************************************
Yorumlar için bu ileti, inceleme ve alıntılar için #35053256 iletisini kullanalım. Karışmasın...
**************************************
Bomba gibi bir etkinlikle geliyoruz!
Hiç okumayanlar, yeniden okumak isteyenler, özleyenler, okumak isteyip cesaret edemeyenler bu etkinlik
Yine incelemeye önce yazarından başlamak doğru olacak.
Jane Austen, İngiliz bir yazar. İlk dönemlerde soylularla ilgili eleştiri tarzında roman yazan bir yazar idi. Daha sonraki dönemlerinde kadınların evlilikteki yeri, evlilikte bağlılık nedeni ile ilgili araştırmalar yapmıştır. Genel anlamda edebiyatta duygusal romanları eleştiren ve edebiyata reel
“Ben ne okudum yahu!” tepkisini hepiniz duymuşsunuzdur. Net olarak şunu söyleyebilirim ki, bu tepkiyi daha çok hak eden başka bir kitap okumamıştım. Hayretler içerisindeyim, özellikle son bölüm beni dehşete düşürmüş durumda ve bu inceleme zor olacak. Daha sonsözü gördüğüm anda Ali Ece çığlıklarımı atarak: “Dalga mı geçiyorsun be!” demiştim, çünkü
İyiliğin sebebini aradıkları yok, öyleyse niye tersini merak ediyorlar ki? Madem kimileri iyi insan olmayı seçiyor, madem bundan haz alıyorlar, onlara hayatta karışmam, kimse de bana karışmasın. Ama bana karışıyorlardı. Üstelik kötülük bireye özgüdür, sizlere, bana ve tek tabancalığımıza özgüdür ve bizleri yaratan bizim Tanrı’dır, hem de gururla ve keyifle yaratmıştır. Ama birey olmayan şeyler kötülüğe katlanamazlar, yani devlet ve yargıçlar ve okullar kötülüğe izin veremezler çünkü bireylere izin veremezler.
Bir yandan bütünden payına düşenden memnun olan, öte yandan yaptığı işlerde de adil ve cömert davranmaktan hoşnutluk duyan bir insan olarak yaşamaya çalış.
Onu gördün, bir de buna bak: Hiç kafan karışmasın. Basit ol. Biri hata mı yapıyor? Kendisine karşı hata yapmaktadır. Başına bir şey geldi mi? Güzel. Başına gelen her şey, doğa tarafından çok önceden belirlenmiş ve sana pay edilmiştir zaten. İşin özü yaşam kısadır. Şu anı ihtiyat ve adaletle işe yarar bir şekilde kullan. Rahatlarken bile makul ol.
Yazım yanlışı mı? Değil.
Çünkü 'ben' ben değil.
Peki "Beni tanımak istiyor musun?"
Ben meyve değil, çanta değil ya da zayıflama korsesi değil. Olsa olsa kitap olur ama kitap da değilse hiçbir şey değil.
"Ben senin için önemli biri değil!
İnanmıyorsan. "
Kafan karışmasın, başa dönelim.
ECCE NOVEL..
İşte
...bana söyleyecek hiçbir şeyin yoksa, benden hiçbir şey beklemiyorsan, haber ver, ben de bileyim. seni rahatsız etmeyeyim. zaten sıkılıyorum, bu sıkıntılarıma bir de seni izaç eden bir adam olmanın azabı karışmasın.
“İnsan asla hiçbir şey anlatmamalı.” diye başlayan, “Hayat anlatılamaz..Baştan yenilgiye mahkûm bir girişim” diyerek devam eden, karakterinin derdi gücü anlatmak olan bir kitap.
️Daha önce bu kadar zamana yayarak (4 ayda), aman bir şey kaçırmayayım kaygısıyla okuduğum, ve hakkında bir şeyler yazmak için bir ay kıvrandığım bir kitap okumamıştım.
Bir imam gelecek ve tarihle birlikte diyecektir ki:
Müslüman, derinleş. Eşyayı olduğu kadar insana ve toplumlara doğru da derinleş. Öyle derin ol ki, sendeki çekim gücü, eşya ve insanı vehim bir dünyanın buğuları gibi senin sularına çeksin... Bir ikindi vakti Galata Kulesi'ni arkana almış, Köprü'de, Yeni Cami'ye doğru yürürken
Ortalama okur, modern okul sisteminin ve muhafazakar beğeninin bir ürünüdür. (Ayrıca ortalama Okur'un 19. Yüzyılın son yıllarında ortaya çıktığını da unutmamalıyız). Okumayı öğrenmekle nasıl okuyacağını öğrenmek aynı şey değildir. Ortalama okur okuduğu şeyde kendini ve kendi dünyasını bulmayı talep eder, yazar bu anlamda her zaman güncel olmalıdır. Ama aynı zamanda yazarın kullandığı biçim ve üslubun en az 100 yıl öncesinden kalma olmasını bekler. Ortalama okur deneyden nefret eder, yeniliklerin ise kendisini kandırmak için ortaya atılmış cinliklerden ibaret olduğundan kuşkulanır. Ortalama okur yazarın elini kolunu bağlar. Der ki: "Beni anlat ama şiirlerin kafiyeli olsun, romanlarında olay örgüleri ile donat. Süslü olma, zor da olma."