Velîlerin kalbi, mücellâ bir aynadır; ve oraya muhatabının her hali akseder. Meselâ, suya düşmüş bir müridi bitişik odada kurutulurken, dakikalarca zangır zangır titreyen velî...
Benim açımdan Cemiyet’in en mühim tarafı üyelerinin pek çoğunun dönemlerinin en namuslu adamlarından olmalarıdır. Burada "namus" tan kasıt bugün manasının ekseriyetini kaybederek belden aşağı inen "namus"
değildir. Kalbi, zihni, filli içeren tam ve kâmil bir "namus" tur. Damat-ı Şehriyari ve başkomutan iken Türkistan dağlarında şehit olmayi seçen Enver Paşa’nın; sıradan memurluktan sadrazamlığa yükselen ama hep fakir kalmayı seçen Talât Paşa’nın; görüşlerine katılmasa da Türk dili için yazmasını gerekli gördüğü yazarlara kol kanat geren Ziya Gökalp' in
namusundan bahsediyorum.
Ne yazık onlara ki çıkarlarına dokunulmadıkça doğru yola girmezler ve Allahın kendilerine sunacağı nimetleri bilmezler.
Ne yazık onlara ki kalpleri temiz olmadığı için herkesi kötü sanırlar ve günahsıza ve günahkâra bir fark gözetmeden kötülük ederler.
Ne yazık onlara ki duygulu çekingenliği korkaklık, samimiyeti yaltaklanma ve yardımı bir baskı sayarlar.
Ne yazık onlara ki kendilerine açılan saf bir kalbi zaaflarından istifade edilecek, istismar edilecek bir akılsız sayarlar.
Onların, geleceği yaratan insanlar arasında yeri yoktur.
Unutulacaklardır.
Ve Gece Yarısı Lordu yeniden nefret edilen olmuştu, katlanılmaz bir yalnızlık onu ensesinden tutup kalbini boğmuştu.
Cehennem aleviyle yanan kalbi buz tutmuştu.
Gökyüzüyle yağmurun savaşı başladı.
Okyanusların kalbi göğe saklandı.
Bir yıldız onun için ruhunu parçaladı.
En büyük kayıp ve en büyük sevgiyle kuşandı.
Alevler ve ışık yol göstericisi.
Günahlar konseyinin veliahdı.
Suda doğdu ama ateşten kalbi.
Ayağa kaldıracak ruhları göklerin efendisi.
"İnsanın kalbi değişmedi, insanın kalbi derin ve karanlık denize benzer, değişimler yalnızca duyarlılığımızın ışığı yansıttığı yüzeyde oluyor, ama biz derine indiğimizde olmuş olanı ve olacak olanı görürüz.."