“Çünkü bizim hastalıklı bir hassasiyette olduğu için sık sık zedelenen tüm özgüvenimizin, tüm kibirliliğimizin ve iddialarımızın ve aynı zamanda tüm gösterişimizin ve böbürlenmemizin temelinde başkalarının ne düşündüğünü önemsememiz yatar.”
“Acı acı güldüğümü hissettim. İnsanlara olduklarından başka gözlerle bakmakta ısrar edişime içerliyordum. Yirmi dört yaşına geldiğim halde hâlâ çocukluğumun saflığından kurtulamamıştım.”
“Genç hanımlar, diyebilirim, lütfen kulak verin, sıkıcı son şimdi başlıyor, bence sizler utanç verici ölçüde bilgisizsiniz. Bir tek önemli buluşunuz yok. Hiçbir zaman bir imparatorluğu yerinden sarsmış ya da bir orduyu savaşa götürmüş değilsiniz. Shakespeare‘in oyunları da sizlere ait değil ve hiçbir zaman barbar bir kavimi uygarlığın iyi yönleriyle tanıştırmadınız. Özürünüz ne? Dünyanın, her biri trafiğe, işe güce ya da aşka dalmış beyaz, siyah ve çikolata renkli sakinleriyle dolu sokaklarını, alanlarını ve ormanlarını gösterip yapacak başka işlerimiz vardı demeniz doğrudur. Bizim yaptıklarımız olmasaydı, o denizlerde yelken açılmazdı, o verimli topraklar birer çöl olurdu. İstatistiklere göre şu anda var olan bir milyar altı yüz yirmi üç milyon insanı, belki de altı ya da yedi yaşına kadar, doğrup, besleyip, yıkayıp eğittik, kimilerimiz yardım gördükse de bütün bunlar çok zamanımızı aldı.”