Bu kaçıncı kim bilir… Yine sabahtan öğlene, öğlenden akşama biriktirdiğim lafların hiçbirini ona söyleyemeyeceğim. Kalbini kırmayı göze alamayarak kendi kalbimden feragat edeceğim. Bir gün benden vazgeçmesini umarak, kim bilir kaç sene daha bekleyeceğim. Başlamayı övüp duranlar, nedense bitirmeyi öğretmediler bana. Korkmayı öğrettiler onun yerine. Ertelemeyi ve sabretmeyi. Ve muhafaza etmeyi. Ve yetinmeyi. Ve idare etmeyi. Ve sürdürmeyi. Ne olursa olsun hep sürdürmeyi. Sürdürmeyi. Sürdürmeyi. Sürdürerek sürünmeyi.
Cüneyd-i Bağdâdi şöyle der:
“Otuz yıl ben kalbimi gözledim.
On yıl da kalbim beni gözledi.
Yirmi yıl kadar oldu, ne ben kalbimden haberdarım ne de kalbim benden..
Dünyanın bütün türkülerinin bizi söylediğini Acılarımızın başka acılarla güneşe çıktığını Yeryüzü sofrasının küçücük ellerimizde kurulduğunu...
Anlattım
Öyle mi?..
Ey sözün billuru
Sensin kalbimden dünyaya yürüyen hayranlık.
2014
Doğru. Seni sevdim. Ne söylersem söyleyeyim arkamdan beni kötülemeyecek bir arkadaş olmanı sevdim. Kalbimden geçen her şeyi sana anlatabilmeyi sevdim. Mutlu olduğumda içtenlikle benimle birlikte sevinmeni , yanlış bir şey yaptığımda bana hayal kırıklığı dolu gözlerle bakmamanı sevdim. Beni olduğum halimle kabul ettiğin için sevdim.