. Bireysel düzlemde böyle olabilir, ancak kurumsallaşmış bir ideoloji olması dolayısıyla dinsel niteliği bulunuyor. Budizm, yaşamı acı ile tarifler. Bir tanrı inancı olmayan Budist ideolojiye göre, Buda, insanın içindedir. Bu özellik doğuştan gelir. İçimizdeki Buda kimileri
Gelin şimdi şöyle yapalım.Mutlu bir evlilikten konuşalım. Farkında mısınız, okuduğumuz hikâyelerde, izlediğimiz filmlerde, aşk, kavuşma noktasına kadar anlatılıyor genelde. Nasıldır; önce kızla oğlan birbirini görür, beğenir, âşık olurlar; sonra zalim baba ya da muhteris anne bu aşka engel olmaya kalkar, ya kız zengindir oğlan fakir, ya kız bir
Sayfa 327 - İz YayınlarıKitabı okudu
Bu ulaşma kah mutlu biter, kâh hüzünlü ama bir şekilde ulaşır hasret. Ama ulaşamamışsa, kavuşturamamışsa toprağa, teslim alınamamışsa sevgili... İşte o zaman bitmek tükenmek bilmez bir acı başlar. Belki her geçen gün biraz daha küllenir ama sonlanmaz hasret. Elleriyle toprağın bağrına koysa o zaman toprağa karışır hatıralar, acı azalır, azalır, azalır."
NİYAZİ-İ MISRÎ'NİN BİR GAZELİNİ TAŞTÎR
Hudâ dâvet eder elhamdülillâh Geçer her gam keder elhamdülillâh Firâk artık biter elhamdülillâh Olur âsan sefer elhamdülillâh Bu can dosta gider elhamdülillâh ............ ............ Şehâdet mansıbıdır âlî mansıb Gönül her dem olur cânâna râğib Bütün âlemde olmuş aşk murâkıb Nigâr vaslın görür bir gün münâsib Bize veriliser elhamdülillâh Ne gam giderse dünyâdan Niyâzî Ne fark eyler şehîd olsak ya gâzî Giden râzî kalan râzî o râzî Bugün Öksüzde hasret oldu mâzî Visâline erer elhamdülillâh
Sayfa 104Kitabı okudu
45 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.