Macar edebiyatı bir hazine, Epepe de bu hazinenin nadide parçalarından biri. Epepe yazıldığı dönem için yaratıcı ve anlamlı bir distopya. Alanında yetkin bir dil bilimci olan Budai, Helsinki'deki kongreye gitmek için uçağa binmiştir ama gözünü açtığında kendini hiç tanımadığı bir ülkede, yabancı bir kültürün içine fırlatılmış olarak bulur üstelik bildiği bir yığın dil hiçbir işine yaramamaktadır. Helsinki'de olmadığını kendini otele bırakan otobüsten inince anlar ve müthiş bir kaosun içinde debelenmeye başlar. Kitabın en başarılı yanı Budai'nin çaresizliğini ve içine düştüğü ruh halini okura yansıtması. Budai ile beraber tedirgin oldum, çabaladım, çaresizliği yaşadım. Oldukça değişik bir kültürün içine düşen Budai her yolu dener ama yolu çok dikenlidir, hayal kırıklığı ile boğuşur durur. Kalabalık içindeki yalnızlığın ,insanın kendini ifade edememesinin hazin yansımalarını Budai aracılığıyla anlatmış bize. Yabancılaşmayı, hiçleşmeyi, iletişimsizliğin etkilerini, sürü psikolojisinin insana yaptırdıklarını hafızamıza kazıyor yazar. Kişiler kitleler, yığınlar halinde, kaotik bir kalabalık. Eser çok iyiydi de bir de sonu olsaydı tadından yenmeyecekti, çok mutlu olacaktım. Bazı şeyler havada kaldı ama bu kitabı okumak için engel değil, sonuna kadar nefes almadan okudum. Macar edebiyatı seviyorum.