Maksim Gorki’nin 1906’da sürgünde yazdığı romanı Ana, toplumcu gerçekçilik akımının başyapıtlarından biri kabul edilir.
#alıntı :
"O zamana kadar tatmadığı bir duygu yaşıyordu şimdi. İlk defa birisi onu merkeze alıyor ve kendi hayatıyla ilgili bir şeyler öğrenmek istiyordu. Çevresindeki bütün kadınlar gibi acı çekmiş, dövülmüş, aşağılanmış, hor görülmüş olmanın verdiği eziklikle yaşamıştı yıllarca. Şimdi, kendi oğlu, yani öz oğlu karşısına geçmiş, ona kendisini anlatıyor ve çektiği acının kaynağını bulmaya çalışıyordu. "
Roman,1917 Ekim Devrimi öncesi Rusya da gelişen kapitalizmin yarattığı sömürü ve sefaleti anlatıyor.Gorki,işçilerin ve köylülerin yaşadığı zorlukları genç bir işçi olan Pavel ve onun annesinin gözünden anlatıyor.
Kitapta benim dikkatimi çeken şey ise ; bir Kadının değer gördükçe, önce kendinin farkına varması, sordukça, öğrendikçe, düşünmeye ve sorgulamaya başlaması ile birlikte gelen inancın ve bu inanç uğruna herşeyi göze alabilecek olan gücünün farkına varmasıydı. Hülasa : değişen, dönüşen, güçlenen bir Ana'nın , bir kadının hikayesini muhteşem bir şekilde kaleme almış Gorki.
Ben kitabı bu yönüyle inceleyip, yorumlamak istedim. Aklımızı, ruhumuzu, yolumuzu aydınlatacak kitaplara çıksın yollarımız. Sağlıcakla ve kitapla kalın.