Merhaba değerli okur,
Evvela bir itirafla başlayayım. Kitabı okuma sebebim, adının çok ilgi çekici gelmiş olmasıydı. Nitekim okuyunca hiçte haksız olmadığımı anladım. Gerek konusu, gerek konunun işlenişi, gerekse simgesel anlatımları ile kendini okutan çok çarpıcı bir romandı.
Sineklerin Tanrısı, İkinci Dünya Savaşı'ndan kısa bir süre sonra, bu savaşta yıllarca çarpışan insanların birbirlerine nasıl kıydıklarını kendi gözleriyle görüp, birçok umutlarını yitiren biri tarafından yazılmış.
Kitap, bir ada'ya uçak kazası ile düşen yaşları 6 ila 12 arasında değişen sayıları belirsiz bir çocuk topluluğu ile başlıyor. Büyüklerin olmadığı bir ada. Ve aynı zamanda yasakların, kısıtlamaların olmadığı, özgürlüğün olduğu -ilk başta sanıldığı desek daha yerinde olur- bir ada. Ada'ya düşer düşmez bu sevinç duygularının yerini akılcı gerçekler alıyor. Var olmanın, otoriter güç olmanın, hayatta kalmanın ve en mühimi korkuların yaşandığına şahit oluyor, eşlik ediyorsunuz.
Mutlaka okunması gereken bir eser. Keyifle okudum. Okumanızı şiddetle tavsiye ederim ve minicik bir alıntı ile incelememi sonlandırıyorum. Kitapla kalın, sevgiyle kalın.
"Canavarı düşündükçe, gözünün önüne bir insan geliyordu: Hem yiğit, hem de hasta bir insan. Bizden başka canavar yok belki."