Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
SAHİP OLMAK YADA OLMAK “Biliyorum ki ben, Tatlı bir sevgiyi, küçük bir sevinci tattığım anlar dışına, Hiçbir şeye sahip değilim.” Goethe Eğer sevdiğim halde, karşımda bir sevgi doğuramıyorsam, yani sevgim bir karşı sevgi üretmiyorsa; yaşamımı seven bir insan olarak dışa vurmam beni sevilen biri haline getirmiyorsa, sevgim güçsüz
168 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
İnsanın Fabrika Ayarları (⁠^⁠^⁠)
Farklı zamanlarda okuduğum ve gerçekten farkındalık kazandığım bir üçleme...
İFA: İnsanın Fabrika Ayarları - 1. Kitap
İFA: İnsanın Fabrika Ayarları - 1. Kitap
İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 2. Kitap
İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 2. Kitap
İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 3. Kitap
İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 3. Kitap
Böyle kişisel gelişim kitabı olarak düşünmeyin diye bu incelemeyi yazma ihtiyacı duydum. Çünkü yazarımız
Sinan Canan
Sinan Canan
' ın böyle bir kaygısı yok! ( Herhangi bir sponsorluk almadım :⁠^⁠) Birinci kitap homo sapiensleri yani bizleri, bizim
İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 3. Kitap
İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 3. KitapSinan Canan · Tuti Kitap · 20201,552 okunma
Reklam
360 syf.
9/10 puan verdi
CESUR SORULAR – DOST CAN DENİZ
Bu kitap ile ilgili yorumuma geçmeden önce şu hikayemi anlatmadan edemeyeceğim. Yüksek Lisans derslerimden biri olan Koçluk dersimizde hocamız, Türkiye’ nin ilk Yaşam Koçu olan Dost Can Deniz’ i konuk etmişti. Dersin sonunda kendisine bir soru sormuştum. Önerebileceğiniz, mutlaka okumalısınız dediğiniz bir kitap var mı? diye. Kendisi birkaç kitap ismi verdi sağ olsun. Geçtiğimiz aylarda kitap almak üzere bir kitapçıya gittiğimde, raflarda dolaşırken “Cesur Sorular” kitabı dikkatimi çekti. Yazarına baktığımda ise çok şaşırmıştım. Şaşırmakla beraber yüzümde bir tebessüm de aynı anda gerçekleşti Neden biliyor musunuz? Sanıyorum “Mütevazı” kelimesinin gerçek anlamını o an hissettim. Çünkü derste tamamen farklı kitap isimleri vermişti, kendi kitabından ise bahsetmemişti. Oysa ki tam da yeriydi. Gelelim kitap yorumuma: Kitapta kendinize sormanız için birbirinden zorlu 101 soru var. Bazı sorularda öylece durup düşünüyor ve yanıt bulamıyorsunuz. Gerçekten hayatımızda kendimize sormamız gereken ne çok soru varmış dedirtiyor insana. Keşke hepsine verecek cevabım olsaydı. Cevabını veremedim ama çokça farkındalık oluşturdu bana bu kitap. Hayatı gerçekten kime göre, neye göre, hangi koşullara göre yaşıyoruz? Ne kadar farkındayız olan bitenin? Neye izin veriyor, nelerden vazgeçiyoruz? Dost Can Deniz der ki: “Yanıtlar değildir yaşamı değiştiren. Yaşamı değiştiren sorulardır.” Bence mutlaka okunması gereken kitaplar arasına girmeyi hak ediyor.
Cesur Sorular
Cesur SorularDost Can Deniz · Hayat Yayıncılık · 201677 okunma
Ciddi ciddi düşü­nürsek, tüm bunlar neye yanyor? Neden kendi kendimize sorular soruyor, karanlıkları aydınlatmaya ya da kabullen­meye çalışıyoruz? Gözyaşlanmı yapayalnızken deniz kıyı­sındaki kumlara gömsem daha iyi olmaz mı? Ama ben asla ağlamadım, çünkü gözyaşlan düşüncelere dönüştü, gözyaşları kadar acı düşüncelere.
Farkına varmak
sorunluk doğuruyorsa bilmeyelim. Farkına varmayalım. Böylece mesuliyetimiz daha az olsun, rahat yaşayalım. Mantıklı mı mantıklı ama bu denklemin bozan başka bir gerçek var. Allah Azze ve Celle diyor ki, "Biz insanı yarattık ve insanın durumu öğrenebileceği içinde bulunduğu süreci kestirebileceği çünkü süreci döngü halinde öndekiler gidiyor, arkadakiler geliyor. Öndekiler gidiyor, arkadakiler geliyor. Hepsi döngüsünü, gece ve gündüz de dahil bir döngü halinde hep birden başlayan ne olacak, işin gerçeği ne, sonuçta elde ne kalacak soruları insanın yaratılışında kendisi, kendiliğinden cevabını arayan sorular. Biz buna bazen merak diyoruz, nereden kendini bilmediğimiz bir dürtü. Bizi bilginin peşine koyuyor. Sonra kendi kendimize diyoruz ki, "Ya bu merak bizi yanlış yerlere götürüyor. Merak ediyoruz, öğreniyoruz, öğrenince bu kez bir şeyler yapmak gerekiyor. O zaman da sorunluk doğuruyor. En iyisi merak da ilk bir şey değil." diyelim. Bedenimizde kendiliğinden harekete geçen ve hayatı anlamlandırmak için yola koyulan ve sihinsel faaliyetlerimizdeki hareketliliği bloket ederim. Çoğu insan bunu bloket ederek hayatı, hayatlasınırlı, parantez arası öteye beriye sarkıtmadan ağına odaklı, ağını yaşar ve bunu mutluluk sayıyoruz. Bu yaygın bir şablon. Yani cehalet mutluluktu, yaygın bir şablon.
104 syf.
7/10 puan verdi
Kaderini sev derken Nietzche ne anlatıyordu? Kitap sipariş verirken merak edip aldım beklentim yüksekti kitabı aldığımda beklentimi karşıladığını söyleyemem fakat akıcı ve kısa bir kitap. Başlangıçlar için uygun. Kitapta anlatılmak istenen kendimizi bulmamız fakat bulurken destek almadan birinin ışık yakmasını beklemeden kendini bulmak. İnsan kendisini sevmeden bulmadan bir başkasını sevebilir mi? Nietzsche’ye göre sevemez. Bu eser bana ne kazandırdı? Kendimi düşündürmeye itti. Okuyan kişiye verdiği bir derinlik var eserde. Kader zorunlu bir kabul etme mi yoksa bir yaşam mücadelesi mi? Bu konusu özellikle ilgi çekici sadece kendini bulmayı değil kendini bulurken düşüneceğin aklına gelebileceklere de değiniyor. Okuduğum çoğu cümle ne kadar da bazı şeylerin doğru olduğunu bir kez daha fark ettirdi. Yalnız başımıza içimize kapanıp sorular sorduğumuzda kendimize, bir boşluğa denk gelip kendi ıssızlığımızı deneyimlediğimiz o anlarda en derin soruları açığa çıkarır zihnimiz. (sayfa47) okurken daha bir çok cümle dikkatinizi çekecektir. Alıntı yapılacak daha birçok cümle var. Kısa olmasına rağmen anlamının çok fazla olduğunu düşünüyorum. İlerleyen günlerde raftan elime aldığımda yine bir cümlesi dikkatimi çekecektir. Düşünmek isterseniz bu eseri tavsiye ederim.
Kaderini Sev, Çünkü Aslında Hayatın Bu - Nietzsche
Kaderini Sev, Çünkü Aslında Hayatın Bu - NietzscheTaner Şanlıoğlu · Destek Yayınları · 20202,744 okunma
Reklam
Yalnız başımıza, içimize kapanıp sorular sorduğumuzda kendimize, bir boşluğa denk gelip kendi ıssızlığımızı deneyimlediğimiz o anlarda en derin soruları açığa çıkarır zihnimiz.
Bir üniversite öğrencisi sorunsalı
Hiç çalışmayan üniversite öğren­cileri arasından rastgele seçilmiş onuna sorular yöneltin; itirafları aşağı yukarı şöyle özetlenecektir: Dün lisedeyken her gün, hatta her saat yerine getirmemiz gereken vazifeyi öğretmen tespit ediyordu. Uygulanacak emir net ve kesin­di: Tarihte şu bölümü, şu geometri teoremini çalışmamız, şu ödevi yapmamız, şu bölümü çevirmemiz gerekiyordu. Destekleniyor , teşvik ediliyor veya azarlanıyorduk; ilerle­me yarışmasının harareti korunuyor, ustaca sürdürülüyor­du. Bugün ise buna benzer hiçbir şey yok. Tespit edilmiş hiçbir kesin vazife yok. Zamanımızı istediğimiz gibi kul­lanıyoruz. Çalışmamızın dağılımı konusunda asla hiçbir inisiyatif kullanmadığımız, ayrıca bu zaafımıza uygun hiç­ bir yöntem de bize öğretilmediği için, can yeleği giydiri­lip yüzme öğretildikten sonra yeleği çıkarılıp suya atılan insanlar gibiyiz. Söylemeye gerek yok, boğuluyoruz. Ne çalışmayı ne irade kullanmayı biliyoruz; dahası irade eği­timimizi kendi kendimize yapabilme araçları konusunda nereden bilgi alabileceğimizi de bilmiyoruz. Bu konuda hiçbir pratik kitap yok. O zaman boyun eğiyoruz ve bu vazgeçiş hakkında düşünmemeye çalışıyoruz.
Hayatlarımız kolay olmadı. Büyük buhranlar atlattık Çok engel atladık, çok koştuk, çok yorulduk, çok tükendik. Çok sevdik, çok sevilmedik. Yapayalnız kaldık, yapayalnız bırakıldık. Çok kez bitti dedik, çok kez yeniden başladık. Çoğu zaman normal olmadığımızı düşündük. Kimi zamanlar ise başkaları bizim normal olmadığımızı düşündü. Kendimize anormal sorular sorduk, sonra başkalarına da anlamsız sorular sorduk. Çünkü merak ettik, çünkü sormak istedik, çünkü içimizden geçen neyse dışımıza vurmak istedik. Oysa anlaşılmadık. Kimse bizi anlamadı, kimse bizi zaten hiçbir zaman anlamazdı. Ama her şeyin ötesinde bazen biz bile kendimizi anlamadık. Bazen aynaya baktık, "Sen neden böylesin!” dedik kendi kendimize, sonra aynadaki gözlerimiz bize hüzünle baktı sanki, içimizden bir ses geldi, "Sen bile sevmezsen beni... Kim sevecek?"
Sayfa 300Kitabı okudu
"Beyin, zaman ve kaynaktan tasarruf sağlayan varsayımlarda bulunarak, dünyayı yalnızca ihtiyacı olduğu kadarıyla görmeye çalışır. Kendimize onlarla ilgili sorular sormaya başlayana kadar çoğu şeyin bilincine varmadığımızı anlamaya başladığımız anda, kendi derinlerimize inme yolunda yaptığımız yolculuğun ilk adımını da atmış sayılırız. Bu noktada, dış dünyada algıladığımız şeylerin, beynin erişme olanağı bulamadığımız bölgelerince üretildiğini anlarız."
Reklam
İlk sorularımız genellikle en çok yaralandığımız yerlere dair sorulardır. İlk kez karşılaştığımız insanlarla derin bir sohbete girmek için sorduğumuz samimi sorular aslında bir aynaya bakıp da kendimize sorduğumuz sorulardır. Karşımızdaki insanın cevaplarında kendi kaderimize makul gerekçeler, kendi sızılarımıza teselliler ararız.
Kendimize onlarla ilgili sorular sormaya başlayana kadar çoğu şeyin bilincine varmadığımızı anlamaya başladığımız anda, kendi derinlerimize inme yolunda yaptığımız yolculuğun ilk adımıni da atmış sayılırız.
Sayfa 55
Neden kendi kendimize sorular soruyor, karanlıkları aydınlatmaya ya da kabullenmeye çalışıyoruz? Gözyaşlarımı yapayalnızken deniz kıyısındaki kumlara gömsem daha iyi olmaz mı? Ama ben asla ağlamadım, çünkü gözyaşları düşüncelere dönüştü, gözyaşları kadar acı düşüncelere.
Sayfa 45 - Jaguar KitapKitabı okudu
629 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.