Okur musunuz bilmem lakin yazdım.
İncelemeye başlamadan önce, felsefi bilgileri bu denli basit ve eğlenceli bir üslup ile kaleme alan Nigel Warburton 'a şükranlarımı iletiyorum :)
* Metnin uzunluğu gözünüzü korkutmasın, madde madde elimden geldiği kadar özetlemeye çalıştım.
Kitabımız kronolojik bir sıraya göre dizilmiş, 40 bölümden oluşuyor.
Yaşamak adlı davanın yargıcı olan,
Vicdan muhasebesi yapan,
Kendi içinde mahkemesini kuranlardır ince ruhlu insanlar.
İntihar ederek yaşamına son veren, Doğu’nun Franz Kafkası olarak bilinen Sadık Hidayet Kör Baykuş’ta ruh durumunu şu şekilde ifade ediyor:
Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar.
Bana göre değildi bu dünya; bir avuç yüzsüz, dilenci, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi; onlar için kurulmuştu bu dünya.
Bazı kimselerin ölümle savaşı daha yirmisinde başlar.
Kimse göründüğü kadar dayanıklı değildir. Sadece görünmeyen yangınlar, duyulmayan fırtınalar, gizlice çürüyen ruhlar vardır.
Sergey Yesenin ise son şiirinde "Şu yaşamda yeni bir şey değil ki ölüm.” Der "Ama yaşamak da yeni sayılmaz kuşkusuz.”
Sylvia Plath’ın son satırları ise söyledir: "Karanlığın sızdığını görüyor musunuz çatlaklarımdan? Tutamıyorum içimde hayatımı."
Mutluluğun enkazına giden süreçte,
Etken düşüncenin empoze edildiği döngüydü küçük çatlaklar.
Etrafımızdaki insanların birleşim kümesi olmaya zorlanmış,
Edilgen, kendinden uzak olan ruh sürgüne gönderilmiş.
Bu noktada içe atılan en gürültülü sessizliğin yankısında sağırlaşmış.
Neydi ölümün simgesi?
Sonsuz bir sessizlik mi?
Bağırmayı unutanların çığlıkları mı ?
𝔈.𝔇.
22 Şubat 2018
İstanbul
Ahmed abime;
Mektubuma yeni başlamış gibi görünüyorum değil mi abi, ilk hitap edişimmiş, ilk cümleye başlayışımmış gibi. Yok ama. Sana mektup yazmayı dördüncü deneyişimdir bu. Sen nasıl yazıyordun ki acaba, canından çok sevdiğin Leylin'e? Hiç düzeltmeden içinden geldiği gibi mi, yoksa törpüleyerek mi? Ah, evet. Okudum
''Dostum, ben göründüğüm gibi değilim.
Görüntüm ise, üzerimde taşıdığım, beni senin merakından ve seni benim ihmalimden koruyan, özenle örülmüş bir giysiden başka bir şey değildir.''
Şermin Yaşar’dan iyi bir tercih oldu. Okurken çok yerde etkilendim, üzerine düşündüm. Yazarın kalemi beni şaşırtmadı, yeni kitabı yine harikaydı fakat bu sefer farklıydı..
Kitapta 1 baba, 3 oğlu ve onların eşleri.. birbirine bağlı bir aile hikâyesi okuyacağınızı sanıyorsanız, yanılırsınız. Kitabın kahramanları hepsi kendi hikâyesini anlatıyor. Kendi bakış açılarına göre hepsi sanki haklı. Hepsine hayat farklı açılardan darbe vurmuş. Hepsinin bir diğeri hakkında ne düşündüğünü merak ederek okuyacaksınız..
İnsanın içinde büyüdüğü aile o kadar önemli ki; Sevgisiz büyüyen çocuklar, her şeye karışan bir anne, birbirini sevmeyen kardeşler, görücü usulü yapılan evlilikler. Kitaptaki aile de böyle bir aile. Dışarıdan bakıldığında birbirine bağlı, her hafta Cuma günleri toplanan bir aile onlar. Fakat gerçekte kimse birbirine düşündüğünü, hissettiğini söylemiyor. Hepsinin farklı sırları, yalanları olduğunu okudukça anlayacak, şaşıracak, üzüleceksiniz.
Yıllarca saklanan gerçekler sonra öyle bir ortaya dökülüyor ki, kim daha çok acı çekiyor belli değil. Hiçbir şey göründüğü gibi değil..
Kitabın kapağı da kendi gibi farklı; delikli, pencereli bir kapak. İçinden dünyaya farklı bir pencereden bakmamızı sağlıyor.
Daha fazla söylemeyeceğim,
kitabın sonunda da dediği gibi:
“Söyleme Bilmesinler…”
MERHAMET, ACIMAK DEĞİL, ACITMAMAKTIR.
Kitap hakkında pek söylenecek bir şey yok keza size içimi dökmek istiyorum. Şu hayatta yıkılası, kökü kazınası, lanet ettiğim en büyük olgu yanlış anlaşılmak... Sizi içermeyen, yapmadığınız, kalkışmadığınız durumların diyetini ödemek zorunda bırakılmak. Ah ne korkunç! Pardon filmi geliyor aklıma. Gülüyoruz
Öyle bir kitle var ki, bu kitlenin düşüncesi her şeye muhalefet olmak. Siyah ayakkabı ister, neden daha koyusunu getirmedin derler. Daha koyusunu getirirsin, bu da çok koyu oldu ya derler. Sürekli bir eleştiri yaparlar, ama kendilerine çözüm önerisi sorulduğunda; onu da ben mi bulayım yahu, hem bak ben öbür tarafı da şöyle şöyle eleştiriyorum