Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Duyuları olan ama duyguları olmayan bir adam, kimseye dokunamıyor, aşk ve nefret duyamıyor, egosu yok ve hayvanlarla konuştuğuna inanıyor. Bu hikâye, cinayetten daha ilginç bir hale geldi.'
Aynı hikâye..
" Bir *adama* ait olmak gibi ilginç bir rolü oynamaktan zevk alıyorum... Ne zaman ben sahip olduysam, bundan hiçbir tat almadım. "
Sayfa 470
Reklam
Finlandiya'da geçirdiğim sürece, ABD'de anlatılan, vasatlığımız için çocukların geçmişlerini ve yaşadıkları mahalleleri suçlayan çeşitlilik hikâyesinin, fonlamada yapılan eşitsizlik kadar zehirleyici olduğunu düşünmeye başladım. Bu, hikâyenin yanlış olduğu anlamına gelmiyordu ancak özünde bir kadercilik yatıyordu. ABD'de çok fazla
Ne ilginç bir hikâye! Geleceğimiz gerçekten de geçmişimiz de saklı! İyi bakmayı bilebilsek, bakınca görmeyi becerebilsek, bir falcı gibi okurduk kaderimizi.
Sayfa 216Kitabı okudu
onca ilginçliğin ortasında bu da bir şey mi !? :))
“Duyuları olan ama duyguları olmayan bir adam, kimseye dokunamıyor, aşk ve nefret duyamıyor, egosu yok ve hayvanlarla konuştuğuna inanıyor. Bu hikâye, cinayetten daha ilginç bir hale geldi.”
Hayatta epey üniversiteli genç bilim adamı pekçok aktör gördüm. Ne diyeyim? Bir defa olsun bir dahi üstün bir yetenek hatta sadece ilginç bir insana rastlayamadım. Hepsi donuk yeteneksiz küçük dağları kendilerinin yarattığını zanneden insanlar.
Reklam
Sevgili çocuklar! Şimdi size çok ilginç bir hikaye anlatacağım!.. Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde... Şimdi küçük okuyucularım hemencecik: "Bir kral varmış!" diyecekler... Bu öyle çok farklı, çok düzgün bir odun parçası değilmiş, hani kışın odalarımızı ısıtsın diye sobalara attığımız odunlar vardır ya, işte onlar gibi odunmuş!
Arka kapak yazısı... Gerçek bir hikaye ...
"Dans etmek bir çığlığı susturmak mı?" Dansa Davet, 1518 yılında görülen, dünyanın en ilginç toplumsal histeri vakalarından birinin hikâyesini anlatıyor. Strasbourg'da açlık ve sefaletin, insanları cinayete sürükleyen bir yokluğun hüküm sürdüğü zamanlarda, ıstırabından aklını yitiren bir kadın, aniden sokaklarda dans etmeye başlar. Kısa bir süre içinde ona katılanların Sayısı gitgide artar ve "Dans Vebası" tüm şehri esir alır. Binlerce insan yaşadıkları ağır travmalar sonucunda bilincini yitirip ölene dek dans eder durur. İntihar Dükkanı'nın yazarından, "kurgu hikâyelerden çok daha delice bir gerçekliği anlatan" masalsı bir roman...
Bu anlatacaklarimdan aşka meşke bir köprü kurmaya çalıştığımı düşünmeni istemem, sadece biraz konuşmak istedim Osman. Insan her seye alışıyor. Bu iyi mi, kötü mü halen bilmiyorum ama işe yaradığı kesin. Seni görmeden yasayamayacgimi sandığım, kalbimin ağrısından uyuyamadığım gunler coktan geride kaldı. Ama yine de, nadiren de olsa, ilginc seyler oluyor ve eski alışkanlıklarla ilk iş telefona sarılıp sana anlatma ihtiyacı duyuyorum. Ayrılığın en kötü tarafı şahidini kaybetmek sanırım. Birileri bilmeyince, bazi seyler hic yaşanmamış gibi oluyor çünkü. O yuzden izninle biraz anlatmak istiyorum Osman.
kısa bir hikaye
Yaşamımızı önemli ölçüde etkileyen inançların bir diğer ilginç yanı da, akılcı düşünce veya mantık kuralları ile değiştirilmelerinin hemen hemen olanaksız olmasıdır. Bununla ilgili Abraham Maslow tarafından aktarılan oldukça eski bir hikâye vardır. Yatırıldığı akıl hastanesinde ölü olduğuna inanan ve bu nedenle yemek dahil hiçbir yaşamsal aktiviteye katılmayan akıl hastası, tüm uzman psikiyatristlerce girişilen her çabaya rağmen ölü olmadığı konusuna bir türlü ikna edilememiştir. Hastanın bu kararından vazgeçmeyeceğini anlayan ve tedavisini üstlenen psikiyatristlerden biri, sonunda hastaya, ölülerin kanayıp kanamayacağına dair bir soru yöneltir. Hasta bu soruya “Tabii ki kanamaz. Çünkü ölülerin tüm vücut fonksiyonları durmuştur.” diye yanıt verir. Bunun üzerine psikiyatrist, küçük bir iğne alıp hastanın parmağına batırır. Bir müddet şaşkınlıkla parmağına bakan ve kanadığını gören hastanın tepkisi oldukça ilginçtir : “Lanet olsun… Ölüler de kanarmış”
Sayfa 122Kitabı okudu
Reklam
"Mesela biri bir şehirle ilgili ilginç bir hikâye anlatıyor, o an etkilenip ben de gitmeye karar veriyorum."
Sayfa 283 - Kronik YayınlarıKitabı okudu
Mutluluk nerede saklı?
Yunan mitolojisinde mutluluğu nerede aramak gerektiğini özetleyen çok güzel bir hikâye vardır. Zeus da dahil olmak üzere, 12 baş tanrının evi ve birçok efsanenin merkezi olan Olympos Dağı'nda geçen bir hikâye bu. Tanrılar Olympos Dağı'nda toplanmış, mutluluğun sırrını saklama kararı almışlar. Insanlar bulduğu zaman onu, kıymetini bilsin istemişler. Tanrılardan biri onu yüksek bir dağın tepesine saklayalım demiş. Diğeri yerin yedi kat dibine gömelim ki erişemesinler diye önermiş. Bir diğeri okyanusun en derinini göstermiş. Nihayet bir tanrı en ilginç fikri sunmuş: Mutluluğun sırrını insanların yüreklerine gömelim. Nasıl olsa oraya bakmayı akıl etmezler!
"Hayatta epey üniversiteli, genç bilimadamı, pek çok aktör gördüm. Ne diyeyim? Bir defa olsun bir dâhi, üstün bir yetenek, hatta sadece ilginç bir insana rastlayamadım. Hepsi donuk, yeteneksiz, küçük dağları kendilerinin yarattığını zanneden insanlar..."
Sayfa 50 - CanKitabı okudu
İnsan kendisini birine vermeden ona nasıl sahip olabilir? Her şey buna dayanıyor. Bu akşam P. ile aramda geçen konuşmaya göre, ben sahip olunan biriyim, çünkü bir kadına ait olmak gibi ilginç bir rolü oynamaktan zevk alıyorum. Efendiliğimi bilip hakkımmış gibi telaşsızca bunun tadını çıkarmaya bakmalıyım. O zaman daha çok sevilirim. Ama bundan daha çok hoşlanır mıyım? Ne zaman ben sahip olduysam, bundan hiçbir tat almadım. Aynı hikâye. Öyleyse belli etmeden kendimi vermeliyim. Ama insan böyle hesaplı kitaplı şekilde sevişebilir mi?
Sayfa 470Kitabı okudu
555 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.