Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şiir
Ah Ulan Rıza Neden halâ gelmedi, yoksa  Saati mi şaşırdı bu hıyar?  Gerçi hiç saati olmadı ama  En azından birine sorar.  Cebimde bir lira desen yok, 
Birtakım Adamlar
Gece saat on ikiyi on geçiyor. Taksim’de saatin altında tramvayı bekliyorum. Öyle olmasa, bu kadar ince eleyip sık dokumaya lüzum görmez; vakit gece yarısını geçmişti, derdim. Epey oluyor. Baharın bu soğuk günlerinde, şu devam eden kıştan bir buz gibi gece, hatırıma geliyor. O zamanlar daha Camlı Köşk’ün camları ve hanende ilânlarının
Reklam
Çünkü insanlar, hiçbir anlamı olmasa da konuşmayı konuşma olduğu için seviyor. Bir söyleve yarım saat bile dayanamayan insanlar vardır, ama bir kahvede üç saat çene çalar. Konuşmuş olmak için konuşmak, ipe sapa gelmez şeyler söylemek, konuşmaya çekicilik sağlar.
Sayfa 105 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Çünkü insanlar, hiçbir anlamı olmasa da konuşmayı konuşma olduğu için seviyor. Bir söyleve yarım saat bile dayannamayan insanlar vardır, ama bir kahvede üç saat çene çalar. Konuşmuş olmak için konuşmak, ipe sapa gelmez şeyler söylemek, konuşmaya çekicilik sağlar.
Sayfa 105 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Rıza Milyon-er
“Hiç olmazsa onun gibi talihliler sormamak! — Oğlum kahveci! Çocuğum! Biraz kaşar peynirinlen yarım francala alır mısın bana? — Peki amca alayım. Düşünmüyor, tramvaylara bakıyor... Düşünmemek olur mu? Kafası saat gibi. Karısını düşünüyor şimdi. Uyumuştur. Horluyordur.”
Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Çok geçmeden, yani bir buçuk, iki saat içinde, bütün hapishaneye yayılmıştı: Savcılığın bir yazısına göre,Nazım Hikmet geliyormuş! Necati,’’Ulan,’’ dedi, ’’ağzında mercimek ıslanmazmış!’’ Ve konuşmaya başladık: ‘’Şiirlerimizi okuruz…’’ ‘’Yok canım,bizimkilerde şiir mi?’’ ‘’Seninkiler yene iyi…’’ ‘’Seninkilerde fena değil…’’ ‘’Ben hiç okula gitmedim ki…’’ ‘’Bende ortayı bitiremedim…’’ ‘’Sen yene çok okumuşsun, eski yazıyı biliyorsun…Ya ben?’’ ‘’Demek yataklarını omuzladığı gibi…’’ ‘’Sıkıntıya hiç gelemez…’’ ‘’Şiiri okurken duydun mu sen hiç?’’ ‘’Duydum. O okurken insanın yüzü dalga dalga olur! Hem biliyor musun, ağlayan bir çocuğu kucağına alsa, çocuk susuverirmiş!’’ ‘’Bende şöyle duymuştum: Güya,dalarmış bir kahveye, şöyle alelade bir esnaf kahvesine, cepte mangır okkayla tabi… Sokulurmuş en fakir birine mesela,dermiş ki : ’’…İşte benim param,sen de çıkar bakalım!’’ Adam şaşkın, çıkarırmış üç otuz parasını…Nazım : ’’Seninki neden az?’’ Adam boynunu büker, susarmış. ‘’Getir,’’ dermiş,’’paralarımızı birleştirip yarı yarıya bölüşelim!’’ Birleştirir ve yarı yarıya bölüşürlermiş!
Reklam
Zübük "Kağnı Gölgesindeki İt"
Bir eski Ermeni evi olan üç katlı postane önünde kasabanın anayolu genişler. Burada yol, yazın tozlu, baharda çamurlu, kışın karlı bir küçük alan olur. Saat 16'ya doğru tozlu alanda ikişer üçer dinelenler, kol kola gezenler görüldü. Kaptıkaçtıyı bekliyorlardı. Postayı da taşıyan kaptıkaçtı bu saatlerde gelirdi. Başlar, kaptıkaçtının geliş yoluna, batıya dönüktü. Ama yolu değil, havayı gözlüyorlardı. Kaptıkaçtının tozu dumanı, kendisinden çok önce havada göründü. Alanda, alan üstündeki iki kahvede bir kıpırdanış oldu. Kasabanın en ucundaki evin gökle kesiştiği yerde küçük bir toz bulutu yükselmişti. - Geliyor... - Hey aslan, habercisini salmış gene; tozu dumanı kendinden önce gelir. - Bugün gazete günü mü? - Günlerden perşembe değil mi? Evet, gazete günü...
Sayfa 5 - Nesin Yayınevi - İlk basım 1961Kitabı okudu
İlkokullarda yılda en az bir kez Okul Aile Birliği toplantısı yapılır. Velilerin ancak yüzde beşi gelir bu toplantılara. Bu işbirliği yüzündendir ki maşallah yıllar yılı çocuklarımız çok psikolojik ve de pedagojik olaraktan yetiştirilirler. Bir de Sınıf Aile Birliği toplantıları yapardık. Bu, yılda iki kez yapılır, birincisi ilk dönemde,
Özel sektörden devletin güvenli kollarına kendini atmış edâsı gibi !
Cemal Bey’in maiyetindeki işim rahattı. Saat beşten sonraki zamanım benimdi. Muhit değişmişti. Burada, Fener Postanesi’ndeki cıgara yanıklarıyla dolu tahta masa telefon etmek için sıra bekleyen, itişen kakışan yüzlerce insan, onların birbirine karışan konuşmaları yoktu. Her şey kibar, rahattı. Telefon benim konuşmam içindi. Zil seslerine ben koşmuyordum. Bilâkis ben basınca koşan adamlar vardı. İlk gün üst üste sekiz defa aynı hademeyi çağırdım. Birinde havayı sordum, ikincisinde saati; üçüncüsünde paltomu tutup giydirmesini, dördüncüsünde çıkarmama yardım etmesini istedim; beşincisinde adını öğrendim... Vâkıa sonunda iş biraz cıvıklaştı. Altıncısında cıgara ikram ederek karşıma oturtmuş, yedincisini kalkıp gitınesi, sekizincisini tekrar gelmesi için çalmıştım. İster inanın, ister inanmayın, bu benim için hakiki zevkti. Sıraya girmiştim! Akşamları Şehzadebaşı’ndaki kıraathanede Doktor Ramiz’le buluşmağa başladık. Fakat kahvede eski cümbüş kalmamıştı. Dört senede müşterilerin çoğu gitmişti. Ne çıkar, biz vardık: Yangeldi Asaf Bey, Doktor Ramiz, iki üç ressam, gazeteci... Ve ben aralarında yeni tecrübelerimle zengin bayağı bir şahsiyet olmuştum.
Sayfa 178 - Dergah yayınlarıKitabı okudu
'İnsanlar Uyanıyor!' - Aziz Nesin
Son hapisliği çok zor gelmişti. Cezaevinden çıktıktan sonra, bir taşra ilçesindeki hele o sürgünlüğü canına tak demişti. Sürgün süresi dolup da başkente dönünce, kendisini kentin kalabalığı içinde büsbütün yalnız buldu. Karısı, daha cezaevindeyken ondan boşanmıştı. Bu durumda insan ister istemez karamsarlığa düşer, hele parası, bir
Krokodil Uluslararası Gülmece Öyküsü Yarışması 1969 Birincilik Büyük ÖdülüKitabı okudu
Reklam
"Hızırla Kırk Saat adlı, kırk bölümlü şiirimi 1967 mayıs ve haziran aylarında, Yenikapı'da, deniz kenarında, kayalıklar arasındaki bir kır kahvesinde yazdım. Ayağı yukarı, kırk gün, akşam üzeri, bir iki saat, orda, deniz dalgalarının kıyıya çarpma seslerini dinleyerek ve her seferinde şiirin bir bölümünü yazarak kitabı tamamladım. Zaten, bu yüzdendir ki, şiire, Hızırla Kırk Saat ismini verdim: Sanki orada Hızır'a randevu vermiştim de, her gidişimde bu randevunun verimi ve armağanı olarak bir bölümle döndüm..."
Sayfa 22 - Diriliş YayınlarıKitabı okudu
Çünkü insanlar, hiç bir anlamı olmasa da konuşmayı konuşma olduğu için seviyor. Bir söyleve yarim saat bile dayanamayan insanlar vardır, ama bir kahvede üç saat çene çalarlar. Konuşmuş olmak için konuşmak, ipe sapa gelmez şeyler söylemek, konuşmaya çekicilik sağlar.
Yarım saatlik bir söyleve tahammül edemezken çene çalmak için kahvede üç saat oturanlar vardır. Konuşmanın çekiciliği; konuşmak için, kısa cümleler ve aralıklarla konuşmak için konuşulmasındandır.
Sayfa 128 - Can yayınlarıKitabı okudu
256 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.