Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
En çok üzerinde durulan nokta, kapitülasyonların kaldırılmasını, tam bağımsızlığımızı isteyen madde oldu. Mösyö Franklin Bouillon, bu konuların incelenmeye ve düşünülmeye değer olduğunu belirtti. Ben bu noktaya yanıt verdim. Söylediklerimin özeti şuydu: "Tam bağımsızlık, bizim bugün üstlendiğimiz görevin özüdür. Bu görev, bütün ulusa ve
"Yaşamak, gitmek demek onun için. Yeryüzü, iki deniz arasında bir nokta demek, iki kent arasında bir istasyon." Tomris Uyar
Sayfa 20 - Kafka Okur Fikir Sanat ve Edebiyat DergisiKitabı okuyor
Reklam
"Küçük bir nokta ama arkasında upuzun bir cümle saklı..."
Sayfa 391Kitabı okudu
Bazen böyle olur; biz farkına varamayız, ama hakkımızdaki takdir bizim lehimize gerçekleşir. Eskiler "Rahmet ile zahmet arasında bir nokta farkı vardır; Allah dilerse zahmetteki noktayı kaldırıverir." derlermiş.
Bir gün evvel sana kavuşmak arzusuyla içim tutuşmaktadır ve herkesi tesiri altına alan bir sürü manasız anane ve merasime tabi olmakta bence mana yoktur. İki insanın hayatlarını birleştirmesinde en ehemmiyetli nokta birbirlerini sevmeleri ve hüsniniyet sahibi olmalarıdır.
Abaküs
Aşk denilen sır; iki ayağın altına sabun bağlayıp, koşmaktı peşinden salıncakların.
Sayfa 13 - Ve YayıneviKitabı okuyor
Reklam
Basit bir eylemdir nefes almak. Bu eylemi bilinçli olarak yapmayız, nefes almak aslında hayata icabet etmekten ibarettir, fakat aynı zamanda –ve yine bilinçdışı düzlemde– tetikte olmamızı, etrafta tehlike, yiyecek, aile bireyleri veya olası bir eş olup olmadığını kontrol etmemizi sağlar. Tek bir nefeste bütün dünyayı tahlil ederiz. Evreni tahlil
Sayfa 99 - Metis BilimKitabı okudu
TBMM Kürsüsünden Atsız'a Hücum: 1962 Mart'ında CHP milletvekili Osman Sabri Adal'ın TBMM kürsüsünden Atsız'a hücum etmesi bazı gazetelerde yer aldığı gibi Millî Yol'da da genişçe yer alır. Konu Tedbirler Kanunu'dur. Başbakan İsmet İnönü ile meclisteki partilerin genel başkanları Adalet ve Anayasa Komisyonu'na bir
Evimiz de genişliyordu böyle gecelerde, daha da genişliyordu genişlemeyi alışkanlık edinmiş gibi ve Vivaldi eşliğinde büyüyüp ateşlenen okşamalar, kimi zaman birbirlerini cesaretlendirerek kanepelerden yere, salondan yatak odasına, belki de mutfağa, koridora ve öteki odalara kadar yayı labiliyordu. Öyle ki, bir tencere kapağının ışıltılı yüzeyinden yansıyordu artık çıplaklığımız, bir kapının açılışıyla çoğalıyor, bir çakmak aleviyle parçalanıyor ve bir ışığın söndürülü şüyle kendi sınırlarından taşıp ttpkı sıcak bir deniz gibi, duvarlar arasında köpüre köpüre çalkalanıyordu. Böylece biz, kendi çıplaklığımızı bir başka çıplaklıkla tanıyor ve kendi çıplaklığımıza ulaşacaksak, başka çıplaklıkların dağlarını, ovalarını, nehirlerini ve pembe bulutlarla kaplı derin derin vadilerini aşmak zorunda kalıyorduk... Saatler süren, zaman zaman sigara içimleriyle kesilip yeniden başlayan o uçsuz bucaksız dokunuşlar denizinde, herkesin kendini bir daha, bir daha doğurabilmesi ve keyfince boğulabilmesi için, herhalde en uygun sığınak bizim evdi o yıllarda. Bir keresinde o denizin derinliklerinden başını kaldırıp ansızın; “Evinizde cinselliğimi iki katma çıkaran bir şey var,” demişti Meftune. Karım şehvetten titreyen dudaklarıyla gülümsemişti ona, inançla gülümsemiş ve, “Eşyaların yaşamasına izin yok bu evde de ondan güzelim,” diye mırıldanmıştı.
Peki, Tetraktis neden bu kadar saygı görüyordu? Çünkü milattan önce altıncı yüzyılda yaşayan Pisagorcuların gözünde, Tetraktis evrendeki düzenin bir özeti gibiydi. Yunanlıların çığır açan düşünce devriminin sıçrama tahtası sayılan geometride, 1 sayısı sıfır boyutlu bir noktayı, 2 sayısı iki nokta arasındaki bir doğruyu, 3 sayısı üç nokta arasındaki bir düzlemi, 4 sayısı ise dört tane yüzü olan üçboyutlu bir objeyi temsil ediyordu. Dolayısıyla, Tetraktis uzayın bilinen tüm boyutlarını kapsıyordu.
Reklam
Yorulurum sonra, onca kişinin gülüşünü bir ağızla gülmekten, onca kişinin gözyaşını iki gözle ağlamaktan ve onca kişinin yüzünü bir yüzde taşımaktan, parmağımı oynatamayacak derecede yorulurum. Ardından, ne kadarının bana ait olduğunu bilmediğim bir sürü anıyı yüklenip yavaşça kendime sığınırım biraz dinlenmek için.
Doğumlar, ölümler ve bu iki nokta arasında süren seyri sefer de yaşanan acılar, sevincler ve daha neler...
Gilliatt bazı geceler gözlerini açıyor ve karanlığa bakıyordu. Tuhaf bir heyecan hissediyordu. Karanlığa bakan açık gözler. İç karartıcı, endişe verici bir durum. Karanlığın baskısı diye bir şey vardır. ... karaltılarla maskelenmiş sonsuzluk, işte gece. Bu kadar yığın insana ağır gelir. Evrenin gizeminden ölümün gizemine kadar tüm gizemlerin
Sayfa 285 - 286, 4.Basım, Nisan 2021
Halide Edip de, çeviriye yazdığı önsözde, kitabın son sahnesinin üzerinde duruyor ve Orwell'in yansız yaklaşımını vurguluyor: "Orwell, bilerek bilmeyerek, herhangi bir idarenin, nizam ve kanundan ayrılınca nasıl bir afete yakalanacağını resmetmiştir. Bilhassa, çiftlik memurlarının hayvanların yem saatini unuttukları gün ihtilalin
Sayfa 150Kitabı okudu
Yalnız o zavallının yanıldığı çarpaşık bir nokta, iki anlayamadığı önemli bir hakikat var. Sizin hayatınızın baharııyla kendi ömrünün kışına çiçek açtırmak istiyor. Seralarda vakitsiz bahar görülse bile gönüllerde suni aşk yaratılması henüz görülmemiştir
Sayfa 113Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.