Bazen hayata karşı verdiğim mücadele beni çok yoruyor...
O kadar zor durumda kalıyorum ki pes edip bir kenara çekilmek istiyirum bu düşüncem belki yanlış olabilir ama hayat bazen çok acımasız davranıyor.
Sarah kızının empatiye eğilimini daha çok küçük yaşlarda fark etmişti. Dünyanın acısını içinde hissediyor, kendi acısıymış gibi üzülüyordu. Bu doğal bir yetenek, bir çeşit altıncı histi. Küçükken başka bir çocuğun canının yandığını veya azarlandığını gördüğünde o da ağlamaya başlıyordu. Televizyonda bir röportaj, hatta çizgi film izlerken bile ağladığı zamanlar oluyordu. Sarah bazen bu durumdan endişe ediyordu.
Bunca büyük sevinçlere ve üzüntülere yol açan bu hassasiyetle ne yapacaktı? Kızını uyarabilmeyi; ona,
"Kendini koru, zırhla kapla, hayat zor, dünya acımasız... Seni yaralamalarına, yıpratmalarına izin verme; sen de onlar gibi umursamaz ve sarsılmaz ol," diyebilmeyi çok isterdi.
"Benim gibi ol," diyebilmeyi . . .
...
Karşındakini yargılamayı bırakırsan ‘bana zarar verdi’ yargısından kurtulursun. ‘Bana zarar verdi’ yargısından kurtulursan zarar dediğin şeyden de kurtulmuş olursun.
İyi de ben güçlü filan değilim ki! Böyle vir vir vir konuştuğuma bakma. İnsan başka çaresi olmayınca öyleymiş gibi yapıyor.”
“Bazen insan, konuştuğu kişi daha ağzını açmadan neler
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
Sonra çocuklar telefonda konuşmaya başladı; önce birbirlerinin ismini haykırdılar, her haykırışta mutluluk seviyesi, gülüşmeler artıyordu. Ardından arkadaşı nasıl oldun diye sordu; okula gel artık, seni özledik dedi. O kadar naif, o kadar temizdi ki. Dikiz aynasından bizimkinin sırıtışını görüyordum. Oğlum mutlu bir çocuktur. Sevgiyle büyüyor. Bazen bunun abartılı olduğunu bile düşünüyorum. Dengelemek için arada sert davrandığım da oluyor. Bir de öyle bir şey var, saçma da gelse engelleyemediğin, aman çok yumuşak yetişmesin, hayat acımasız, insan insanın kurdudur düşünceleri.
Yahu biz ne yaptık kendi hayatlarımıza?
Esirlerin salıverilmesinden sonra Tiflis'te çıkan Kafkas adlı gazetede, avulda geçirdikleri esaret günlerinin hikayesi yayınlandı. Gazetenin yazdığına göre "ilk akşam, tanışmayla geçti." Bu denli dehşet verici bir akşamı, sosyal kaynaşma çağrışımı yapan bir ifadeyle tarif etmeleri ilginç. Fakat Şamil, daha ilk günden esirlere
Grebenski Kazakları, Kafkasya'ya ilk giren gruptu ve sınır hattını koruyorlardı. Rivayete göre memleketleri Ryazan'dı ama Çar III. İvan'ın baskısı tahammül edilemez noktaya geldiği için daha da uzak bir bölgeye göç etmeye karar vermişler ve güneye yönelmişlerdi. Yaptıkları sağlam sallar sayesinde ailelerini, hayvan sürülerini ve
Kendi sınırları dahilinde yaşayan ve zulüm gören halkı dahi Nikola'ya olağanüstü saygı ve sevgi duyuyordu. Sanki bu insanlar mutlak bir hükümdar istiyor; zalim yönetim, bütün milletin içine işlemiş teslimiyet arzusuna hitap ediyor gibiydi. Rus milletinin tarihi boyunca izleri görülen bu arzu, kimin hakimiyeti altında olurlarsa olsunlar
_Tanrı, ışığı yaratmıştır. Demek ki ilk Üstad-ı Azam Mason, Tanrı’nın kendisidir.
_Adem Baba, ilk masonlardandır ve Tanrı tarafından Cennete mason olarak kabul edilmiştir. Bu, masonluğun eylem olarak değilse de bir oluş kudreti olarak daima var olduğunu söylemenin bir tarzıdır. Çünkü masonluk, insan ruhunun ilk ve eski bir ihtiyacına cevap
Seni çok ama çok iyi anlıyorum. Şu an sakın bir kitap ile konuştuğunu düşünme, ben senin iç sesinim. Okuduğun her satırda kendini göreceksin. Hadi sıcacık bir kahve al ve gel bana... Şu genç yaşına rağmen, fazlasıyla ağır şeyler yaşadığını düşünüyorsun. Ve hatta bu kadarı fazla diye sitem ettiğin anlar da oluyor. Bazen taşıyamayacağın bir yükün
En büyük eksiğimiz korkudur neden dersen, onu öğrenemeden ondan kurtulamayız da onun için..
İşte bir Burak var ama onu gören olmuş mu bakalım?
Eskiden çocuklardan bazıları özellikle melankoliye eğimli olanlar sessizliğin nasıl büyük bir nimet olduğundan söz ederlerdi. Gerçekten sessizlik, düşüncelere dalmanın iyi bir yoludur. İnsan kendi içinde
_Küçük kılıbık adam. Korktuğun için bağırıyorsun.
_Ben kim oluyorum ki kendi görüşüm olacakmış. reis ne derse o’dur.
_Düşüncelerinin yanlış olup olmadığını sormadın kendine hiç?
_20 yıllık olayları anımsayacak beynin yok, bu nedenle, iki bin yıl öncesinden aptalca dini sözlerini tekrar söylüyorsun.
_Beni ahlaksızlıkla suçlarken doğrudan
_Tanrı, ilk ateisttir. E. Hubbard
_Din, gönüllü köleliktir. Herzen
_Burada bir ateist yatıyor. Giyinip kuşanmış hazır, ama gidecek bir yeri yok; ne cennet ne de cehennem. Mezar taşı
_Çürümüş bedenimden çiçekler çıkacak ve ben de onların içinde olacağım. E. Mumch
_Bir zamanlar ateist olmak istemiştim. Artık vazgeçiyorum. Adamların tatili yok! H.