Es-Selam Dostlar...
Cemil Meriç ile Ali Fuat Başgil’in tavsiye yazılarını okumam ile kitaplığıma kazandırdığım disiplinli çalışma,irade eğitimi ve ahlak üzere yazılmış bir eser…
Yazarımız Julet Payot karakter eğiminin önemi ile başlıyor ve özellikle vurguluyor sağlam nitelikli bir eğitim ile karakterin değişebileceğini.
Sonrasında başarı için
Anton Çehov , diyince sanırım aklımıza ilk kısa öykü gelir. Bu konuda zirvede olduğunu söyleyebiliriz belki.
Altıncı Koğuş kitabındaki ana karakterler bir doktor idi bildiğiniz üzere. Çehov, kendisi de doktor olup, doktorluğa eşim, edebiyata ise metresim demiştir. Edebiyatçılığı ilgili şu ifadeleri dile getirmiştir: " Bizim amacımız soru sormak ve
ÖN SÖZ
Toprağa bir tohum ektik fakat yeşertip filizlendirmeyi başaramadık. Dünyaya bir can, bir nefes olarak geldik lakin yaşamayı da yaşatmayı da beceremedik. Bu kitapta yaşanmış gerçek bir hayat hikayesinden esinlenerek, yaşananları elimden geldiği kadarıyla hikayeleştirip anlatmaya gayret ettim. Hikayenin asıl karakteri olan Filiz’in
İslâm Aydınlatıyor
Yafa'lı İsmail Râci el-Farukî, ilk ve orta öğrenimini St. Joseph Koleji’nde, lisans öğrenimini Beyrut Amerikan Üniversitesi’nde tamamladı. Eğitim hayatından yöneticilik görevine hızlı bir geçiş olmuştu. Üç yıl sonra, yani 1945’te dört yıl Celîle şehrin valisi olarak görev yaptı. Bu dönemi eğitim hayatının en hareketli
Saçlarımı 'kaskatı ve kendi başına duran, mükemmelliğiyle bir yabanarısı kovanına benzeyen bir topuz' halinde toplamışım, kulağımda inci küpelerimle. Dile kolay yüzyılın romancılarından birinin kapısı önündeyim. Böyle insanı büyüleyen, hapseden, on kere okutan cümleleri yazan adamın karşısında ne yapılır? Ama ondan sonrası karanlık. Kapının
Fatih Terim gibi 'Nerede kalmıştık?' diyerek başlamam gerekiyor bu incelemeye sanırım. Neden böyle başlamam gerektiğini anlatacağım birazdan. Çünkü benim için zor bir inceleme olacak... Zor, çünkü peş peşe yaptığım hatalar zinciri yüzünden bir yandan kapana kısıldım, diğer yandan, yani olumlu tarafından bakarsak, iyi de bir okuma deneyimi
Bakabiliyorsan; Gör
Görebiliyorsan; Gözle
Bu güzel söz ile başlayan, okuduğum en iyi kitaplardan biri oldu Körlük.. Sineklerin Tanrısı kadar sevdim ve birçok ders verici söz buldum kitapta.
Kitap; ismi bilinmeyen bir yerde, ismi bilinmeyen bir kişinin kırmızı ışıkta "kör oldum!" cümlesi ile başlıyor. Bir anda kör olan bir kişi ve nedeni
Aslen Erzurumlu olan Nurettin Topçu, 1909 yılında İstanbul'da dünyaya gelmiştir. İstanbul Lisesinden mezun olduktan sonra 1928 yılında Fransa'ya gitmiş ve Strazburg Üniversitesinde felsefe eğitimi almıştır.Topçu, 1934 yılında Sorbonne Üniversitesinde felsefe doktorasını tamamlamış ve böylece Fransa'da Türkler arasında ahlak
Hastalık mı suçu doğruyordu, yoksa suç mu kendi yapısına uygun, hastalığa benzer bir şeyleri geliştiriyordu?
Hemen bütün suçlar nasıl oluyor da böylesine kolaycacık ortaya çıkıyor ve hemen bütün suçluların izleri böylesine çabuk bulunabiliyor? Düşündükçe ilginç bir takım sonuçlara vardı: Ona göre bunun başlıca nedeni suçun gizlenmesindeki maddi olanaksızlıktan çok, suçlunun kendinde aranmalıydı; hemen her suçlu, suçu işlediği sırada yani aklının, iradenin, dikkatin en yoğun olması gerektiği anda, akıl ve irade yönünden güçsüzlüğe düşüyordu; akıl tutulması ve iradeyi kaybetme tıpkı bir hastalık gibi geliyor insana, gelişip yayılıyordu ve suçun işlenmesinden az önce yüksek düzeyine ulaşıyordu, suçun işlendiği sırada ve ondan sonra da kişilere bağlı olarak bu düzeyini sürdürüyor, sonra da her hastalık gibi etkisini yavaş yavaş yitirip yok oluyordu. Bu noktada ortaya çıkan soru şuydu: Hastalık mı suçu doğruyordu, yoksa suç mu kendi yapısına uygun, hastalığa benzer bir şeyleri geliştiriyordu?
* Dünyaya çıplak geliyorsun...
* Makam-mevki, mal-mülk, çoluk-çocuk, eş, arkadaş, dost sahibi oluyorsun...
* Gençlik, güzellik, dinçlik, azim, güç- kuvvet veriliyor..
* Akıl-zeka, irade sahibi oluyorsun...
* Sonra birer birer bu nimetle elinden alınıyor.
* Yaşlanıyorsun; gençliğin, güzelliğin, gücün, kuvvetin gidiyor elden....
* Azmin, iraden aklın, zekan da yavaş yavaş tükeniyor...
* En sonunda ölüm geliyor. Herşeye "elvada" diyorsun.
* Bütün bu nimetler sana emanet olarak verilmişti.
* Emaneti Gerçek sahibine teslim ediyorsun.
* Tekrar çıplak olarak geri dönüyorsun Rabbine...
*Yalnız bir kefen alırsın o da kabirde çürür.
Mahşerde çıplak olarak diriltilirsin.
* Şimdi düşün yarın için hazırlığın nedir?
* Allah hepimizi yarın için hazırlananlardan eylesin...
* ÖYLEYSE EY İNSANOĞLU SEN ÇOK FAKİRSİN... HİÇBİR ŞEYİN YOK...
* NEYİNE GÜVENİYORSUN.?
* BAK HEPSİ EMANETTİ SANA VE HEPSİ GERİ ALINDI.
* DÜNYAYA ÇIPLAK GELDİN VE ÇIPLAK GİDİYORSUN...
*O ZAMAN BUNCA KAVGA NE İÇİN...?
~√~
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim görevlisi olan Prof. DR. Muharrem KILIÇ hocanın öğrencileriyle paylaştığı film listesi:
Admission (2013, Paul Weitz) *
3 İdiots (2009, Rajkumar Hirani) - Eğitim Sistemi, Bilime Bakış *
Klass(Ilmar Raag) Eğitim Felsefesi, Çocuk Hakları, Çocuk İstismarı*
Another Earth Alternatif Evren, Mağara
René Descartes ideal bir hayatın amaçlarını şöyle sıralar:
1. [Bilişsel] Aklı en yüce amaçları doğrultusunda kullanm tutkudan ve önyargılardan olabildiğince sıyrılarak, müm kün olan en doğru yolu değerlendirip muhakeme etmek için.
2. [Davranışsal] Karar verdiğiniz en doğru eylemleri haya ta geçirmek için sarsılmaz bir irade gösterin.
3. [Duygusal] Kişinin, berrak bir akıl yürütmenin ve sağlam bir iradenin dışında kalan hiçbir şeye gücünün yermeyeceğini, dolayısıyla stres ya da pişmanlık duymaya gerek olmadığını anlayın.
☆---***
René Descartes lists the aims of an ideal life as follows:
1. [Cognitive] Use the intellect for its highest purposes, as far as possible free from passion and prejudice, to evaluate and judge the best possible course.
2. [Behavioural] Demonstrate an unwavering will to carry out the best actions you have decided upon.
3. [Emotional] Realise that one cannot afford anything outside of clear reasoning and a firm will, so there is no need for stress or regret.
-
-Cinsel Şiddet Üzerine Safsatalar-
Kadına yönelik şiddet, özellikle de cinsel şiddet söz konusu olduğunda araştırmalar öncelikle kurban profili çizmeye odaklandı. Erkekler belirli kadınları şiddet nesnesi olarak seciyorsa sorumluluğun bir kısmı da bu kadınların çekiciliklerinde veya normun dışında-aşırılıklarında aranmalıydı. Kadınlara bile