‘Sevgili
En Sevgili
Ey Sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim!..'
En güzel şiirlerinden birinde bu şekilde seslenmiştir en sevdiğine Sezai Karakoç. 1933 yılında başlayan kendi ifadesiyle dünya sürgünü, ardında layıkıyla yaşanmış örnek bir hayat bırakarak 2021 yılı kasım ayında son bulmuştur.
Türk edebiyatının en etkili
> Evet, aradan uzun zaman geçti biliyorum, ama sonunda bir incelemeye daha geldik ve ben yaklaşan serin havalarla birlikte, artık bir şeyler karalama ihtiyacını daha çok hisseder oldum. Sanırım bu biraz mevsimsel gibi görünüyor ve böylesi yağmurlu havalarda insan daha çok içe çekilmek, içinden, aklından geçenleri kâğıda dökmek istiyor. Aslında,
"Hatta o pervasız sözcüğü kullanma cesareti gösterip, bu toprak bizim, dedik, yalnızca ödünç verilen topraklar sanki insana ait olabilirmiş gibi.
Ancak insanoğlu haiz olmanın tutmak olmadığını ve malik olmanın korumak olmadığını unutur her zaman...
Önsöz
"İnsanlar duygu ve düşüncelerine göre hareket eder. Sevgi, nefret, korku, ümid, zan, inanç, şüphe, bilgi gib uni manevî kuvvetler, insanları içten içe, şu veya bu şekilde davranmaya zorlar. Nefret ettiğimiz bir şeyi yapmak bize çok güç gelir. Korku kaleleri yükseltir, hendekleri derinleştirirken sevgi bütün kapıları açar ve bütün
Rus hatip,gazeteci ve yazar Petrov, tüm insanlığın daha rahat bir hayat sürmesini, yücelmesini ve mutlu olmasını arzu etmiş ve bu doğrultuda eserler vermiş. Özellikle yoksul köylü ve işçilerin geri kalmışlıktan ve ezilmişlikten kurtulması yönünde çaba göstermiş.1868 yılında, Petersburg’un Yamburg kasabasında, yoksul bir ailenin çocuğu olarak
Okuduğum ikinci Aytmatov eseri... Ben daha Beyaz Gemi'nin etkisinden çıkamadan ve başlarken bu kitaptan asla Beyaz Gemi kadar etkilenmeyeceğimi düşünerek, kitabın sonunda ise Beyaz Gemi'den daha çok üzüldüğümü ve daha da fazla etkilendiğimi itiraf etmeliyim. Ve bu kitap ile artık bir Cengiz Aytmatov hayranı olduğumu...
Bazı yazarlar vardır, sizi
Yaklaşık bir ay evvel "Müslümanlar Teröristtir.." söylemi ile tanıdım İsmet Özel'i. Bir konuşmada söylediği ve açıkladığı bu sözler hem ilgimi çekti hemde küçük çapta bir ön yargıya sebebiyet verdi.. Nihayet bitirdiğim bu kitabı ile kedisine olan şüphelerim bertaraf oldu. Hatta yavaştan onun fikirlerini benimsemeye bile başlamış olabilirim :) İncelemeye evvela İsmet Beyin seslendirdiği "Amentü" şiirini paylaşarak başlamak istedim:
Sene 1974, İnsan eşref-i mahlukattır derdi babam...
youtu.be/wiW2xwh57oA
-Uzun zamandır bir şairin kendi şiirini bu derece güzel okuduğunu ne görmüştüm ne de duymuştum. Kitabı gibi şaşırttı beni...
Kitap öncelikle esrarengiz ismi ile karşılıyor bizleri. Bu sözüyle hem ilgi çekiyor hem de oldukça güzel bir mesaj veriyor. İnsanoğlu kusursuz bir nizamdır ve bu nizama uygun davranışlar yaraşır. Uygunsuz her türlü fiiliyatı taş olarak kabul edebiliriz. Ben daha fazla açmadan bunun ince detayını üstada bırakayım. Esrarengiz bulduğum ikinci unsur ise her anlattığı mevzuya koyduğu başlıklardı. Sadece İsmet Özel'in yaptığı bu başlıklar ile bir kitap yazılırdı desek yeridir. Bunu Muhammed İkbal'in Kulluk Kitabı'nda da görmüştüm.. O başlık altında yazdığı metinlerin ne derece değerli olduğuna değinmeme bile gerek yok diye düşünüyorum.
Velhasıl kelam, İsmet Özel'i bir başkasından değil buyurun kendisinden dinleyin.. Eminim pişman olmayacağınız bir deneyim olacak..
Cengiz Han'a Küsen Bulut zamanın komünist yönetiminde sovyetler birliği istihbarat teşkilatını karaladığı gerekçesi ile çıkarılmış ve her zaman olduğu gibi yasaklanan düşünceler kült bir eser olarak karşımıza çıkmıştır. Düşüncelere ve doğrulara zincir vurulamaz.
Dönemin anlatımı
Savaşı çıkaranlar değil, savaşa gönderilenler ölür. Savaştan geriye kalan ise parçalanmış ruhlardır. Cephenin sana yaptıklarını yaşamın boyunca unutmak istemezsin, neden orada ölmediğini sorgulayıp durursun. Artık “Yürüyen Ölü” olmuşsundur. Ruh bedende var gibi, ama yok gibi. İlk yüz sayfa sizi kitaba alıştırıyor, geri kalan kısım ise sizi
Değerli 1K Okurları!
Yaklaşık 1 ay önce bir etkinlik düzenlemiştik;
İslam Düşüncesi Üzerine Kitap İncelemelerİ.
Bu bağlamda İnceleme yapan arkadaşların iletilerini ayrı zaman dilimlerinde paylaştım.
Şu an hepsini bir araya getirdim ve sizlerle paylaşmak istiyorum tekrardan:)))
Öncelikle;
İnceleme zahmetinde bulunup da değerli vakitlerini
İlkel çağlarda sihir ve büyü düşüncesi hakimdi. İnsanoğlu kadının çocuk doğurmasına akıl erdiremiyordu. Bunu gizli bir güç olarak yorumluyordu. Bu nedenle kadından hem korkuluyor, hem de kadına saygı duyuluyordu. Öte yandan İlkçağ'da birçok alanda üretimi kadınlar başlatmıştı; ip, sepet dokuma, ağla balık avlama, toprak kap, ateş yakıp yemeği pişirme, tarak, kaşık, madeni eşyalar, boncuk, besinleri birbirine katarak mutfak kültürünü geliştiren ilk hekimlik ve şifalı otlar gibi buluşlar kadının eseriydi.