Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Bu anlatacaklarımdan aşka meşke bir köprü kurmaya çalıştığımı düşünmeni istemem, sadece biraz konuşmak istedim Osman. İnsan her şeye alışıyor. Bu iyi mi, kötü mü halen bilmiyorum ama işe yaradığı kesin. Seni görmeden yaşayamayacağımı sandığım, kalbimin ağrısından uyuyamadığım günler çoktan geride kaldı. Ama yine de, nadiren de olsa, ilginç şeyler oluyor ve eski alışkanlıklarla ilk iş telefona sarılıp sana anlatma ihtiyacı duyuyorum. Ayrılığın en kötü tarafı şahidini kaybetmek sanırım. Birileri bilmeyince, bazı şeyler hiç yaşanmamış gibi oluyor çünkü. O yüzden izninle biraz anlatmak istiyorum Osman.”
Sayfa 38 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Hayat hikayenizin düşünü gören kim? Sizsiniz. Eğer hayatınızdan kendinize dair inançlarınızdan hoşlanmıyorsanız onları değiştirebilecek tek insan sizsiniz. O sizin dünyanız, sizin rüyanız. Rüyanızdan zevk mi alıyorsunuz, harika. O zaman her bir anın tadını çıkartmaya devam edin. Eğer rüyanız kabusa dönmüşse, dram ve ıstırap varsa ve yaratılandan zevk almıyorsanız, değiştirebilirsiniz. Bu dünyada farklı bakış açıları olan milyonlarca farklı hayalcinin yazdığı milyonlarca kitap olduğunun eminim farkındasınız. Sizin hikayeniz en az o kitaplar kadar, hatta daha da ilginç çünkü sürekli değişim içinde. 10 yaşındayken gördüğünüz düşle 15-20-30-40 yaşlarında gördüğünüz düş çok farklı. Bugünkü rüyanızdaki hikaye dünk, hatta yarım saat öncekinden farklı. Hikayenizden her söz edişinizde kiminle konuştuğunuzda, o anki fiziksel ve duygusal halinize, o zamanki inançlarınıza bağlı olarak değişir. Aynı hikayeyi anlatmaya çalışsanız dahi hikayeniz hep değişmektedir. Belli bir noktada, onun bu bir hikayeden başka bir şey olmadığını öğrenirsiniz. O gerçek değil, sanal gerçektir. Bir düşten başkası değildir ve paylaşılan bir düştür, zira tüm insanlar aynı anda düş görür. İnsanlığın ortak rüyası, gezegenimizin rüyası, siz doğmadan da vardı. Kendi sanatınızı, kendi hikayenizi yaratmayı böyle öğrendiniz.
Reklam
"Hafıza ilginç bir şeydir."...Nesiller boyunca unutulmayan kinler ve hemen ertesi gün unutulan iyilikler vardı.
M.G.: Bunu okuyunca iki ayrı romandan rüya sahneleri geldi aklıma. İlki Ölmeye Yatmak'ta Aysel'in göründüğü rüya: Orada doktora tezini sunmak isteyen bir kadın akademisyenin, jürisinin toplandığı yerde birdenbire bir tencere dolmasıyla belirivermesi, tezi göstereceği yerde dolmayı göstermesi anlatılıyordu. Ben dolma yapmayacaktım, ben akademisyen olacaktım, diye düşünüyor. Müthiş bir sahne. Sonra da Atatürk'ü görüyor, O'na layık bir genç kadın olamadım, akademisyen olamadım, diye mahcubiyet hissediyor. Bir başka roman, hemen hemen aynı tarihte yazılmış Tutunamayanlar'daki Abdülhamit rüyası. Karakterimiz Abdülhamit'i rüyasında görür ve sürekli olarak Abdülhamit'in oturduğu yerin altından yaratık gibi bir şey çıkar. Özünde; Osmanlı'da oyun tükenmez, onu hafife alma, bu hikâye bitmedi, demeye çalışır. Atatürk'ü görür ama yaşlanmış, omuzları çökmüştür. "Niçin bir şey yapmıyorsun Atam?" diye sorduğunda Atatürk artık yapamadığını, yaşlandığını söyler ve rüya orada kapanır. Büyük devlet adamlarının, kendinden çok şey beklenen yöneticilerin, kudretli otorite figürlerinin bu şekilde rüyaya girmesi, onlarla kişinin kendi psikolojisinin üst üste gelmesi çok ilginç sonuçlar doğuruyor.
Sayfa 58 - Can Yayınları (Romandaki Fidel Castro rüyasına ithafen.)Kitabı okudu
“Bir insanın hayatı, bir kitap gibidir. Her sayfasında ayrı bir macera, ayrı bir hikaye vardır. Ama insan, kendi kitabını okuyamaz. Başkalarının kitaplarını okur, onların maceralarına, hikayelerine hayran kalır. Oysa kendi kitabı, en güzel, en ilginç, en heyecanlı kitaptır.”
Sayfa 112Kitabı okudu
1964-2004 tam 40 yıl Suriye Müftülüğü
Ahmed Keftårů, bu sırada zaten Şam müftülüğünü deruhte ediyormuş. Siyasilerle iyi ilişkilerini hep koruyan Keftárů, Baas iktidarıyla da diya- log kurmakta gecikmemiş. 1957 ara seçimlerinde Müslüman Kardeşler Teşkilatı'nın adayı Mustafa Sibål'nin yerine, Baas'ın adayı Riyad Maliki'yi desteklemesi de bu durumun açık bir göstergesi. Sıbåľnin Şamda seçimi kaybetmesiyle, Ihvån yıkıcı bir darbe almış. Öte yandan, Şam uleması arasında, Keftârü'nun ilmi hüviyeti ve yeterliliği hep tartışma konusu olmuş, Kendisinin temel İslâmi ilimlere dair herhangi bir derinlik taşı madığı, ilmihal bilgisi düzeyinde bir genel malumata sahip bulunduğu, bütün birikiminin tasavvuf kültüründe bolca kullanılan dini hikâye ve menkibelerden ibaret olduğu şeklinde eleştiriler mevcut. Kariyerine babasının yerine vaiz ve tasavvuf şeyhi olarak başlayan Keftârü'nun, önce Şam müftülüğüne, ardından da Suriye müftülüğüne terfi edişinde, ilmi yeterlilik ve liyakatten çok siyası bağlantılar ve lobicilik faaliyetleri etkili Keftårü'nun ilginç bir özelliği de, kendi neslindeki ulema sınıfı mensup larının aksine, Şeyh Muhammed Bedruddin el-Haseninin ilim halka- larına ve derslerine hiçbir şekilde dahil olmaması, Bu, o dönemin Şam'ı için oldukça sıradışı ve bilinçli bir tercih.
Sayfa 281
Reklam
BİLANÇO TABLOSU BİR MUHASEBE
Görüşlerimi toparlamaya hazırlanırken, bu bölümde birkaç noktaya temas etmek istiyorum. Öncelikle, İngilizlerin Hindistan'da yaptıkları her şeyi kötülemek gibi bir niyetim olmadığını söyleyeyim. İnsanoğlunun yaptığı her işte olduğu gibi sömürgeciliğin de olumlu ve olumsuz tarafları vardı. Hindistan'daki bütün İngiliz yetkililer Clive
Şefkatsiz Çay
Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve demiryolları hakkında söylediklerimize benzer şeyler, sömürgecilik bakiyesi çay ve kriket hakkında da söylenebilir. Baştan itiraf etmeliyim ki ikisine de tutkunum. 1985'te, ABD Kongresi'nde yaptığı bir konuşmada eski Hindistan Başbakanı Rajiv Gandi, gözlerinin içi parlayarak Amerikan Devrimi ile
Plüton Nereden Geldi?
Plüton'un, Güneş'in etrafında eliptik bir yol izlediği ayrıksı bir yörüngesi vardır. Diğer gezegenlerin yörüngeleri daha daireselken Plüton'un yörüngesi oldukça yassı bir elipstir. Diğer gezegenlerin çoğunun yörünge düzlemleri birbirlerine paralel sayılabilecekken Plüton'un yörünge düzlemi ile diğer gezegenlerin genel yörünge düzlemi arasında büyük bir açı mevcuttur. Bu yassılık ve açı Plüton'un kökenine dair ilginç bir hikâye anlatmaktadır. Öncelikle, Plüton büyük ihtimalle, yaklaşık 4,5 milyar yıl önce güneş sisteminin oluşumundan kalma gezegenimsi bir yapıdır. Bir gezegen oluşturmak üzere diğer parçalarla hiç kaynaşmamıştır. Bir defa-sında Plüton'un güneş sisteminin dışından yakalanmış olabileceği düşünülmüştü; çünkü bu durum gezegenin tuhaf yörüngesel karakteristiğini açıklardı. Yine de güneş sistemi tarihinin başlarında, gaz devlerinin Güneş'e çok daha yakın bir konumda oluşmuş olmaları muhtemeldir. Bir noktada dış güneş sistemindeki mevcut konumlarına taşındılar. Neptün'ün taşınmasının Plüton'u ve benzer boyuttaki Kuiper Kuşağı cisimlerini şu anki konum ve yörünge-lerine sürüklemiş olması muhtemeldir.
"...ikisi de anlattı hikâyeyi. Çok ilginç ikisinin de anlattığı hikâye aynıydı. Genelde bir olayı iki kişiden dinleyince anlatılan olaylar birbirine pek benzemezdi..."
Sayfa 54 - İz YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Thoreau ve Hervard etkisi
İki yıl kulübede mevsimlerin değişimini izledikten sonra, kalem atölyesinde çalışarak borcunu ödemek için göletten ayrıldı. Fakat bu deneyim, övgü dolu orman tasviriyle, insan doğası ve toplum hakkındaki "insan yığını, sessiz ümitsizlik yaşamları doğurur” gibi aşağılayıcı gözlemleri bir araya getirdiği kitabı olan Walden Gölü, Ormanda Yaşam ( Walden, or Life in the Woodsun)ilham kaynağı oldu. Ormanda Yaşam, çoğu insanın sade bir hayat yaşamak yerine (ki bu Platon’unun da eskiden yaptığı bir feryattır), mal mülk elde etmeye çalışarak zamanlarını boşa harcadıklarını ve hatta Homeros ve Aeschylus okumak yerine modern romanları okumanın da zaman kaybı olduğunu söyle­yerek başlar. İşte bu yaklaşım Harvard etkisidir. Neyseki, hikaye ilerledikçe, Thoreau tüm gizemi ve görkemiyle doğayı Yunan klasiklerinden daha ilginç bulmaya başlar. Bu nedenle, onun Günlük kayıtları kitaplarından daha önemlidir. Bunlar, orman ve göl üzerine zengin ayrıntılarla birlikte doğanın zamanla nasıl değiştiğini, uyum sağladığını ve yeniden canlandığını tasvir eden kayıtlardır
Sayfa 248 - PdfKitabı okudu
İtalyan sinemasında 40 yaşında beliren ve 90 yaşında kör olana kadar film üreten Antonioni çok ilginç bir hikayecidir. İnsanların “duygu kırıntılarını” aradığını dile getirir. Örneğin, “Eclipse” filminde kapitalist dünyada yeşeren bir kadın-erkek ilişkisini anlatır.
Merhaba kitapseverler #SonFenomenBükücü#Deneme#hikaye#ZaferŞahin#okudumbitti#ozlemli_kitaplar#alıntı#yenikitap "Fenomen olmak günümüz gençlerine cazip gelebilir;ama bu iyi bir hayatın garantisi değildir. İyisiyle kötüsüyle hayatın içinde var olabilmek için geçerli slogan şu olabilir; Kendin ol!! Kitabın içeriğinde söyledikleriyle , yaşadıklarıyla bir nevi doğal fenomen haline gelmiş, Balkabağı rumuzlu bir kişinin anlatımları ve tespitleri mevcuttur. "Laf konuştu balkabağı"deyimi bazen duruma uygun en geçerli söz dilimi neden olmasın dimi.. Bazen Balkabağının rüyasında bazen gerzekler dernek toplasın da bazen kahvede dertleşmesi, bazen iş günü,ayakkabıyla imtihanı,zeka kullanım,kurnazlık davranışları,,genetik ve eğitimin etkilerinden güzel bakış açılarına ve güzel yerlerde ,güzel hikayelerdeki yaşadığı olaylardaki hem esprili hem İlginç hemde ciddi tarzı güzeldi. X kuşağı,Y kuşağını da unutmamak gerekir. Yeni yazarlara ,yeni kitaplara şans vermeye değiyor. Bu türü sevenlere güzel bir önerme olsun. Sağlıcakla,kitapla kalın @elpisyayinlari
Aylin Sezersan
Aylin Sezersan
@fatihdemir_
"Duyuları olan ama duyguları olmayan bir adam,kimseye dokunamıyor,aşk ve nefret duyamıyor,egosu yok ve hayvanlarla konuştuğuna inanıyor.Bu hikaye,cinayetten daha ilginç bir hale geldi."
"...Ne yazık ki kasabamızda akıllıca ve ilginç bir sohbet etmeyi seven, böyle bir sohbet sürdürebilecek tek insan yok. Bu bizim için büyük bir mahrumiyettir. Eğitimli sınıf bile boş konuşmaların üstüne çıkamıyor, sizi temin ederim ki onların gösterdiği gelişim en alt sınıfın gösterdiği gelişimden çok da fazla değildir."
560 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.