Kitaba dair baya zaman geçti ama bana hissettirdiğini hatırladığım bir hüzün vardı. Bu dünyada inancımdan sebep bir çok sınırlarla hayatımı devam ettiriyorum ve bunun koruyuculuğuna tam bir teslimiyetle yaklaşıyorum. Kitapta da karakterlerin o dar kapıdan geçebilmek inancıyla yaptıkları tercihleri, bunun doğurduğu sonuçların onlar için getirdiği fedakarlıkları ve beraberinde kendileri için anlamlı kıldıkları bir sonu hatırlıyorum. Bir sona inanan insanlar için pure love örneği bir kitap.
Kitabın güzelliğinin ötesinde doğum günümde dostlarımın hediyesi olması, yurt dışında ilk trenle seyahatimde ağlayarak bitirdiğim bir kitap olması sebebiyle benim için çok özel bir kitap.
Bizim erdemimiz gelecekteki bir mükâfata yönelmiyor, aşkımızın mükâfat aramaması gibi. Zahmeti için ödüllendirilme fikri soylu bir ruhu incitir. Onun için erdem bir süs de değildir, güzelliğinin bir biçimidir.’
Jean-Paul Sartre, yolunu absürt kesmeseydi ne olacaktı? Sonra komünizme ödün vermesi, yanlış bir inanç arayışı değil midir. Son zamanında, mutlak bir hiçlikte olduğunu söyleyerek bu yanlış gidişi itiraf etti..."