"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Bu kadar kibir kendini yüksek görme niye Ey insanoğlu hiç ölmiyecekmiş gibi yaşamak niye çok şükür ki ölüm var ve herkes ölecek dağlar kadar büyük ve yüksek egosuyla 2 metre toprak çukura sığacak vesselam..
Cengiz Aytmatov, kalemi bir annenin ağzından toprağa, insana, insanlığa ve varoluşa sesleniyor. Sahi neydi bizi ayakta tutan sebepler?
İnsanlığın ihtiyacı olan toprak gani gani verilmişken neyin telaşı? Kimin savaşı?
Toprak da başlayan güzel aşk ve bu aşka hatta bütün insanlığa zarar veren korkunç savaş. Yetmezmiş gibi her gün bir parça sönen umut… Beklemek, kocanı, çocuğunu, yakınını.. Bence bu bekleyişler boşuna değil. Giden geri dönecek diye bir parça hissiyat kalmış, O yüzden insanoğlu hep gözü arkada beklemeyi seçiyor. Haklı da siz olsanız beklemez miydiniz?
Satırlar Tolganay’ın Toprak Anaya dert yanması ve savaşı çaresizliğini anlatmasıyla, bizleri içerisine alıyor. En önemlisi de sıkı sıkı tutuyor, daha da bırakmıyor. Hapsolduğum satırlar, savaşın insanları nasıl yoğurup, mevcut düzeni bertaraf ettiğini adeta gözler önüne sürüyor. Paylaşmak ama neyi? Son kalan yiyeceğimi umudu mu? İsterseniz buna siz karar verin. Keyifli okumalar...
‘Bu dünyadan insanlar göçüp gider ama yaptıkları iyi şeyler kalır.’
Toprak AnaCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202261,2bin okunma
Hayat savaş değilse hiçbir şey değildir. Toprak savaşıysa, savaşların en kutsalıdır, insanoğlu bu dünyada bir de savaşmıyorsa, ne işe yarar? Ottan çöpten ne farkı olur?
Sizce savaşmak nedir?
İki farklı milletin toprak, hammadde gibi şeyler yüzünden askerlerle bir meydana gelip birbirlerine bilimum silahlar ile saldırması mıdır?
Ya da
İki devlet başkanının, yöneticisinin birbirlerine sözlü hakaretler, tehditler savurması mıdır?
Ya da
İkinci Dünya Savaşı'nda ABD'nin Japon sivillerinin üzerine iki tane nükleer
Doğa üstü kavramlarda, kutsal kitaplarda, kutsallaştırılmış insanlarda değil, evrenin kendisinde arayın mucizeleri. O sizi yanıltmaz, kandırmaz, olmayacak bir hayalin içine sürüklemez. Yeter ki onu doğru okumayı ve yorumlamayı bilin. İyiliği, kötülüğü, doğruyu, yanlışı kendi içinizde arayın. Yapacağınız iyiliği emir olarak değil de insan olmanın
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
Okumuş olduğum ilk Aytmatov eseri, nereden bilebilirdim ki Aytmatov’un beni böylesine bir duygu silsilesine sürükleyeceğini ve büyük bir etki bırakabileceğini üzerimde.
Toprak Ana, savaşın ardında bıraktığı etkileri, sarsıntıları, yıkılan hayatları, ben öğretmen olmak istiyordum diyen gencecik çocuk askerlerin hayallerini umutlarını, geride kalanların mücadelesini anlatıyor bizlere. Savaşmadan yaşayamaz mı insanoğlu? sorusunu yöneltmeyi de ihmal etmiyor fakat bir cevap almaktan ziyade sanki hayatı sorgulatmak istercesine soruyor o soruyu bizlere.
Okurken kalbim, ruhum tüm benliğim Tolganay ile birlikteydi. Tolganay güçlü mü güçlü bir Kırgız kadını. İkinci dünya savaşı sırasında toprakları, halkı ve biricik gelini Aliman için verdiği mücadelesi ile insanın kalbinde taht kuruyor ve aynı zamanda da içimde kalan bir ukdeye sebep oluyor. Kitabın her sayfası acı dolu her sayfası özlem barındırıyor, bir de araya giren toprak ananın konuşmaları yok mu her defasında insan neye uğradığını şaşırıyor.
Kalemini geç tanıdığım için kendime çokça kızdığım Aytmatov’un bu eserini okumanızı şiddetle öneriyor, kitapta çok beğendiğim bazı kısımları sizlerle paylaşıp keyifli okumalar diliyorum.
Candan istediğim, şey öğretmen olmaktı. Ama, beyaz tebeşir ve cetvel yerine, elime asker tüfeği almak zorunda kaldım. Bunun sorumlusu da ben değilim.
---
Geleneklerimize göre bir kadın ölüyü gömmek için mezarlığa gidemez, bu işi erkekler yapar. Ama ben gittim ve kimse bir şey diyemedi.
---
O yılın ilkbaharında Aliman’ın mezarına çiçekler diktim . Her bahar dikiyorum . Çiçekleri çok severdi .
Toprak AnaCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202261,2bin okunma
Önce yitirmek, sonra aramak, aradığını bulmak için sürekli yolda olmak،, her daim yolcu olmaktı İnsanoğlunun değişmeyen yazgısı.
Ve en mukaddes zaferiydi;
büyük bir düşüşle gözünü açtığı sürgün ülkeden, muhteşem bir dirilişle başkentler başkentine ulaşmak, yitirdiği cenneti yeniden bulmak...
Niye yaşanmıştı bütün bu olanlar. Adem ile
‘Sevgili
En Sevgili
Ey Sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim!..'
En güzel şiirlerinden birinde bu şekilde seslenmiştir en sevdiğine Sezai Karakoç. 1933 yılında başlayan kendi ifadesiyle dünya sürgünü, ardında layıkıyla yaşanmış örnek bir hayat bırakarak 2021 yılı kasım ayında son bulmuştur.
Türk edebiyatının en etkili