Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Aklımda uçuşmakta olan çok fazla konu vardı.
Sayfa 26
Onayladığım önemli bir bilgi.
“1950’lerde bir grup psikiyatr bir odada toplandılar ve kendi deneyimlerinden yola çıkarak bir liste hazırladılar. Bu listeye Mental Bozuklukların Teşhisi ve İstatistiği Elkitabı12 adını verdiler. O günden bugüne altı farklı şekilde geliştirildi bu liste ve bugün, 973 sayfadan oluşan 374 akıl bozukluğunu listeleyen bir elkitabı haline geldi. Artık dünyada yaşayan herkesi bu listede kategorize edilmiş birçok bozuklukla sınıflandırabilirsiniz! Yani her gün gelişen ve deliliği tanımlayan bu listeyi öyle bir geliştirdiler ki, kitabın içeriğine göre hepimiz hastayız. Klinik psikolojinin kutsal kitabıdır bu. Ama asıl konu bu değil! Anlatmak istediğim konu şu, bugün bu kitaptaki sınıflandırma dikkate alınarak 0-3 yaş arası çocuklara dahi akıl bozukluğu teşhisi konulabiliyor. Peki nedir akıl bozukluğu?! Bu kitabı yazanlara göre, psikolojik bozukluklar beyindeki kimyasal dengesizlikten kaynaklanıyor. 1965 yılında bu kimyasal dengesizlik teorisini ortaya atan adam Schildkraut, bir çalışmasında beyinde düşüncenin oluşmasına yani beyindeki elektrik akımının bir noktadan diğerine ulaşmasını sağlamakta kullanılan nörotransmitter adı verilen bu küçük elektrik akımlarındaki aksamanın depresyona yol açtığını buluyor.”
Reklam
Toplum için sanat anlayışı:
Hegel'in estetik üzerine öne sürdüğü düşüncelerin gerçekçi bakış açısına bir alternatif olarak düşünüldüğü söylenebilir. Zira çalışmaya konu olan estetik anlayışı, gerçeğin yeniden üretimi sürecinde, nesnel gerçeklikle olan bağıntırın bir sanatsal form ile ilişkiselliğini incelemek üzerine kuruludur. Dolayısıyla, sosyal gerçek bu hususta önem taşımaktadır. Sanat toplumsal bilincin, bilgilenmenin ve ideolojik yaklaşımın bir biçimidir. Bu yanıyla toplumsal özünden ayrılması ihtimal dâhilinde değildir. (Ziss, 2011: 23)
Amerika'da yaşayan akademisyen bir dostumla geçen söyleşir­ken açıldı bu konu. "Yahu" dedi, "Türkiye'de üniversite hocaları arasında asistaniarına çanta taşıtan, hatta ev işlerini bile yaptıran olur, ama burada hiç öyle bir hiyerarşi yok!"
Sayfa 95 - Ufuk YayınlarıKitabı okudu
Modernleştirilmiş yoksulluk, pazar bağımlılığının yoğunluğu belli bir dönüm noktasına ulaştığında zuhur eder. Kişisel planda bu, endüstriyel verimliliğin getirdiği zenginliğe olan karşı konu­ lamaz nitelikteki güvenleriyle dejenere olmuş kişilerde kendisini gösteren, hayal kırıklığına uğratıcı servetin tecrübe edilişidir. Ba­ sit bir şekilde o, kendisinden etkilenen bu insanları özerk biçim­ de hareket etme ve yaratıcı bir hayat sürme serbestisi ve gücün­den yoksun bırakır.
Yoğunlaşma bazı sorularla başlıyordu. Yaradılışımı, geleceğimi, çevremi, insanların farklılığını, duygularımın çeşitliliğini sorguluyordum. Kendimi dinlemeyi öğrenmekti bu yaptığım. Çünkü duyulabilecek kadar yüksek bir ses vardı içimde. Bunu fark edince, dünya üzerindeki bütün insanlar birden yok olsalar dahi yalnız kalmayacağımı anladım. Çünkü ağzımdan çıkan, başkalarının duyabildiği bir sesin yanında içimde yankılanan ve kimsenin varlığından bile haberdar olamayacağı başka bir ses daha vardı. Demek ki kendimle diyalog kurabilir, aynı konu hakkında yüksek sesle bir söz söylerken, içimden de bambaşka bir cümle kurabilirdim.Dünyayla aramdaki köprüyü ve kendime açılan kapıyı böylece keşfettim.
Reklam
onu görünce, ismine bir yerde rastlayınca ya da konu ondan açılınca içim rahatlıyor, kalbim ferahlıyor.
"Kimse aynı nehre iki kez ayak basamaz,”.Çünkü nehir değişir, aynı şekilde insanlar da. Hayat sürekli bir değişim halindedir. Ve dolayısıyla biz de. Bir şeylere üzülmek, hatalı bir şekilde onların sonsuza kadar var olacağını sanmaktır. Kendimize eziyet etmek ya da başkalarını suçlamak rüzgâr avuçlarında tutmaya alışmaya benzer. Değişikliğe kızmak konu hakkında bir seçim şansın olduğu yanılgısına düşmektir. Her şey değişimdir. Bunu kabullen. Kendini akışa bırak.
Sanırım benimki gibi yazarlığı iş belleyen biri için, insanın akıllı olup olmaması önemli bir konu değil. Benim yaptığım işte, akıllı olmaktan ziyade, sezgilerinin güçlü olması daha önemlidir. Bu yüzden de "akıllı olmak ya da akılsız olmak" diye bir değer ölçüsü ile insanları değerlendirmem.
+ Bu gece sizi takip etmemin başka bir sebebi vardı. - Peki neden ? + Sizi kimse öldüremez, Bayan Vitalio. Ölmeden önce göreceğiniz son yüz benimki olacak. Konu ölüm olduğunda, benimsiniz.
Reklam
Konu seni unutmaksa, ben yokum.
Sayfa 113 - Destek Yayınları
"Barlowe'un seni ne kadar kolay kıstırdığını gördükten sonra Liam' ın ölümcül durumları rapor etmesine ya da Rhiannon ' ın seni minderde eğitmesine güvenemem, şu andan itibaren ben devralıyorum. " "Neyi devralıyorsun? " Gözlerimi kıstım. "Konu sen olunca her şeyi. "
Sayfa 399 - OlimposKitabı okuyor
... Ama Mithat Paşa hayatının sonuna kadar yanlışta ısrar etti. Üstelik maksadı memleketin ve milletin menfaati değil, şahsî çıkarıydı. Rusya ile savaşmak istemesi bile şahsî menfaatiyle ilgiliydi. Savaş çıkınca önemi artacak, padişaha bile hükmedecekti. Her akşam bazı gençleri konağına davet ediyor, içki sofrası kurduruyor, "devlet sırrı" sayılan konuları bile açıklıyordu. O gün alınan gizli kararlar, bu yolla yayılıp dilden dile dolaşarak padişahın kulağına geliyordu. "Sır" diye bir şey kalmamıştı. Bu konu da kendi taraftarları başta olmak üzere, yabancı tarihçi ve yazarlar Mithat Paşa'yı kınamaktadırlar.
Sayfa 472 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Sultan II. Abdülhamid, "bir meclisin kurulması, problemlerin burada görüşülmesi gerektiği"ne öteden beri inanırdı. Yalnız onu düşündüren önemli bir konu vardı. Osmanlı Devleti'nin genel nüfusu içinde Türkler azınlıkta kalıyordu. Oysa devletin kurucusu ve sahibi Türklerdi. Sayıları az olduğundan, mecliste azınlıkta kalacaklar, böylece, asırlardır İslâm adına devlete sahip çıkan bir milletin sağladığı istikrar tehlikeye düşecekti. Bu da devletin selâmeti açısından mahzurluydu.
Sayfa 468 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Kamu Oyunun Mahiyeti
Kamu oyu ne demektir? Kamu oyunun işleyişi meselesinin münakaşasında karşılaşılan güçlüklerin çoğu, bizzat fikirlerle halkın bu fikirleri elde ettiği organların karıştırılmasından doğmaktadır. Gerçekten terim bazen herkesin görüşlerini - yani belirli bir konu üzerinde düşünülen ve söylenilen fikirlerin tamamını - bazen de çoğunluğun kanaatlerini yani diğer fikir ve düşüncelere üstünlük gösteren belirli bir tipteki kanaatleri ifade ile kullanılmaktadır.
Sayfa 154
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.