"İnsanlık denilen geminin, yük yüklendikçe yüzebileceği derinliğin daha da arttığını sanırız kişi ne kadar derinden düşünürse, o kadar ince hissedeceğine, kendisine daha yüksek bir değer vereceğine, diğer hayvanlarla arasındaki mesafenin daha çok açılacağına inanırız; ne kadar çok bir dahi olarak görünürse dünyanın özüne ve onun hakkındaki bilgiye o kadar çok yakınlaşmış olacaktır ve aslında bunu bilim aracılığıyla yapar ama dini ve sanatı aracılığıyla yaptığını sanır. Bunlar, kesin bir şekilde söylemek gerekirse, dünyanın çiçekleri arasındadır ama hiçbir şekilde dünyanın köküne gövdeden daha yakın değillerdir, herkes öyle yaptıklarına inansa da şeylerin özünü daha iyi anlamamızı hiç de sağlamamaktadırlar. Hata insanları derin, hassas, din ve sanat gibi çiçekleri öne çıkaracak kadar yaratıcı hale getirmiştir. Saf bilgi bunu yapacak bir konumda olamazdı. Dünyanın özünü bize ifşa edebilecek herhangi biri olabilecek en can sıkıcı düş kırıklığını yaratmış olacaktı. Anlam bakımından böylesine zengin, derin ve harika olan, bağrında mutluluğu ve mutsuzluğu taşıyan dünya, kendi içindeki şey dünyası değil, temsili olarak (hata olarak) var olan dünyadır. "