"Bir gün annem bıkmıştı. Gerçekten bıkmıştı. Babamla yaşamak artık çok zor, hatta mümkün değildi. Yaptığı bütün yanlışların bedelini ödemek gerekiyordu. Babam annemin çalışmasını istemiyordu, ama annem bizi geçindirmek için gizli gizli muhasebe işleri yapmak zorunda kalıyordu. Bir doktor karısının çalışmaması gerektiğini söylerdi. Ayrıca babam, öfkesiyle biz çocukları korkutmaya başlamıştı. Her akşam eve döndüğümde korkar ve geceleri kâbus görürdük."
Kitap gayet akıcı bir dille yazılmış .Fakat kitabın fazla uzatıldığını düşünüyorum. Psikolojik olarak yoran gerilimi bolca hissedeceğiniz bir kitap.Sonlara doğru olaylar kabus gibi üzerinize çöküyor.Kitapta bulunan iki karakterden olayları okuyoruz .Bence bir şans verilebilir.
İyi okumalar...
Bazen bir kuyuya benziyor hayat; kör, pis, zehirli bir kuyuya. Boğuluyorum, ölüme koşacak mecalim kalmıyor, kimseyi görmüyor gözüm. Sevdiklerim yabancılaşıyor. Kitaplar tuğla oluveriyor birden. Dostlarımın sesini tanımıyorum. Varlığım bir tele asılıyor. Bir kâbus bu, bir hastalık.
İnsan bir kâbus gördüğü zaman, bilinmeyen bir kuvvet korktuğu şeyden kaçıp uzaklaşmasına nasıl engel oluyorsa, o da öyle, olduğu yere çakılıp kalmıştı.
"Ölüme son çare olarak bakmalısın. Hiç kimsenin seni alıkoyamayacağını bil. Ama ölüme gidebileceğin için, onu yedekte tut; sonuna kadar. Diyelim ki gece bir kabus gördün. Bunun bir kabus olduğunu bilirsin ve kurtulmak için başını biraz oynatman yeter. Her şey daha basit, daha dayanılır hale gelir ve bir bakarsın en korktuğun şeyden zevk alır olmuşsun. Hayat seni korkutuyorsa,içini yakıyorsa, en yakınların çirkin maskeler takmışsa... hayat bu dur de, ikinci kez çağrılmayacağın bir oyun olduğunu söyle. Zevk verici ve acı çektirici bir oyun, inanç ve aldatma oyunu, maskeler oyunu, onu sonuna kadar oyna, ister oyuncu olarak ister izleyici olarak. İzleyici olman daha iyi, içinden kolay çıkarsın. "Son kurtuluş çaresi yaşamama hep yardımcı olmuştur. Elimin altında olduğu için, bu çareye hiç başvurmadım. Ama ahretin direksiyonu elimin altında olmasaydı, kendimi tuzağa düşmüş hisseder ve bir an önce kaçmaya bakardım."
Bazen bir kuyuya benziyor hayat; kör, pis, zehirli bir kuyuya. Boğuluyorum, ölüme koşacak mecalim kalmıyor, kimseyi görmüyor gözüm. Sevdiklerim yabancılaşıyor. Kitaplar tuğla oluveriyor birden. Dostlarımın sesini tanımıyorum. Varlığım bir tele asılıyor. Bir kabus bu, bir hastalık.