Önsöz
"İnsanlar duygu ve düşüncelerine göre hareket eder. Sevgi, nefret, korku, ümid, zan, inanç, şüphe, bilgi gib uni manevî kuvvetler, insanları içten içe, şu veya bu şekilde davranmaya zorlar. Nefret ettiğimiz bir şeyi yapmak bize çok güç gelir. Korku kaleleri yükseltir, hendekleri derinleştirirken sevgi bütün kapıları açar ve bütün
“Siyasal bağımsızlık, adlî, ekonomik ve malî hayatımızı yok etmeye ve sonucunda yaşama hakkımızı ortadan kaldırmaya yönelmiş <Sevr Antlaşması> bizce YOKTUR!”
Mustafa Kemal Atatürk (1921 - Atatürk’ün S.D.I1I, s. 16-17)
*
Uyarı: *Spoiler olma ihtimali olduğu iddia edilen bilgiler olabilir. Bunu kabul ederek
Tolstoy'un annesi (Mariya), akıllı, oturup kalkmasını bilen, çirkince bir kadınmış. Olgunluk yaşlarına kadar evlenememiş, fakat her zaman evlenmeyi istemiş. Bir adam bulup evlendikten sonra, adam vefat etmiş. Sonra, Lev'in annesi, tam evlilikten ve erkeklerden vazgeçecekken genç bir adam bulmuş ve onunla evlenmiş. Genç adam bu nispeten yaşlı
Merhaba sevgili okurlar.
Alemdağ'da Var Bir Yılan, Sait Faik'in 17 öyküden oluşan hikâye kitabıdır. En çok "Yalnızlığın Yarattığı İnsan", "Dülger Balığının Ölümü", "Kafa ve Şişe" ve "Yılan Uykusu" hikâyelerini beğendim.
Sait Faik, yine; denizi, maviyi, balıkları, ağaçları, yeşili, bulutu, sevgiyi ve yalnızlığı kendine has üslubuyla yazmış. Günlük hayatımızda sadece bakıp geçtiğimiz, sıradanlaştığı için önem vermediğimiz ayrıntıları görmüş, görmemizi sağlamış, anlatmış.
Herkesin kitaplığında olması gereken bir kitap. "Yazmasam, deli olacaktım." diyen yazarın kitabı. İyi ki yazmış.
Sevgiyle ve kitapla kalın.
SFA hikayeciliğini üç döneme ayırır edebiyat uzmanları.Bu incelememe konu olan Alemdağ’ da Var Bir Yılan hikaye kitabı da üçüncü dönem SFA hikayeciliği örneğidir.
Kitap içerisindeki öykü başlıkları şöyle;
Öyle Bir Hikâye
Yalnızlığın Yarattığı İnsan
Alemdağın'da Var Bir Yılan
Panco'nun Rüyası
Melâhat Heykeli
Yani Usta
İki Kişiye Bir Hikâye
Kalp demişken...
O nasıl? Yoruldu mu artık,
Kanamaktan?
Kanmaktan?
Yanmaktan?
Vazgeçti mi,
Kendini buruşturulup bir kaldırım kenarına atılmış,
Boş ve depozitosuz bir pet şişe sanmaktan?
Hikâyeciliğimizin usta ismi Sait Faik akıcı anlatımı ve duru Türkçe’ siyle yazdığı çok güzel bir eserle bir kez daha okuyucusuyla buluşmuş.
Yalnızlık duygusunun biraz daha ön plana çıktığı bu eserde gündelik yaşantısında rastladığı insanları, olayları gözlemci kişiliği ve sanat kaygısından uzak yaklaşımıyla başarılı bir şekilde okurlarına
Sait Faik ile tanışma kitabım oldu ve ne adammışsın be! Her hikayede düşünmeden kendini alamıyorsun. Bundandır ki her hikayeye kendimce bir iki kelime karaladım. İnceleme sonuna ekleyeceğim. Bir sonraki eserlerini okurken bunu yapar mıyım bilmiyorum ama yazmadan da edemedim. 17 hikayeden oluşan bu kitabın dili ağır olmamakla birlikte sizi sarıp
''Ve sonunda ey erkek okurlar, kadın okurlar, beyler, hanımlar, genç kızlar, bu üç öykünün, kişileri içlerine kapanık ve tanınmadan yaşamak zorunda kalsalar bile, yaşayacaklarını biliyorum. Kendi yaşayacağımdan emin olduğum kadar bundan eminim. Nasıl? Ne zaman? Nerede? Bunu yalnızca Tanrı bilir…''*
Yaman Adam (ya da ‘’Tam Bir
(Çok uzun bir sessizlik)
Ama senin dostların var.
(Uzun bir sessizlik)
Çok dostun var.
Onların sana bu kadar koltuk çıkmaları için ne veriyorsun onlara?
ŞARAP: mevcut durumda ayda şişesi 5 dolardan
60 şişe şarap tüketiyorsun,
bu da ayda 300$ ediyor
(artı vergi).
bu tüketimi ayda 30 şişeye
(gecede bir şişe) indirir ve şarabını
kasayla %10 indirimli satın
alırsan ayda 135$ ödeyeceksin. toplam
Keşan müftüsü izah etti, "Noel baba dürüst adam olsaydı, bacadan değil, kapıdan girerdi" dedi.
Aslında...
Dolaptan girdi.
Buzdolabından!
Hıristiyan filan diyorlar ama, Papa dahil, kimsenin umurunda değildi. Taaa ki , 1930'a kadar... Amerikan zekası Coca Cola, günde 9 milyon şişe satıyor, ne yapsak da daha fazla satsak diye kafa
Her yandan Beyaz adamla çevriliyim, yukarıda gök yarılıyor orta yerinden, ayaklarımın altında yer sarsılıyor ve bir yerlerde beyaz bir şarkı, her yerde beyaz bir şarkı çalınıyor. Beyazlık, beni yakan beyazlık... Ateşin yanında oturuyor ve derimi inceliyorum, postumu. Daha önce hiç dikkatimi çekmemiş sanki, ne kadar da çirkinmiş meğer. Ama bir an
Albert Camus,
Açıkcası eseri okurken en çok etkilendiğim kısım eserin önsözü oldu. :)
Önsözleri çok severim. Çoğu zaman okur olarak acaba yazar bunu yazarken ne düşündü? Ne hissetti? Neler yaşadı? Dediğimiz, merak ettiğimiz dönemler olur. Maalesef bu sorularımızın çoğu yanıtsız kalır, ama Camus bunları sanki hissetmiş gibi, öyle güzel uzun