Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“İlginç bir hikayeymiş,” “Hikaye mi? Hepsi gerçek.” “Diğerleri sana inanmaz.” “Sen inanıyor musun?” “Ben senin annenim.”
Sayfa 451 - Anne ve Oğul..Kitabı okudu
Tüm mutlu evlilikler birbirinin aynısıdır, mutsuz olanların her birinin mutsuzluğu ise kendine özgüdür. Herkes bilirki, aşk filmlerini örneğin, ilginç kılan, birbirini seven çiftin hikâye boyunca yaşadığı sıkıntı ve acılardır. İlişkinin kaygısızca yaşandığı süreç ise, sevgililerin yağmur altında yürümesi, dondurma yemesi ve köşe kapmaca oynaması gibi, açıkçası daha ziyade çocukça denebilecek edimler içinde bulundukları birkaç sahneyle ve genellikle de hafif bir müzik eşliğinde çabucak anlatılıp geçilir. Mesut aşkın, tarafları dışında kimseye bir şey ifade etmeyen tabiatı nedeniyle, ben de o iki hafta içinde yaşadığım günleri tatlı bir aşk rüyası diye tanımlamakla yetinebilirdim.
Sayfa 101Kitabı okudu
Reklam
"Hayatta epey üniversiteli, genç bilimadamı, pek çok aktör gördüm. Ne diyeyim? Bir defa olsun bir dâhi, üstün bir yetenek, hatta sadece ilginç bir insana rastlayamadım. Hepsi donuk, yeteneksiz, küçük dağları kendilerinin yarattığını zanneden insanlar..."
Sayfa 50 - Can Yayınları 12. basım: Eylül 2021, İstanbulKitabı okudu
İlginç Hikaye
Bir adam ölüyormuş. Yolda bir trafik kazası yaşanmış ve kimse adamın Yahudi olduğunu bilmediği için bir rahip çağırmışlar. Katolik bir rahip. Rahip adama eğilmiş. Adam ölmek üzereymiş, son anlarını yaşıyormuş. Ve rahip: "Baba Tanrı, Kutsal Ruh ve Oğul İsa üçlemesine inanıyor musun?" diye sormuş. Adam gözlerini açmış. "Ben burada ölüyorum ve o saçma sapan sorular soruyor!" demiş. Ölüm kapını çaldığı zaman bütün emin olduğun şeyler saçma ve aptalca gelecektir. Hiçbir kesinliğe yapışma. Hayat belirsizdir, hayatın doğası belirsizliktir. Zeki bir insan her zaman emin olmadan kalır.
KÜÇÜK çocuklara hikâye okurken karşımıza çıkan en çarpıcı şey, dikkatlerinin acımasız dağınıklığıdır (promiscuity). Bir an için yetişkinin virtüöz gösterisinin içine düşmüşlerdir tamamen, bir an sonra pencerenin önünden bir güvercin uçar ve hop, onun peşine düşerler. O an için sanki hikâye hiç olmamış gibidir, ikiniz arasında hiçbir özel ya da dışlayıcı ilişki yokmuş gibidir. Kendinizi sabrı taşmış, öfkeli, yılmış, hatta sömürülmüş gibi, başka bir deyişle terk edilmiş gibi hissedersiniz. İki dakika sonra çocuk hiçbir şey olmamış gibi, ya da başka bir kitabı sürükleyerek gelir; bu kitap onun ilgisini çekebilir ya da çekmeyebilir. Çocuğun ilgisinin hareketliliği, ilginç olmanın nasıl bir şey olduğu konusundaki fikirlerimizi karıştırır. Küçük çocuklar bir sonraki en hoş şeyin zevkini çıkarabilirler. Ancak ilkel bir sanat olan nesnelere ve insanlara olan ilgiyi kaybetme eğiliminin kendisi de kolayca kaybedilir. Adab-ı muaşerete uygun davranmak, bu bir sorun değilmiş gibi, duygularımızı sürekli kılabilirmişiz gibi, dikkatimize güvenilebilirmiş gibi yapmanın en iyi yoludur.
"Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler" diyen kimdir? Yine yanlış. O değil. Muhtemelen tarih dersinde gördüğünüz şeyi dün gibi hatır- lıyorsunuz: "1789 yılıydı ve Fransız Devrimi tüm hızıyla cere- yan etmekteydi. Paris'teki yoksullar ayaklandı, çünkü yiyecek ekmekleri yoktu. Bu sırada Kraliçe Marie Antoinette (katı yü- rekli
Sayfa 35
Reklam
Mesela, köşemde insanlardan uzak, hayattan kopuk, bencil bir nefret ve manevi çürümüşlük içinde ömrümü nasıl harcadığımı hikâye etseydim inanın hiç de ilginç olmazdı.
Sayfa 148Kitabı okudu
"Duyuları olan ama duyguları olmayan bir adam, kimseye dokunamıyor, aşk ve nefret duyamıyor, egosu yok ve hayvanlarla konuştuğuna inanıyor. Bu hikâye, cinayetten daha ilginç bir hale geldi."
Arka kapak yazısı... Gerçek bir hikaye ...
"Dans etmek bir çığlığı susturmak mı?" Dansa Davet, 1518 yılında görülen, dünyanın en ilginç toplumsal histeri vakalarından birinin hikâyesini anlatıyor. Strasbourg'da açlık ve sefaletin, insanları cinayete sürükleyen bir yokluğun hüküm sürdüğü zamanlarda, ıstırabından aklını yitiren bir kadın, aniden sokaklarda dans etmeye başlar. Kısa bir süre içinde ona katılanların Sayısı gitgide artar ve "Dans Vebası" tüm şehri esir alır. Binlerce insan yaşadıkları ağır travmalar sonucunda bilincini yitirip ölene dek dans eder durur. İntihar Dükkanı'nın yazarından, "kurgu hikâyelerden çok daha delice bir gerçekliği anlatan" masalsı bir roman...
Yaşam imkanlarının bolluğunun bir so­nucu değildir. Bir anlatı veya hikaye olayların sayılıp dökülme­sinin otomatik sonucu değildir. Anlamını özel bir senteze borç­ludur. Olayların uzun bir liste oluşturacak şekilde sıralanmasıyla ilginç bir öykü elde edilemez. Ama çok kısa bir anlatı gayet ilgi çekici olabilir. Benzer şekilde, kısa bir hayat da vaadi yerine ge­tirilmiş bir hayat idealine ulaşabilir.
Reklam
“Bu anlatacaklarımdan aşka meşke bir köprü kurmaya çalıştığımı düşünmeni istemem, sadece biraz konuşmak istedim Osman. İnsan her şeye alışıyor. Bu iyi mi, kötü mü halen bilmiyorum ama işe yaradığı kesin. Seni görmeden yaşayamayacağımı sandığım, kalbimin ağrısından uyuyamadığım günler çoktan geride kaldı. Ama yine de, nadiren de olsa, ilginç şeyler oluyor ve eski alışkanlıklarla ilk iş telefona sarılıp sana anlatma ihtiyacı duyuyorum. Ayrılığın en kötü tarafı şahidini kaybetmek sanırım. Birileri bilmeyince, bazı şeyler hiç yaşanmamış gibi oluyor çünkü. O yüzden izninle biraz anlatmak istiyorum Osman.”
Sayfa 38 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Hayat hikayenizin düşünü gören kim? Sizsiniz. Eğer hayatınızdan kendinize dair inançlarınızdan hoşlanmıyorsanız onları değiştirebilecek tek insan sizsiniz. O sizin dünyanız, sizin rüyanız. Rüyanızdan zevk mi alıyorsunuz, harika. O zaman her bir anın tadını çıkartmaya devam edin. Eğer rüyanız kabusa dönmüşse, dram ve ıstırap varsa ve yaratılandan zevk almıyorsanız, değiştirebilirsiniz. Bu dünyada farklı bakış açıları olan milyonlarca farklı hayalcinin yazdığı milyonlarca kitap olduğunun eminim farkındasınız. Sizin hikayeniz en az o kitaplar kadar, hatta daha da ilginç çünkü sürekli değişim içinde. 10 yaşındayken gördüğünüz düşle 15-20-30-40 yaşlarında gördüğünüz düş çok farklı. Bugünkü rüyanızdaki hikaye dünk, hatta yarım saat öncekinden farklı. Hikayenizden her söz edişinizde kiminle konuştuğunuzda, o anki fiziksel ve duygusal halinize, o zamanki inançlarınıza bağlı olarak değişir. Aynı hikayeyi anlatmaya çalışsanız dahi hikayeniz hep değişmektedir. Belli bir noktada, onun bu bir hikayeden başka bir şey olmadığını öğrenirsiniz. O gerçek değil, sanal gerçektir. Bir düşten başkası değildir ve paylaşılan bir düştür, zira tüm insanlar aynı anda düş görür. İnsanlığın ortak rüyası, gezegenimizin rüyası, siz doğmadan da vardı. Kendi sanatınızı, kendi hikayenizi yaratmayı böyle öğrendiniz.
"Hafıza ilginç bir şeydir."...Nesiller boyunca unutulmayan kinler ve hemen ertesi gün unutulan iyilikler vardı.
M.G.: Bunu okuyunca iki ayrı romandan rüya sahneleri geldi aklıma. İlki Ölmeye Yatmak'ta Aysel'in göründüğü rüya: Orada doktora tezini sunmak isteyen bir kadın akademisyenin, jürisinin toplandığı yerde birdenbire bir tencere dolmasıyla belirivermesi, tezi göstereceği yerde dolmayı göstermesi anlatılıyordu. Ben dolma yapmayacaktım, ben akademisyen olacaktım, diye düşünüyor. Müthiş bir sahne. Sonra da Atatürk'ü görüyor, O'na layık bir genç kadın olamadım, akademisyen olamadım, diye mahcubiyet hissediyor. Bir başka roman, hemen hemen aynı tarihte yazılmış Tutunamayanlar'daki Abdülhamit rüyası. Karakterimiz Abdülhamit'i rüyasında görür ve sürekli olarak Abdülhamit'in oturduğu yerin altından yaratık gibi bir şey çıkar. Özünde; Osmanlı'da oyun tükenmez, onu hafife alma, bu hikâye bitmedi, demeye çalışır. Atatürk'ü görür ama yaşlanmış, omuzları çökmüştür. "Niçin bir şey yapmıyorsun Atam?" diye sorduğunda Atatürk artık yapamadığını, yaşlandığını söyler ve rüya orada kapanır. Büyük devlet adamlarının, kendinden çok şey beklenen yöneticilerin, kudretli otorite figürlerinin bu şekilde rüyaya girmesi, onlarla kişinin kendi psikolojisinin üst üste gelmesi çok ilginç sonuçlar doğuruyor.
Sayfa 58 - Can Yayınları (Romandaki Fidel Castro rüyasına ithafen.)Kitabı okudu
“Bir insanın hayatı, bir kitap gibidir. Her sayfasında ayrı bir macera, ayrı bir hikaye vardır. Ama insan, kendi kitabını okuyamaz. Başkalarının kitaplarını okur, onların maceralarına, hikayelerine hayran kalır. Oysa kendi kitabı, en güzel, en ilginç, en heyecanlı kitaptır.”
Sayfa 112Kitabı okudu
556 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.