Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bu dünyada ne yapıyorum, diye düşündü Ka. Kar taneleri uzaktan ne kadar zavallı gözüküyor, ne kadar zavallı benim hayatım. İnsan yaşıyor, yıpranıyor, yok oluyor. Bir yandan yok olduğunu, bir yandan var olduğunu düşündü: Kendisini seviyordu, bir kar tanesi gibi hayatının aldığı yolu sevgi ve kederle izliyordu.
Sayfa 84 - 22. Basım: İstanbul, Kasım 2023 - YKY
"Türk gazeteleri Batılılar ilgilenmedikçe kendi milletinin sefaletiyle ve acılarıyla ilgilenmez," dedi Lacivert. "Yoksulluktan, intiharlardan söz etmek ayıp, çağdışı bir şeymiş gibi davranırlar. O zaman sen de yazını Avrupa'da yayımlamak zorunda kalırsın. Ben de seninle bunun için görüşmek istedim: Ne içeride, ne dışarıda intihar eden kızları sakın yazma! İntihar büyük günahtır! İlgi gösterildikçe de yayılıyor bu hastalık! Hele en son intihar eden kızın 'türban direnişi yapan Müslüman bir kız olduğu söylentisi zehirden de öldürücü olur." "Ama bu doğru," dedi Ka. "Kız intihar etmeden abdest alıp namaz kılmış. Türban direnişi yapan kızlar da şimdi çok saygı duyuyorlarmış ona." "İntihar eden bir kız Müslüman bile değildir!" dedi Lacivert.
Sayfa 74 - 22. Basım: İstanbul, Kasım 2023 - YKY
Reklam
Ka, Türkiye'de Allah'a inanmanın, insanın tek başına en yüce düşünce, en büyük yaratıcıyla karşılaşması değil, her şeyden önce bir cemaate, bir çevreye girmek demek olduğunu baştan biliyordu, ama gene de Muhtar'ın Allah'tan ve tek bireyin inancından hiç söz etmeden cemaatlerin yararından söz etmesi bir hayal kırıklığı yarattı onda. Muhtar'ı bu yüzden küçümsediğini hissetti. Ama alnını dayadığı pencereden bakarken bir içgüdüyle Muhtar'a bambaşka bir şey söyledi. "Muhtar, Allah'a inanmaya başlarsam hayal kırıklığına uğrar, hatta beni küçümsermişsin gibi geliyor bana." "Niye?" "Batılılaşmış, yalnızlaşmış ve Allah'a tek başına inanan birey seni korkutur. İnanmayan bir cemaat adamını, inanan bir bireyden daha güvenilir bulursun. Senin için yalnız bir adam, inanmayan adamdan daha sefil ve kötüdür."
Sayfa 60 - 22. Basım: İstanbul, Kasım 2023 - YKY
Ubey b. Ka'b şöyle der: “Sünnete ve cihada tutunun; çünkü sünnete ve cihada bağlı kimseye, Allah'ı anıp da O'nun korkusundan gözlerinden yaş akarsa, ateş dokunmaz."
"Niye yaşamalı? Her şey boş! Yaşamak - havanda su dövmektir; yaşamak - kendi kendini yakıp ka vurmak ve yine de ısınamamaktır." Eski çağlardan kalma bu laflar "bilgelik" sayılıyor hala; ama eski oluşları ve küf kokmaları y ü z ü n d e n daha da saygı duyuluyor bunlara. Çürümek de asilleştiriyor. - Çocuklar böyle konuşabilir; onlar ateşten ü r k e r ellerini yaktığı için! Çocuksu çok şey vardır eski bilgelik kitaplarında. Her zaman "havanda su döven"lerin ne hakkı vardır harman dövmek üzerine sayıp sövmeye! Çenesini bağlamalı böyle delilerin! Masaya otururlar da bunlar, hiçbir şey getirmezler yanlarında, iyi bir açlık bile: - ve sonra sövüp sayarlar 'Her şey boş!" diye. Ama iyi yiyip iyi içmek, ey kardeşlerim, salıiden de boş bir sanat değildir! Kırın, kırın bu hiçbir zaman hoşnut olmayanların levhalarını!
Sayfa 205
"Kitaplar oldukları yerde kaldığı sürece, yalnızca kağıt tomarından öteye geçmez. Muazzam güç harcanan şaheserler bile, muhteşem öykülerin anlatıldığı büyük eserler bile, ka ­pakları açılmadığı sürece kağıt parçalarından ibarettir. Fakat insanların duygularını döktükleri, değer verdikleri kitaplar yürek barındırır."
Sayfa 159 - Turkuvaz KitapKitabı okudu
Reklam
Seydayê Tîrêj - Aştîxwazim Ez kurdim serbilindim, ez xortê perwerî me Lawê bajar û gundim, reş mar û ejderî me Pilingê gerdemendim, ez dêwê çar serî me Ez pêwanyê der bend im, ez ji bingeha arî me Ez taca Efrîdonim, şûrê Rustemê Zal im Ez bastonê di destê, wî şêx Seîdê kal im Cenawerê Zaxros im, Zerdeşt yê şengal im Pêşmergê Berzanî me, xwedyê
Tehlikeli kişisel duygular ka rışmıştı. Hel hayatta hep dizili taşlara karşı oyun oynamaya alışkındı. Eti, kemiği olan canlı hasımlara karşı değil. Bu işte hamleler hep mantıksız nedenlerle yapılacak, sebep ve sonuç çizgilerine hep insan duyguları bulaşacaktı. Baştan sona ihtiras ve ter kokuyordu bu iş.
Kendimden kurtulunca Hak'ka varasım gelir, Hiçe sayıp varlığı yere vurasım gelir Bir kibritle yakınca arkadaki perdeyi Işık tutan elleri tutup kırasım gelir.
Hêvî tê de nemaye delala min, xweşika min, ka em aniha xatir ji hevdû bixwazin.
Sayfa 53
Reklam
Aşırı bağımlı kişi, kendisine yakın insanlara karşı taşıdığı düşmanca duyguların çoğu kez bilincinde değildir. Üstelik bu kişileri sevdiğine de inanır, ama aslında sevmeden sevilmek is. temektedir. Bu nedenle, onlara kendisini sevdirmek için çaba gösterir ya da kendi kişiliğini ortadan silerek sürekli onların beklentisi doğrultusunda davranır. Kendisini ve çevresindekile- ri "iyi" bir insan olduğuna inandırmaya çalışır, kendi istekleri- ni ortaya koyamadığı gibi, kendi çıkarlarına uygun düşmeyen durumlara da karşı çıkamaz, sürekli çevresindeki insanların gö rüşlerini paylaşır ya da kendinden söz etmeksizin onları dinler; kimseye yük olmamaya çalıştığı halde kendisinden beklensin ya da beklenmesin, insanların yardımına koşar. Çevresi ondan ge- nellikle "iyi insan" diye söz ederse de, bu özelliği dışındaki ki- şiliğini tanımlayabilmekte güçlük çeker. Çoğu geçmişin uslu ço- cukları olan bu kişiler, çevrelerine sevgi karşılığı "rüşvet" dağı- tırken, kendi kişiliklerinden vazgeçmiş olmanın yarattığı düş manlık duygularını da sürekli baskı altında tutmak zorunda ka- lır ve kendilerine yabancılaşırlar. Çünkü iyi insan, çevresine ol- duğu kadar kendisine karşı da iyi olan kişidir
dilemma Bazı yazarların kişiliklerini ve yaşam biçimleri- ni sevmem, “Neden bu kişiyi okuyorsun?” diye eleştirdiklerinde arkasında duramam ama yaz- dıkları harikadır. Bazı ülkelerin dünya görüşlerini, siyaset- lerini benimsemem ama şehirleri, doğaları olağanüstüdür. Bazı insanları çok uzak bulurum kendime fakat hayata bakışları ve günlük
Eski bir mü'ellif felsefeyi şöyle ta'rîf ediyor: "İnsân bütün husûsî ilimlerden başka bir umûmî ilme mâlik olmaya tab'an arzudârdır ki, bu ilim diğerlerine hâkim olsun ve nokta-i nazarının vahdet ve umûmiyyetiyle vahdet-i kâ'inâtı ira'e etsin. Bunun mümkün olduğunu akıl idrâk eder, zîrâ herşeyi fürû'uyla mükemmelen bilmekten âciz kalınca hepsini mücmelen bildirecek bir şeye elbette ihtiyâc ve arzu gösterir. Her devirde birçok dehâlar bu ilmi bulmaya tasaddi etmişlerdir. İşte bu tasaddîler felsefedir. " Bu ta'rîf Herbert Spencer'in felsefe "vahdet håline getirilmiş ilimdir" ta'rîfine pek ziyâde yaklaşmıştır.
Elinde bir silah varsa ve grup içerindeysen normal insan değilsindir artık
Tanyeri ağarırken cenk borusu çaldı; kimse kaçma­sın diye bütün köyü kuşattık; yakınları -oğul, kardeş ya da koca- asilerle birlik olanların, köyün dışına, dikenli tellerle çevrili bir çukura atılması emredildi. Evlere do­ luştuk, ihtiyarları, kadınları yataklarından söküp aldık; herkes haykırmaya koyuldu; kapılara, pencerelere, bah­çedeki kuyunun kenarına yapışıyorlardı, zorla götürmek gerekti. Dipçikle ellerine vurduk, sürüklerken giysilerini paraladık; dikenli telle çevrili çukura indirmek için sıraya koyarken birçoğu yaralandı. Başlangıçta, içimden ağ­lamak geliyordu; bu haksızlık beni isyan ettiriyor, çığlık­ larına dayanamıyordum. Zorla sürüklediğim ihtiyar ka­ dınlar lanet yağdırıyor, benim içimden onları kucaklayıp birhkte ağlamak geliyordu. “Biz ne yaptık? Neden dikenli tellerin ardına koyu­ yorlar?” diye haykırıyorlardı. Ve ben, yanıtlıyordum on­ları: “Hiçbir şey yapmadınız, suç sizin değil, hadi yürüI”yün Ama yavaş yavaş -nedir adına insan denen bu leş kokulu ve tehlikeli hayvan?- kendimi oyuna kaptırdım. Kendime karşın kötü bir insan gibi davrana davrana kö­tüleştim. Alıştım vurmaya; kadınları saçlarından sürük­ lemeye, küçük çocukların üstünde tepinmeye başladım
“Mutsuzluktan hiçbir şey yapamaz olunca,mutluluğu düşünmeye başladım,”dedi Ka.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.