Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Akıl-Vahiy
" Şahsi maksat iyiliğin bile iyilik olmasına engel olur" "Aklı,.... Allah'a ait nizamı anlama ve kabul etmede prensiplere muhtaç ikinci derecede bir alet olmaktan ileri geçemez" " Vahyin, devamlı vicdanda bir örneği, akılda da bir delili vardır. Fakat vahyin gelişi bütün hisleri istila ettiğinden dolayı o anda ruh bütün varlığıyla gördüğü şeye dalmış olarak sadece kabul edici kesilir ve irade ile ilgili faaileytleri ve kuvvetlerinin özellikleri geçici olarak durur da aklın aklın yetişemediği varlığın bilgi ve sınırlarını görür ve daha sonra arzu ve iradesini ona uydurur."
Sayfa 95
“Beyler,” dedi, “şunu herhalde kabul edersiniz, insanın serveti belli bir düzeye gelince, artık gerekli değil sadece gereksiz şeyler vardır, tıpkı kadınların coşkunluk belli bir düzeye geldiğinde artık gerçek değil sadece ideal olduğunu kabul etmeleri gibi. Akıl yürütmeye devam edersek, doğaüstü nedir? Anlamadığımız şeydir. Gerçekten istediğimiz şey nedir? Sahip olmadığımız şeydir. Anlamadığım şeyleri anlamak, kendime sahip olunması olanaksız şeyler sağlamak, işte tüm hayatım bunlarla geçti. Bunu iki şekilde başarıyorum: para ve irade. Bir fantezimin peşine düşerken, örneğin Mösyö Danglars, sizin bir demiryolu hattı kurmakta, mösyö de Villefort, sizin bir adamı ölüme mahkum etmekte, Mösyö Debray, sizin bir krallığı rahatlatmakta, Mösyö Château-Renaud, sizin bir kadının hoşuna gitmekte, Morrel, sizin, hiç kimsenin binemediği bir atı eğitmekte gösterdiğiniz sebatı gösteriyorum. Böylece, örneğin şu iki balığı görüyorsunuz, biri Sen-Petersburg’dan elli fersah uzakta, öbürü Napoli’den beş fersah uzakta doğmuş: bunları aynı masada bir araya getirmek eğlenceli değil mi?”
Reklam
Hemen her suçlu, suç işlerken bir nevi akıl ve irade za'fına düşer. Bilhassa muhakeme ve soğukkanlılığın en çok lazım olduğu bir sırada, çocukça, garipbir havailiğe kapılır...
Sayfa 124 - 1960- Maarif Basımevi / 1. ciltKitabı okudu
İnsan ister istemez, yaşamları boyunca kitlelerin devrimci hareketi üzerine bu denli çok konuşan, tıpkı bazılarının Mesih'in gelişini beklemesi gibi, yıllarca böyle bir hareketin ortaya çıkmasını bekleyen anarşistlerin, bu harekete hemen katılacaklarını, hareketle tamamen bütünleşeceklerini ve tüm varlıklarını harekete adayacaklarını düşü­nür.
Sayfa 185
Akıl kafaya, irade göğüse, haz ve arzu ise karnın altına aittir. Ayrıca bu yetilere denk düşen birer ideal ya da erdem söz konusudur. Akıl bilgelik peşinde koşmalı, irade cesaret göstermeli ve arzu da gemlenmelidir ki, insan ölçülü olabilsin.
Sayfa 105
Futbol Napoleon’un Fransa’nın idaresine geçişinden sonra Avrupa ülkeleri arasında savaşlara rastlanmamıştır. Napoleon, birçok Avrupa ülkesiyle savaşıyor ve en çok da İngiltere’yi yenilgiye uğratmak istiyordu. Diğer taraftan İngiltere de, Napoleon’u tahtından indirmek için her çareye başvuruyordu. Napoleon, Rusya’yı da savaşmakla tehdit
Reklam
Freud'un eserinin vardığı sonuç, iyi bir kimse olmanın şansa bağlı olduğudur. Freud, herhangi bir insan için sevecenlik ya da acımasızlık, adalet duygusuna sahip ya da ondan yoksun olmak çocukluktaki rastlantılara bağlıdır diye öğretti. Hakikatin bu olduğunu hepimiz biliyoruz, fakat inandığımızı söylediğimiz şeylere ters. İyi olmak herhangi bir kimsenin başarabileceği bir şeymiş gibi rol yapmaktan vazgeçemiyoruz. Vazgeçseydik, güzellik ve akıl gibi iyiliğin de rastlantı sonucu geldiğini itiraf etmek zorunda kalırdık. Yaşamlarımızın kimi kesitinde ona en çok bağlandığımız anda irade özgürlüğünün bir yanılsama olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. İnkar ettiklerimizin hepsine -iyi olmanın talihin iyi gitmesiyle ilgili olduğuna- sahip çıkmak zorundayız. Bu tuhaf hakikatle bizi yüzleştiren Freud, "ahlak" kavramında Nietzsche'den daha fazla yara açmıştı.
Sayfa 93
Ayet
Gerçek şu ki, Biz (akıl ve irade) emaneti(ni) göklere, yere ve dağlara sunmuştuk; ama (sorumluluğundan) korktukları için onu yüklenmeyi reddettiler. O (emanet)i insan üstlendi; zaten o, daima haksızlığa ve akılsızlığa son derece meyyal biridir. AHZÂB suresi/72
Melekler amel bakımından hep tutulmuş (mısk) halinde olan varlıklardır.Hayvanlar da tümden açılmış,bırakılmış (fıtr) halinde olan varlıklardır.İnsan ise özgür irade verilerek,akıl ve vicdanla donatılarak imsak ve iftar arasında tercihini kendisinin yapması imkanı olan varlıklardır.Demek ki insan nerede kendini tutacağını,nerede bırakacağını bilmelidir.Ramazanın imsakı ve iftarı işte bunu öğretmektedir.
Suç ve Ceza
...bütün suçlar nasıl oluyor da böylesine kolaycacık ortaya çıkıyor ve hemen bütün suçluların izleri böylesine çabucak bulunabiliyor?Düşündükçe ilginç birtakım sonuçlara vardı:Ona göre bunun başlıca nedeni, suçun gizlenmesindeki maddi olanaksızlıktan çok, suçlunun kendinde aranmalıydı; hemen her suçlu, suçu işlediği sırada, yani aklın iradenin, dikkatin en yoğun olması gerektiği anda, akıl ve irade yönünden güçsüzlüğe düşüyordu;akıl tutulması ve iradeyi kaybetme tıpkı bir hastalık gibi geliyordu insana, gelişip yayılıyordu ve suçun işlenmesinden az önce en yüksek düzeyine ulaşıyordu, suçun işlendiği sırada ve ondan sonra kişiliklere bağlı olarak bu düzeyini sürdürüyor, sonra da her hastalık gibi etkisini yavaş yavaş yitirip yok oluyordu.
Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Olimpiyat
Olimpiyat Ruhu... Modern Olimpiyat Oyunları'nın kurucusu Baron Pierre de Coubertin, "Hayatta önemli olan şey, zafer değil, yarışmaktır. Amaç kazanmak değil, iyi mücadele etmektir" demişti. Olimpiyat tarihinin kazananlar kadar, kaybedenlerin de efsaneleri ile dolu olması, bu sözlerin içi boş bir laf olmadığının
Aslinda akil insana bahsedilmis en muhtesem ama o derece de yalin bir melekedir. Insanlar aklin bizi yonlendirdigini zanneder. Hakikatte ise akli yonlendiren bir olumlu,bir olumsuz muteharrik vardir:gonul ve nefs.aklimiz gonlumuzun onune dusunce insan kendi yaratilisina uygun seyler uretir,nefsin onune dusunce sapkinlik baslar.bu dengeyi kurma noktasinda insana irade gucu verilmistir.
Lakin Mecnun'un elbette aklı vardı, ama aklını bütün gücüyle yalnızca Leyla'ya kapatmıştı. Akıl melekeleri çalışıyor,ama kendilerini yalnızca bir hedefe kilitledikleri, akıllarını sevdikleri kişiyle örttükleri için başka hiçbir şeye tepki vermiyorlar, sevdikleri bir Güneş ve onlar da güneşin ışığına tutuluyorlar, Güneşten kaçmaları mümkün olmadığı gibi onu kuşatmaları da mümkün değil, işte bu yüzden varsa yoksa güneşe bakıp ağlıyorlar. Güneşe bakınca ağlayan birinde irade söz konusu mudur? kim güneşe bakar da gözleri yaşarmaz ki?!...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.