"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Bu kadar kibir kendini yüksek görme niye Ey insanoğlu hiç ölmiyecekmiş gibi yaşamak niye çok şükür ki ölüm var ve herkes ölecek dağlar kadar büyük ve yüksek egosuyla 2 metre toprak çukura sığacak vesselam..
Sizce savaşmak nedir?
İki farklı milletin toprak, hammadde gibi şeyler yüzünden askerlerle bir meydana gelip birbirlerine bilimum silahlar ile saldırması mıdır?
Ya da
İki devlet başkanının, yöneticisinin birbirlerine sözlü hakaretler, tehditler savurması mıdır?
Ya da
İkinci Dünya Savaşı'nda ABD'nin Japon sivillerinin üzerine iki tane nükleer
Okumuş olduğum ilk Aytmatov eseri, nereden bilebilirdim ki Aytmatov’un beni böylesine bir duygu silsilesine sürükleyeceğini ve büyük bir etki bırakabileceğini üzerimde.
Toprak Ana, savaşın ardında bıraktığı etkileri, sarsıntıları, yıkılan hayatları, ben öğretmen olmak istiyordum diyen gencecik çocuk askerlerin hayallerini umutlarını, geride kalanların mücadelesini anlatıyor bizlere. Savaşmadan yaşayamaz mı insanoğlu? sorusunu yöneltmeyi de ihmal etmiyor fakat bir cevap almaktan ziyade sanki hayatı sorgulatmak istercesine soruyor o soruyu bizlere.
Okurken kalbim, ruhum tüm benliğim Tolganay ile birlikteydi. Tolganay güçlü mü güçlü bir Kırgız kadını. İkinci dünya savaşı sırasında toprakları, halkı ve biricik gelini Aliman için verdiği mücadelesi ile insanın kalbinde taht kuruyor ve aynı zamanda da içimde kalan bir ukdeye sebep oluyor. Kitabın her sayfası acı dolu her sayfası özlem barındırıyor, bir de araya giren toprak ananın konuşmaları yok mu her defasında insan neye uğradığını şaşırıyor.
Kalemini geç tanıdığım için kendime çokça kızdığım Aytmatov’un bu eserini okumanızı şiddetle öneriyor, kitapta çok beğendiğim bazı kısımları sizlerle paylaşıp keyifli okumalar diliyorum.
Candan istediğim, şey öğretmen olmaktı. Ama, beyaz tebeşir ve cetvel yerine, elime asker tüfeği almak zorunda kaldım. Bunun sorumlusu da ben değilim.
---
Geleneklerimize göre bir kadın ölüyü gömmek için mezarlığa gidemez, bu işi erkekler yapar. Ama ben gittim ve kimse bir şey diyemedi.
---
O yılın ilkbaharında Aliman’ın mezarına çiçekler diktim . Her bahar dikiyorum . Çiçekleri çok severdi .
Toprak AnaCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202261,2bin okunma
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
Doğa üstü kavramlarda, kutsal kitaplarda, kutsallaştırılmış insanlarda değil, evrenin kendisinde arayın mucizeleri. O sizi yanıltmaz, kandırmaz, olmayacak bir hayalin içine sürüklemez. Yeter ki onu doğru okumayı ve yorumlamayı bilin. İyiliği, kötülüğü, doğruyu, yanlışı kendi içinizde arayın. Yapacağınız iyiliği emir olarak değil de insan olmanın
Önce yitirmek, sonra aramak, aradığını bulmak için sürekli yolda olmak،, her daim yolcu olmaktı İnsanoğlunun değişmeyen yazgısı.
Ve en mukaddes zaferiydi;
büyük bir düşüşle gözünü açtığı sürgün ülkeden, muhteşem bir dirilişle başkentler başkentine ulaşmak, yitirdiği cenneti yeniden bulmak...
Niye yaşanmıştı bütün bu olanlar. Adem ile
‘Sevgili
En Sevgili
Ey Sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim!..'
En güzel şiirlerinden birinde bu şekilde seslenmiştir en sevdiğine Sezai Karakoç. 1933 yılında başlayan kendi ifadesiyle dünya sürgünü, ardında layıkıyla yaşanmış örnek bir hayat bırakarak 2021 yılı kasım ayında son bulmuştur.
Türk edebiyatının en etkili
> Evet, aradan uzun zaman geçti biliyorum, ama sonunda bir incelemeye daha geldik ve ben yaklaşan serin havalarla birlikte, artık bir şeyler karalama ihtiyacını daha çok hisseder oldum. Sanırım bu biraz mevsimsel gibi görünüyor ve böylesi yağmurlu havalarda insan daha çok içe çekilmek, içinden, aklından geçenleri kâğıda dökmek istiyor. Aslında,
"Hatta o pervasız sözcüğü kullanma cesareti gösterip, bu toprak bizim, dedik, yalnızca ödünç verilen topraklar sanki insana ait olabilirmiş gibi.
Ancak insanoğlu haiz olmanın tutmak olmadığını ve malik olmanın korumak olmadığını unutur her zaman...
Önsöz
"İnsanlar duygu ve düşüncelerine göre hareket eder. Sevgi, nefret, korku, ümid, zan, inanç, şüphe, bilgi gib uni manevî kuvvetler, insanları içten içe, şu veya bu şekilde davranmaya zorlar. Nefret ettiğimiz bir şeyi yapmak bize çok güç gelir. Korku kaleleri yükseltir, hendekleri derinleştirirken sevgi bütün kapıları açar ve bütün
Rus hatip,gazeteci ve yazar Petrov, tüm insanlığın daha rahat bir hayat sürmesini, yücelmesini ve mutlu olmasını arzu etmiş ve bu doğrultuda eserler vermiş. Özellikle yoksul köylü ve işçilerin geri kalmışlıktan ve ezilmişlikten kurtulması yönünde çaba göstermiş.1868 yılında, Petersburg’un Yamburg kasabasında, yoksul bir ailenin çocuğu olarak