Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yunus, hayatla ölüm arasındaki ilişkiyi: Senin ömrün ok gibi yay içinde dopdolu Dolmuş oka ne durmak ha sen anı attın tut beytinde kısaca anlatıyor. Ömür, yani hayat, yay içinde dopdolu bir oktur. Yaşayış gerginliğini, her an ölümün çatabileceğini bu DOLMUŞ OK, yay içinde bu dopdolu oluş açıklar. Fakat bu ok, sonsuza kadar duramaz. Bir gün atılacaktır. Hedefse ölümdür. Matematik bir kesinlikle bu böyle olduğuna göre, insanın ölüme ayarlanması sağduyuya elverişli olan tek iştir. İnsana ok hedef için gereklidir, yoksa hedef ok için değildir ve ok hedef değildir.
Ömür Hanım, öyle bir acı ki bu, ölen yaşayanda her gün yeniden ölüyor, yaşayan ağlamadan kimseyi sevemiyor.
Reklam
"Bir gün gelecek, hem de çarçabuk, geriye bakacaksın ya da acele edeceksin, zira ömür geçiyor."
Bir gün Sümbül Efendi dervişlerine bir soru sorar: "Alemi siz yaratmış olsaydınız nasıl yaratırdınız?" Bu soruya kimi, kötülüğü yeryüzünden kaldırırdım, kimi, sefaleti istemezdim, bir başkası, kış mevsimini getirmezdim, bir başkası da, ibadet etmeyecek kimseleri yaratmazdım, diye cevap verir. Sıra Müslihiddin Efendi'ye geldiğinde o ''Her şey merkezinde efendim, ben olsam hiçbir şeyi yerinden oynatmazdım. Alem mümkün alemlerin en iyisidir. Burada her şey güzel ve her şey mükemmeldir!" diye cevap verir.
Sayfa 147Kitabı okudu
Ömür hanım, öyle bir acı ki bu, ölen yaşayanda her gün yeniden ölüyor, yaşayan ağlamadan kimseyi sevemiyor.
lokman hekim
Lokman Hekim'in yedi kartal ömrü yaşadığına inanılır. Bu yolda şöyle bir söylenti vardır: Derler ki, her derde deva bulan Lokman, Tanrı'dan kendi için de uzun ömür dilemiş. Tanrı ona: “Ey Lokman!" demiş, "Sonsuz yaşamak yoktur. Ancak, sana iki yol var. Ya yağmurdan başka hiçbir şeyin ulaşamadığı bir dağda bir koyun tezeğinin dayanabileceği sürece ya da yedi kartalın ömrü kadar yaşayacaksın. İkisinden birini seç!" Bunun üzerine Lokman, yedi kartal ömrünü seçmiş. Her bir kartalı yumurtadan çıktığı anda yanına alıyor, ömrünü ona göre hesaplıyormuş. Bir kartal, iki kartal, üç kartal... derken, sıra gelmiş yedinci kartala. Lokman, bu yedinci kartalın adını "Lübed" koymuş. Bu, "uzun ömür", "uzun zaman" demekmiş. Lokman, bu kartala gözü gibi bakıyormuş. Bakıyormuş ama, günlerden bir gün bakmış ki, kartalı görünürlerde yok. "Acep n'oldu?" diye, aramaya başlamış. Kartalın her zaman konup yaşadığı dağa tırmanmış. Bir süre sonra bakmış ki, dizlerinde derman kesilmek üzere... Hele hele deyip, gele gele gelmiş ki, ne göre? Kartal, bir kayadan yere yuvarlanmış, çıkmadık bir soluğu kalmış. Lokman, üzüntüyle, heyecanla koşup varmış yanına kartalın, ona, "Kalk yâ Lübed, kalk yâ Lübed!" demişse de, kartalda kalkacak can nerde... Az sonra ölmüş kartal. Lokman da oracıkta gözlerini kapamış.
Sayfa 13 - Arkadaş Yayınevi, Ankara, 1993Kitabı okudu
Reklam
Anlamı aramalıyız. Semptom dediğimiz şey, Angst'ın içimizin derinliklerinden patlayıp püskürdüğü haberini bize taşıyan bir ulaktır sadece! Her şeyin bir sonunun olması, tanrının ölümü, yalnızlık, amaç, özgürlük konusundaki derin kaygılar-bir ömür boyu bir yerlere kitlenip kaldırılan kaygılar-gün gelir zincirlerini koparır ve zihnin kapılarına dayanırlar. Duyulmak isterler. Sadece duyulmak değil, yaşanmak da isterler!
Sayfa 316Kitabı okudu
Muhakkak ki siz de kimilerinin pek meziyetli bir işmiş gibi Ramazanda bile kilo almakla övündüklerini duymuşsunuzdur. Oysa ramazan, ne yemek ne de kilo alma ayıdır. Bilakis oruç tutan kimse, bedene yük olan gereksiz kilolardan kurtulur bu ayda. Sadece vücut değil, ruh da, nefis de, servet de, beyin de arınır. Ramazan orucunun maddi ve mânevi
Sayfa 145Kitabı okudu
"Bir gün gelecek, hem de çarçabuk, geriye bakacaksın ya da acele edeceksin, zira ömür geçiyor."
Birgün mutluluk
İlyas-ı Habır isimli bir Mardinlinin, Roma'da bir restoranda çalışan akrabaları varmış. Onları ziyarete gitmiş. Akrabaları her gün çalışmaya gidince o da sokağa çıkıyor, Roma'da bilmediği yollarda dolaşıp duruyormuş. Bir gün yolu park gibi nefis bir yere düşmüş. Orada çiçekler, ağaçlar, göller arasında gezmeye başlayınca gözüne bir takım
Sayfa 405Kitabı okudu
Reklam
Anne olunca anlayacaksın, karnında taşımak ne ki? Asıl zor olan, bir ömür kalbinde taşımak evladını. İster yanında olsun ister uzağında, aldığı her nefesin ağırlığını taşımak omzunda. Korkmak annelik.... Hem de ne korkmak! Olur da bir gün o nefeslerden birinin, seninkinden önce kesildiğini hissedersin diye ölesiye korkmak.
Gözlerinle dilin arasında gerili uçurumu seviyorum Kekeme özgürlüğünü seviyorum Susuşundaki hıncı seviyorum Kalbinde ürperen kışı seviyorum Ellerindeki bilge zamanı Denizi yağmurdan korumaya çalışan Çocukluğunu seviyorum Alnın masamızda dört mevsime ufuk Dudaklarında titreyen zamanı seviyorum Yürüyorsun ya Kalabalık dönüp bir daha bakıyor
kalın kafalılığa zihin şapkası takalım daima yeniden her gün kayıtsızca herkese karşı her şeye karşı ömür boyu ömür boyu anlıyor musunuz
Sayfa 216 - YKY
Hiç akıllı telefon kullanmadanız mı?
Akıllı telefon meselesine gelirsek; böyle bir cihaza ihtiyaç duymuyorum, o yüzden de kullanmıyorum. Bir yandan, makineler akıllansa da insanların akıllanmadığını, dahası pek çok görgü kuralını da unuttuğunu görüyorum. Bana her gün tanıdık tanımadık bir sürü kişi telefon ediyor, şu eski model telefonla konuşup duruyorum. Millet direkt giriyor lafa, anlatıyor da anlatıyor... Yahu anlatıyorsun tamam da, sen kimsin! Herhâde akıllı telefonların ekranında arayan kişinin ismi yazdığı için adlarını söyleme gereği bile duymuyorlar. Benim ekranda zaten ismin yazmıyor, dahası seni tanımak zorunda mıyım? İşte maalesef bu şekilde en basit görgü kuralının bile yerleşmediğini görüyoruz. Hâlbuki bazı 40 yıllık arkadaşlarım, ki seslerini derhal tanırım, ben telefonu açar açmaz ismini söyler. Görgü budur.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.