Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
_Sık ve çok gülmek, zeki insanların saygısını ve çocukların sevgisini kazanmak, dürüst eleştirilerin takdirine layık olmak ve yanlış arkadaşların ihanetlerine katlanabilmek, güzelliği takdir edebilmek, başkalarındaki en iyiyi bulabilmek, sağlıklı bir çocuk, bahçelik bir arazi ya da daha iyi duruma getirilmiş bir sosyal durum yoluyla bu dünyayı
FİKRİ HÜR...
Cumhuriyet öncesi döneminin inanç, öfke ve duygu dolu şairi Tevfik Fikret bir şiirinde «Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim» diye seslenir. Şiiri önce özgün biçimi ile okuyalım: — Kimseden ümmid-i feyz etmem, dilenmem perr ü bal Kendi cevvim, kendi eflâkimde kendim tâirim. İnhina tavk-ı esaretten girândır boynuma; Fikri hür, irfanı hür,
Reklam
— Yasanın başında birinci maddesi olmak üzere yalanın yasak olduğundan bahsolunuyor. Demek ki bu cürme hususî bir ehemmiyet veriyor. — Evet! — Neden? İnsan olur da hiç yalan söylemez olur mu? — Hür insan yalan söylemez. Yalan; zayıfların, zelillerin, korkakların işidir. Hâlbuki hür olabilmek için kuvvetli, cesur, azimkâr olmalıdır. Sonra yalan, hakikati saklamak ve örtmek için bir çaredir. Hakikatin saklandığı yerde batıl hâkim olur ve batılın hâkim olduğu yerde hayır kalmaz. Kendini bilen bir cemaat buna elbette ki müsaade etmez. İşte bunun içindir ki Serbest İnsanlar Ülkesi bu cürme hususî bir ehemmiyet vermektedir.
_Devlet, milletin kendisidir. Milleti, idare edenler devlet değildir. Çünkü irade milletindir. Millet, asildir. Millet işlerini yönetenler, onun temsilcileri olabilir. Bu sistemin uygulanmasında göz onunde bulundurulacak en onemli nokta, milletin siyasi, sosyal, eğitim ve gelişme derecesidir. _Devlet, her parcası diğerinin gorevini hazırlayan veya
Müslümanların anladığı özgürlük merkeze, insan oluşumuzun eksenine ilişkindir. Özümüz çürüyebilir, sağlamhk kazanabilir, gürleşebilir veya sönükleşebilir. Lâkin özümüz azalıp çoğalamaz. Bizim özümüz Rabbimiz tarafından bize verilmiş bir cevherdir. Eğer biz onun değerini bilir ve korursak gürleşir. Özgür oluruz. Ama önce özümüzü tanımaz, tanıdıktan sonra da onun sağlığına elverişli tutumumuz olmazsa insan vasıflarımız zaafa uğrar bundan kâinat da zarar görür, biz de zararlı çıkarız. Özümüzü kaybetmek ve onu yeniden bulmak mümkündür, ama birden fazla özümüz olamaz. Halbuki kâfirlerin hürriyet anlayışı böyle değildir. Eğer bir odada yaşamak zorunda iseler daha az hür, iki katlı müstakil evde daha fazla hür olduklarına inanırlar. Uçakla seyahat etmek onlar için at arabasıyla seyahat etmekten daha hür olmak demektir. Daha hür olabilmek için toprağın derinliklerine inmek gerektiğine, gökyüzünün ötesine geçmek gerektiğine inanırlar. Ne kadar alete hükümran iseler o kadar hürdürler. Köpek büyüklüğünde at yetiştirmek veya taneleri ceviz büyüklüğünde olan üzüm salkımları elde etmek onların en çok hür olduklarının delilidir. Kısacası kâfirlerin hürriyeti marjinal, sınıra ilişkin bir hürriyettir ama hangi sınırda durması gerekeceği hususunda onların da bir bilgisi yoktur.
Hür insan olabilmek için
Zira hür olan irade, yalnız sürükleyici kuvvetin harekete geçmesinden ibaret değildir. Onda 2 kuvvet hakimdir; biri harekete geçme kuvveti yani itici kuvvet. Diğeri ise yasak edici kuvvet, yani frenleme kuvveti, Bu iki kuvvetin tam ve mükemmel bir ahenk halinde işleyişi ancak insanı hür yapabilir.
Reklam
_Hayat öylesine sürprizlerle doludur ki, sırtındaki küfeyi alır kiminden, elmasları yükler taş yerine. _Onların zırvalara inanmalarının sebebi, cahillikleri. _Sefil egolarının değer ölçüleriyle ölçüp, gerçeğe, güzele ve iyiye ağızlarından salyalar saçarak nutuk çekiyorlar. _Köle tiplerden oluşmuş hiçbir devlet yasayamaz. Köleden doğan yine köle
Dağlara, yere ve göğe teklif edilip de yüklenilmek istenmeyen emaneti insan yüklenmiştir. Üstelik bunu da dağın, yerin ve gögün şahitliği altında yapmak durumundadır. Bu anlamda aslında dünya da insan için bir ceza değil, haddini bilmenin ve affı talep etmenin bir neticesi olarak sunulan imkândır. İnsanın ahdi yeryüzünde tınısını ikame eden bir halife olarak her işinde hür iradesiyle Rabbinin mükemmelliğini izhar etmektir. İmar ederken, inşa ederken, irtibat kurarken, temas ederken, sanatını icra ederken, musiki meşk ederken, çalışırken, okurken, yazarken, uyurken, kısacası her yaptığı işte Rabbinin eksiksiz mükemmelliğinin derinliklerini keşfedebilmek ve bu keşfi yaparken de halifeliğin ona bahşetmiş olduğu engin veludiyetin imkânlarına vasıl olabilmek.
Başkaları için yaşayan, baş­ka yaşayışların gayeleriyle hareket eden insan, adil insan değildir. Adil olabilmek için, hür yaşayabilecek kadar kuvvete kavuşmak, benliğinde bu kuvveti yaratmak lazımdır. Mazlum yaşamaya razı olan, adaletsiz insandır. Adil insan, istismar etmeyen ve istismar edilmeyen insandır; zorbalığa karşı gelen insandır, hakikatı kuvvet yapan insandır. Ancak bu insan, hareket ahlakının samimi sa­hibidir.
Dergah YayınlarıKitabı okudu
Benlik, kendi kendisini idrak ettiği anda bu idraki sade kendini bilmekten ibaret değildir. Onda hem bilmek hem de istediği gibi olabilmek kudreti vardır. Yani hem kendini bilir, hem de kendinin hür olduğunu bilir. Ancak bu hürriyet, var olmak iradesinin şuur halinde gözükmesidir. İşte bu var olmak iradesidir ki zaruri olarak içerisine atıldığı bir dünyada çeşit çeşit engelleri yenerek ilerler ve varlıkları kendine mal etmek ister. Yani o, her adımında daha fazla var olmak ister. Benliğimiz büyür, sessiz bir ırmakken bir çağlayan, bir șelâle coşkun bir nehir olur. Önce, sadece var olmak isterken, sonunda her şeye sahip olmak ister. Bizde ilk olan bu hayatî benlik, kendini başka benliklere karşı koyar, yaşamak için başkasını yașatmamak hırsındadır. Sare eşyayı ve varlıkları değil, hattâ kâinatı kendi benliğine katmak ister ve bu, kendisi için derece derece zaruret haline gelir. İnsanın içinde doymaz bir canavar peyda olur. Bu canavar, zekâyı peşine takınca zaptolunmaz bir kuvvettir. Harp eder, teknik yaratır, serveti biriktirir, fetihler yapar, insanları esir eder. Benliğin en büyük zafer alâmeti ve bayrağı gururdur. İnsan gururu, sade büyük ve beyinsiz saadet sahiplerinde bulunan bir nesne değildir. Hepimizde bulunan, mesleğimizde, aile hayatımızda, otoritemizde, bilgimizde ve dehamızda bile dalgalanan, bu kubbenin altında tüten, neşeli tebessümlere kadar sinmiş bulunan zehirli bir iksirdir. O, var olmak iradesinin çocuğudur. İnsan onunla mesut yaşar ve onunla zehirlenir.
Reklam
Whuuuuuuuu
İnsanın hürriyetini yalnızca diğer insanlar elinden alabilir. Hür olabilmek için insan kardeşlerinden serbest olmalı. Özgürlük budur. Başka hiçbir şey değil.
Sayfa 101Kitabı okudu
Adil İnsan
Başkaları için yaşayan, başka yaşayışların gayeleriyle hareket eden insan, adil insan değildir. Adil olabilmek için, hür yaşayabilecek kadar kuvvete kavuşmak, benliğinde bu kuvveti yaratmak lazımdır. Mazlum yaşamaya razı olan, adaletsiz insandır. Adil insan, istismar etmeyen ve istismar edilmeyen insandır; zorbalığa karşı gelen insandır, hakikatı kuvvet yapan insandır. Ancak bu insan, hareket ahlakının samimi sahibidir.
ÖZGÜRLÜK PUTUNUN KÖLELERİ Herhangi bir kavramı savunmak veya tenkid edebilmek için, bu kavramı oluşturan zihniyet tarafından, zikre dilen kavramın hangi manada kullanıldığının bilinmesi ve bunun gözönünde bulundurması gerekir. Harflerden meydana gelen sözcükler, kendilerine yüklenen anlam ile değer kazanırlar. Bilmediği bir sözcük veya bir
Sayfa 115Kitabı okudu
Ahlak ve özgürlük
Genel olarak ahlâkçılar, insanın ahlâklılığı nisbetinde hür olduğuna inanırlar. Bize göre, bu ancak bir anlama göre doğrudur: Ahlâklı adam, ancak bu karakteri devam ettiği sürece ve bu karakterinin şiddet ve kudreti ile orantılı olarak çevresinde bulunanların tepkilerinden korunmuş olur. Esas itibarile ahlâklılık, tabii ve kişisel
Sayfa 70-71
43 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.