Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Acının ortasında acısız olmayı, Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım. Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım. Aşk diyorsunuz ya, İşte orada durun bayım Islak unutulmuş bir taş bezi kalakaldım Kendimin ucunda Öyle ıslak, Öyle kötü kokan, Yırtık ve perişan. Siz aşkı ne bilirsiniz bayım Aşkı aşk bilir yalnız!
Sayfa 38 - Metis Yayınları, 9.BasımKitabı okudu
Zihnim de dışarıda olup bitenleri seyrederken bile gömüldüğüm bir başka yuvaydı. Dışarıdaki bir nesneyi gördüğümde, gördüğümün bilinci nesneyle arama girer, etrafını maddesine doğrudan dokunmamı engelleyen ince bir manevi şeritle kuşatırdı; tıpkı ıslak bir nesneye yaklaştırılan akkor halindeki bir cismin önünde daima bir buharlaşma kuşağı oluşturarak ıslaklığa değmediği gibi, gördüğüm nesnenin maddesi de -ben onunla temas etmeden- adeta buharlaşırdı.
Sayfa 87
Reklam
Biri geçti yanımdan, omuzuma ıslak bir kanat değdi sanki.
95 syf.
5/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Şiir okumaktan ziyade dinlemeyi tercih edenlerdenim. Fakat kitaplığımdaki şiir kitaplarını da okumasam onlara haksızlık edeceğimi düşünüp dönem dönem ruhumun şairane niteliğini ön plana çıkarmama vesile olan bu güzel kitaplara borcumu onları okuyarak ve okutarak ödediğimi hissetmek ve hissettirmek istiyorum. KİTAPTAN ALINTI: “Kıyısında yürüdük hayatın Kâh suya değdi ayaklarımız Kâh ıslak kumlara battık Ve anladık ki dönüp baktığımızda Ne denizdeydik Ne karadaydık...” (Sayfa/49)
Mavi
MaviÖzgür Kınay · Flora Kitap · 202025 okunma
Entrikalar, dedikodu, yapılması akıldan bile geçmemiş şeylerin allanıp pullanarak anlatılması, bu kıyafetler giyinmiş, zavallı hayvanların ruhlarının bilinçsiz bilincinden çekip çıkardıkları doyum, incelikten yoksun cinsellik, cilveleşen maymunları hatırlatan şakalar, korkunç bir şekilde, zerre kadar önem taşımadıklarını bilmeyişleri... Bütün bunlar, düşlerin istemsizliğinde, arzunun ıslak kırıntılarından, duyguların çiğnenip atılmış artıklarından yoğrulmuş, iğrenç, korkunç bir hayvanı canlandırıyor gözümde.
Ama güzdü, gökyüzü silme bulutlarla kaplıydı, çamurlu toprak keyifsizce yüzünü buruşturmuştu ve dışarıda ıslak bir rüzgar esiyordu...
Reklam
Teknesiz, yolcusuz, huysuz göl Tuhaf bir iskelet gibi uzanıyor üstünde eski iskele Ne kadar ömrü kaldığını düşünüyor bazen Gölün ıslak beyni gün boyu değişen renginde Hava ise doğudan kararıyor hep Sahipsiz hatıraların cevabı uyuyor derinlerde
Üstelik unutuşlar, ıslak bir örtü olmuş üzerine yapışıp kalmıştır.
Sayfa 3
"Quis est in eo virtus dormitiva, cujus est natura sensus assoupire," Kıpırdamadan, öylece dudaklarını seyrettim. Şefkatle eğdi başını sağına doğru, belli belirsiz, silik bir tebessüm ele geçirmişti bakarken nefeslendiğim çehresini. "Onda uyuşturucu bir erdem olduğundan, doğasından gelir duyuları uyuşturmak." Böyle diyor, Moliere. Uyuşturdun beni, erdemlerinin arkasına, ıslak toprakla bütünleşmiş taş parçaları arasından sızan su gibi yerleştirdiğin hazlarınla.. Manastırın temiz, ağaçlara kıyı olmuş yolunu, yanımda babanla yürüyorken, karşılacağım gencin beni tek bakışıyla, ancak ilme ve sanata duyduğum merakın bir oyuncağı haline getirebileceğini düşünmüyordum. Asık suratlı, kendince katılaşmış, Tanrı'nın yeryüzündeki hakimiyetini yaşattığını zanneden bu ihtiyarın oğlu, nasıl böylesine saf,duru bir suyun dere boyu yalnız başına sızlanışı gibi bakabilir, dedim kendime Masumiyetini teninden koparmak, masumiyetine susamak, kir görülen yanlarımda, bir kanun gibi koruduğun el sürülmemiş tenini öğütmek istedim."
Acı, bir dozer olup çevresinde ne varsa yıktı. Islak süngere benzeyen yüzünü elleriyle kapatan yaşlı kadının cevresindeki duvarlar yok oldu. Geriye sadece acil servisin beyaz kadranlı saati kaldı. Yıllar önce göz göze geldiği, doğumhanedeki saatle aynıydı. Oğlunu kucağına verdiklerinde gece yarısıydı. Şimdiyse oğlunun yüzünü örtüyorlar ve o saat yine gece yarısını gösteriyordu. Doğum ve ölüm saatleri aynı olan 22 yaşındaki bir çocuğun annesi olarak zamanın durduğuna tanıklık etmişti. Zamanın durduğuna ve mekanın yok olduğuna... Oğlunun kokainden girdiği komaya, kadın acı kapısından girmişti. Sonra... Sonra her şey bitti. Ama hayat devam etti.
Reklam
Suyun ıslak kaderine, ağacın yeşil olma adetine aşinayım.
MAHCUP OLURUM TOPRAĞA Gel mezarlıkta öpüşelim istersen korkma! İlkin kızılcık topla ama dudaklarınla Gazel zamanı olmuşlardan al Geceye dek utanılır burada Sabaha kadar korkulur Bir mezarlık amelesi geçer aramızdan Yasinci, çapacı belki Bir mübeyyizin unutulan hırkası inler Kudret narı tanesi, telkin Boşalan ibrik, ıslak takunya sesi Yoksun yoksun solunur hava Hayret ağılır kabrin ortasında büyüyen ağaçtan Geri döner bir cemre Yanlıştır düştüğü yer Bir musahhih kavuğu yuvarlanıp izimizi siler Çürümüş sarık bezleri ayaklarımızda Şimdi serviler gölgesini sakınıyor Ateş böcekleri uçuruyor işaretleri Yoklama alınıyor tahammülden Yok yazacaklar bizi de Hava kararmadan öp beni Vakti doldu mahcup olurum toprağa
Şule yayınlarıKitabı okudu
En çok da yağmur yağdığında seviyorum bu şehri.Herkesin yüzü ıslak,başı öne eğik.Sanki herkes suçunu kabullenmiş gibi… |Victor Hugo|
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.