Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sultan II. Abdulhamit Han döneminde Türkistan Türkleriyle, esasen var olan doğal ilişkiler geliştirilmeye çalışılmış, ancak bunlar Osmanlılığın tanınmasi ve Hilafet otoritesinin yaygınlaştırılması dışında siyasi etkileşim ve yardımlaşma düzeyine çıkartılamamıştır. Bunun için ne Osmanlı'nın, ne de Türkistan'ın durumu müsait değildi. Özellikle Hac için Türkistanlıların İstanbul'a uğrama geleneği bu ilişkilerin ağırlığını oluşturuyor ve bu insanlara her türlü destek de veriliyordu. Türkistan hanlıklarından gelen yardım talepleri ise, sembolik sayılabilecek düzeylerde karşılanabiliyordu. "Türkçülükle İslamcılığın iç içe geçerek, İmparatorluk sınırları dışına taştığı dönem ise, İttihat ve Terakki'nin ülkeyi doğrudan yönettiği 1913-1918 yılları arasındaki zaman dilimidir." Bu dönem Rusya'nın ihtilaller geçirdiği zamanlara denk gelse de, ne yazık ki, İmparatorluğun da çöküş dönemidir. Heyecan verici kahramanlıklar yaşanacak, ama hedeflere ulaşılamayacaktır.
Sayfa 507Kitabı okudu
407 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Şevket Süreyya Aydemir (1897-1976) Tunalı bir göçmen ailesinin oğludur. Babası hayatı boyunca topraksız bir köylü olarak başkalarının toprağında ve hizmetinde çalışmıştır. Edirne'de doğan Aydemir, ilk ve orta öğrenimini orada yaptı. Edirne Öğretmen Okulu'nu bitirdi. 1.Dünya Savaşı'nda yedek subay olarak Kafkas cephesindeki
Suyu Arayan Adam
Suyu Arayan AdamŞevket Süreyya Aydemir · Remzi Kitapevi · 20213,438 okunma
Reklam
Bir memleket düşünün ki hükümetin nüfuzu yok olmuş, herkes istediği gibi davranarak bırakın hükümetin emirlerine itaat etmeyi, diğer vatandaşların hukukunu ve kişisel özgürlüklerini ihlal edecek işlere cüret ediyor veya meşruti idarede hükûmetler herhangi bir kanun yapmaya fırsat bulamadan birbiri ardınca düşüyor; memleket ihtilaller, darbeler içinde yanıp tutuşuyor veya despot idarede yöneticinin ve ona yakın olanların arzu ve hevesleri hüküm sürüyor. İşte insanlarda nefsanî ihtiraslara, şahsî menfaatlere, his ve temayüllere esir olmak nasılsa milli iradenin bu eksik şekli de ondan ibarettir. İrade kaybı hastalığına yakalanan biri de iç ve dış uyarımların tahakkümünde kalmıştır; bu yönüyle bir kukla gibi hareket eden insanların hâline benzer. Nefse hâkim olmak ise kanunları tatbik edebilen, memleketi akıl ve mantık çerçevesinde, halkın arzu ve eğilimlerine uygun biçimde idare eden hükümetin hâli gibidir.
Sayfa 119Kitabı okudu
Teşkilat-ı Mahsusa Ne Amaçla Kuruldu?
Teşkilat, parçalanmakta olan Osmanlı'yı yaşatabilmek için, kendi canlarını pervasızca ortaya koyabilen serdengeçti asker ve sivillerin toplandığı bir bünyeye kavuşmuştur. Bunun için de, hem İslam Birliği, hem Türk Birliği fikrine hiçbir çelişkiye düşmeden sahip çıkmışlardır. Osmanlı Devleti'nin güvenliği için gerekli iç ve dış istihbaratı sağlamak, İslam ülkelerinde Hilafet çevresinde İslamcılık şuurunu güçlendirmek, sömürgeci Avrupalı güçlere karşı ruhi bir direnç oluşturmak ve savaş zamanında buralarda ihtilaller çıkarmak, yine savaş sırasında düşmanı yan ve arkalardan vuracak çeteler oluşturmak, ikmal kaynaklarını vurmak, düzenli ordunun giremeyeceği gizli ve açık eylemleri yürütmek görevleri arasındadır.
Sayfa 288Kitabı okudu
Atatürk Türk halkının hayatında radikal değişiklikler yapıyor. Bunların hepsinin maksadı var. Bir halk oluşturmak, bir millet oluşturmak. Milleti bir arada tutmak, milletin bireylerinin birbirleriyle ilişkilerini sağlamak. Milletin yurtdışıyla ilişkilerini aklı başında bir yere oturtmak. Milletin üretim gücünü arttırmak, olmayanı yaratmak. Bütün
19. yüzyıl başlarında, “başarı” ile sonuçlanan Sırp (1804) ve Yunan (1821) ihtilalleri’nden başka, Osmanlı Devleti içinde geniş çapta merkezden kopma eğilimleri ve eylemleri görülür. Osmanlı ve Cumhuriyet tarihçileri tarafından “ayaklanma”, “isyan”, “başkaldırma” diye nitelendirilen bu hareketler genel olarak kişisel tutkuların bir sonucu,
Reklam
Ahlâk Yaralarımız! Dalkavukluk… Bugün, fertlerin, maddî ve manevî bütün iş ve menfaat sahalarında, büyükleriyle münasebetini düzenleyen ve neticeyi sağlayan biricik tılsım… Manzara şudur: Bütün cemiyet, bir mıknatıs kutbu üzerinde birbirinin eteğine yapışmış demir parçaları gibi, en küçüğünden en büyüğüne doğru birbirinin dalkavuğu vaziyetinde…
"...Yine de benim zamanımda iç savaşlar, ihtilaller, darbeler, depremler, göçler, gelenekler ve baskılar vardı." "Bu saydıklarınız şimdi yok mu? Hayatın acıları değişmedi."
Sayfa 171Kitabı okudu
Türkiye, savaşlar, kanlı ihtilaller, iç savaşlar gibi büyük kopuşları, altüst oluşları yaşamadığı için demokrasiye, siyasal olgunluğa tam anlamıyla ulaşamadı belki de...
Bütün ihtilal ve inkılaplarda iç isyanlar kaçınılmaz gibi­dir. Yani bunlardan pek kurtulunamaz. Çünkü ihtilal, toplum kabuğunun çatlayışıdır. Bu çatlayış, bu kabuğun içinde biri­ken, olgunlaşan çatışmaların son kerteye ulaşmasıyla içten ge­len ani bir tepki şeklinde olur. Hemen bütün ihtilaller böyledir. Bunlar, toplum yapısında biriken ve zirve
Sayfa 315Kitabı okudu
Reklam
Transandantal aleniyet prensibi: her ihtilal kesin olarak cezayı hak eder.
Amme hukuku (ius civitatis) yani iç hukuk bakımından, çoğunluğun güç halledilir saydıgı fakat aleniyet prensibinin kolayca çözümlediği bir mesele ile karşılaşınız: ihtilaller, istibdatçı bir iktidarı (non titulo, sed exercitio talis) yıkmak için bir milletin başvurabileceği meşru bir yol mudur? Milletin haklarını ihlal eden bir tiran tahtından indirmekle, şüphesiz, hiçbir kötülük işlenmiş olmaz; fakat, tebaanin haklarinı bu şekilde elde etmeye çalışmalarinda haksız olduğunda da şüphe yoktur; eğer tebaa bu mücadelesinde alt olursa, bundan sonra da en siddetli cezalara çarptırılırsa, bunun adaletsizlik olduğunu öne sürerek şikâyette bulunamaz. Bu meselenin, hukuk prensiplerinden çıkarılacak dogmatik bir tümdengelimle çözümlenmesi istenirse, lehte ve aleyhte pek çok delil ortaya atarak tartışmak mümkündür; fakat amme hukukunun deney-üstü aleniyet prensibi bizi bütün bu güçlüklerden kurtarır.
Sayfa 51
Bütün ihtilal ve inkılaplarda iç isyanlar kaçınılmaz gibidir. Yani bunlardan pek kurtulunamaz. Çünkü ihtilal, toplum kabuğunun çatlayışıdır. Bu çatlayış, bu kabuğun içinde biriken, olgunlaşan çatışmaların son kerteye ulaşmasıyle içten gelen ani bir tepki şeklinde olur. Hemen bütün ihtilaller böyledir. Bunlar, toplum yapısında biriken ve zirve noktasına çıkan iç çatışmaların birden ve sıçramalar şeklinde çözülüşüdür. Tıpkı tabii fizik ve kimya kanunlarında olduğu gibi. Toplumun yapısından gelen ve toplumu daha ileri bir aşamaya ulaştıracak olan sıçramalar şeklindeki ihtilal ve inkılaplara karşı isyanlar da, gene toplumun içinde yaşayan reaksiyoner, yani gerici kuvvetlerin asi bir direnişidir. Anadolu'daki iç isyanlarda olduğu gibi.
Sayfa 330 - Remzi Kitabevi
308 syf.
·
Puan vermedi
·
12 günde okudu
Kitabımız üç ayrı bölümden ve üç kişi ağzından anlatılmaktadır. Judit yoksul kesimin Peter kendi sınıfını yani burjuva kesimini İIonka da orta sınıfın görüşlerini ve düşünce yapılarını anlatmakta fakat bu toplumsal ayrımı ve sınıfsal farkı anlatırken başlıca konu aşk gibi gösterilmektedir. Kitabı bir aşk ilişki üzerinden ihtilaller devrimler,
İşin Aslı, Judit ve Sonrası
İşin Aslı, Judit ve SonrasıSandor Marai · Yapı Kredi Yayınları · 20191,986 okunma
64 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.