Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bilmem yalnızlık efendi ile aranız nasıl? Benim oldum olası iyidir. Severim kendisini, zannımca o da benden memnundur. Yalnızlık efendi uzunca boylu, titiz, temiz, ve bakımlıdır. Çok yakışıklı sayılmaz belki, fakat hayli alımlıdır. Kıyafetlerini nerede diktirir bilmem, ama giyimi kuşamı farklıdır. Hayatımda tanıdığım en donanımlı, en kültürlü,
Onceden bilip de kitabi yazarken tekrar farkina vardığım sey,her yerde bir hikaye olduğuydu.Shakespeare,Firtina(Tempest) isimli oyununda "Rüyaların yapildigi maddedeniz biz ve uykuyla çevrilidir kucuk hayatimiz."der.Bende hikayelerden oluşuruz biz ve hikayelerle çevrilidir kucuk Hayatımız.Kendi hayat hikayemizde henuz yasamadiklarimiza "gelecek"deriz.Zaman geçtikçe fark ederiz ki her neyi yasıyorsak onu yasamamız gerektigi icin yasıyoruz.Ancak her sey değişebilir.Yasanmakta olanlari degistirmek icinse ilk ihtiyacimiz olan sey hayatta olmak.Morpheus'un dedigi gibi henuz her sey bitmedi,"Cunku hayattayiz." Kendi hikayelerimizin başkahramanı ya da birinin hikayesinde,onun kahramani olmamiz dilegiyle...
Reklam
Kitap
Goethe der ki: 'Bizi şekillendiren ve bize tarz kazandıran, sevdiğimiz şeylerdir.'
Sayfa 109Kitabı okudu
YETER Kİ GEL Üzülme her hafta gelemem diye Haftada olmazsa ayda gel canım. Üçyüzaltmışbeşi böl onikiye Sırala otuzu say da gel canım. Bekletme geciken müddet ziyandır Güzel kin,öfke,hiddet ziyandır Varsa gurur,kibir,şiddet ziyandır Onları orada koy da gel canım. Kitap aşk,masal der,yıkar bırakmaz Akıl "tedbir al" der çöker bırakmaz Korku "gitme kal"der çeker bırakmaz Sen gönül sözüne uy da gel canım. Yazı,güzü,kışı bahar zamanı Yaşadın bilirsin ki her zamanı Dinle rüzgarları seher zamanı Uzaktan sesimi duy da gel canım.
Sofia yalnızlığmın bir parçası haline geldi, sessizliğimin içindeki bir varlık.Dün bütün gün kar yağdı, biz de hep evde kaldık.Ben kitap okuyordum, o da, çevresinde bebekleriyle yanımda oturuyordu.Tabii ki arada bir ilgi istiyordu.Böylece yeni bir oyun doğdu. Bir ara, tam da ağlayacak gibi olduğu için, ona Sylvia Plath’dan bir dizeyi
Sayfa 120 - Remzi YayıneviKitabı okudu
Uyup kafamın cinlerine Hayvan masalları yazdım. Başka kahramanlarla belki de Bu kadar ün kazanamazdım. Benim şiirlerimde kurt, köpek Tanrıların diliyle konuşur; Her hayvan bir kılığa girerek Türlü adamlar olur.
Sayfa 355
Reklam
Okuyan Atatürk 1930'lu yıllar... Atatürk, Cumhurbaşkanı... Özel kalem müdürü olarak, hayatı boyunca Atatürk'ün yakınında bulunan Hasan Rıza Soyak, bir görevle gittiği İstanbul'dan Ankara'ya döner dönmez hemen Köşk'e koşar. Çalışanlara, Atatürk'ü sorar. Çalışanlar, biraz kaygılı, "İki gün, iki gecedir sürekli okuyor; birkaç kere banyo yapıp şezlongda dinlendi, o kadar..." der. H. Rıza Soyak, Atatürk'ün yatak odasına koşar hemen. Kapıyı çalıp açtığında Atatürk'ü elinde kitap, yatağın ortasında otururken bulur. Atatürk'ü, daha önce de, defalarca yatağında bağdaş kurmuş, kitap okurken gören H. Rıza Soyak için, yadırgatıcı bir durum değildir bu. Tuhaf olan, Atatürk'ün sağında solunda, atılmış gibi duran, mendil büyüklüğündeki, ince, beyaz kumaş parçalarıdır. H. Rıza Soyak, merak içinde, "Paşam, bunlar nedir?" diye sorar. Atatürk, okuduğu kitaba o kadar dalmıştır ki, "Bu mu? Kitap... Elime bir kitap geçti, bilmem ne kadar zamandır okuyorum," der. H. Rıza Soyak, "Hayır... Ben o beyaz kumaş parçalarını..." deyince, Atatürk gülerek karşılık verir: "Onlar mı? Okurken sık sık gözlerim yaşarıyor... Fakat onun da çaresini buldum. Beyaz bir tülbent alırdım, parça parça kestirdim; yaşardıkça gözlerimi siliyorum."
Anlatan: Hasan Rıza Soyak. Yakınlarından Hatıralar, Sel Yayınları, İstanbul, 1955, s. 8Kitabı okuyor
Kitap ve Yaşam
Ne yaparsınız bu adamlara: yazılı olmayan lafı dinlemezler, kitaba geçmedikçe sözlere inanmazlar, gerçeğe sakallı olmadıkça kulak vermezler. Budalalıklar yazı kalıbına döküldü mü bir ciddilik kazanıyor. Bir yerde duydum, derseniz olmaz.Bir yerde okudum, diyeceksiniz. Ben insanların sözleriyle yazılarını ayırd etmediğim için konuşurken yapılan yanlışların yazarken de yapıldığını bildiğim, zamanımıza eski zaman kadar değer verdiğim için bir dostun dediklerine büyük bilginlerin sözleri kadar değer veriyorum; kitaplar kadar kendi gördüklerimden de yararlanıyorum. Onlar der ki: Erdem uzamakla daha büyük olmaz. Ben de derim ki: Gerçek, ihtiyarlamakla daha akıllı olmaz. Hep söylerim: Örneklerimizi yalnız yabancılardan ve kitaplardan almak budalalıktır. Örnek bakımından zamanımız Homeros ve Platon zamanından daha az zengin değildir. Ama çoğumuzun istediği doğru söz söylemek değil, bilgiçlik taslamaktır. Sanki Plotin yahut Vascossan'ın dükkanından getireceğimiz tanıtlar kendi köyümüzden getireceğimiz tanıtlardan daha soyluymuş gibi. Gözümüzün önünde olup bitenleri, yararsız eklentilerden ayırıp belirtmeye, düşüncelerimizi onlar üzerinde işleyip değerlerini meydana çıkarmaya gücümüz yetmiyor.
Sayfa 254 - Cem YayıneviKitabı okudu
Samed Behrengi
Birkaç Söz (devamı...) Toplumu ve sorunlarını tanımak için daha binlerce soru sormanız gerek. Şunu da bilmelisiniz ki toplum evinizin dört duvarı arasında değil. Toplum yurttaşlarımızın yaşadığı her noktadır. Irak köylerden tutun da irili ufaklı şehirlere dek. Çamurlu ve hayvan dışkılarıyla dolu köy sokaklarından tertemiz şehir caddelerine kadar.
Sayfa 1 - AryaKitabı okudu
Kilit
Ârif Nihad, ki pek az romanı beğenmiştir Müddet-i hayatında Der Necati Sepetçioğlu'nun eseriyçin: "Bu kitap, defineymiş altın kilit altında!"
Sayfa 262 - ÖTÜKEN
Reklam
Kendini Kandırırsın
Kitap der ki: «Düşene sen de bir tekme atma ! » Ya sen ne yapıyorsun? Ben senden ne zaman üç ölçü darı aldım? Tanrıyı düşün. O her şeyi görür.»
Sayfa 121 - Sosyal Yayınlar
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.