Tanrı beni çocuk yaratmış, ömrüm boyunca da çocuk bıraktı beni. İyi ama, öyleyse Hayat’ın beni hırpalamasına, oyuncaklarımı elimden almasına, narin ellerimle gözyaşlarından sırılsıklam olmuş önlüğümü buruştururken, beni okul bahçesinde bırakıp gitmesine niçin izin verdi? Şefkatsiz yaşayamayacağım halde, niye şefkati benden esirgedi? Ah! Ne zaman sokakta ağlayan, ötekilerin sürgün ettiği bir çocuk görsem ıstırap duyarım, çocuğun çektiği acıdan çok, eprimiş yüreğime yumruk gibi inen o korkunç şok yüzünden. Dolu dolu hissettiğim varoluşun bütün şiddetiyle her yerimi ağrırım, önlüğün ucunu burup duran eller benimdir, gözyaşlarıyla bükülmüş o samimi dudaklar da benimdir, bu zayıflık, bu yalnızlık benimdir; yoldan geçen yetişkin milletinin gülüşleri, yüreğimin hassas dokusuna sürtülmüş kibrit ateşleri gibi yaralar beni.
“Elin, yüzün, havan bıraktığım gibi mi? Korkunç özlemişim seni.”
Ahmed Arif
Ahmed Arif
Reklam
SONSÖZ Ve her şey altüst olabilir insan insandan sorumlu ise Büyük olaylar yaratıldı gördük ama korkunç olanları da vardı içlerinde Zira her zaman kolay değildir ayırdedilmesi kötü ile iyinin Siz de geçtiğimiz yerden geçeceksiniz açık bir kitap gibi okuyorum içinizi İçinizde çarpan bu kalbi duyuyorum bir kalp nasıl çarpıyorsa benim içimde
Sayfa 105
“Ve her şey altüst olabilir insan insandan sorumlu ise Büyük olaylar yaratıldı gördük ama korkunç olanları da vardı içlerinde Zira her zaman kolay değildir ayırdedilmesi kötü ile iyinin”
"Nedenini bilmiyorum, ama artık ders çalışamıyorum, hissizleştim, buradaki hiçbir meslek beni çekmiyor çünkü bu korkunç ve boğucu yalnızlık duygusundan kimse beni çekip çıkarmıyor. Burada hiçbir şey istemiyorum artık, her şeyden tiksiniyorum. Bastığım her taştan nefret ediyorum, odamdan, karşılaştığım insanlardan nefret ediyorum, şiddetli soğuğun nemiyle yüklü kirli havayı solurken işkence çekiyorum. Buradaki her şeyden boğuluyorum, tükeniyorum. Bataklığa gömülür gibi batıyorum. Belki çok gencim, çok güçsüz olduğum kesin zaten. Yumruklarım yok, iradem yok, işleri başlarından aşkın insanların arasında bir çocuk gibi duruyorum."
Katılaşmış yüreklerin mi ,yoksa boşaltılmış kafaların mi da korkunç olduğuna kim karar verebilir?
Reklam
Bu korkunç ağırlıkları kim koydu başıma? Bu marşandiz trenleri nereye gidiyor? Ben bir katran deniziyim artık Dalgalar iri kayaları döver durur Bütün yaratıklar derinliklerimde kapkara Ne bir seven var beni Ne bir anlayan bulunur
Sayfa 89
" Gözlerinin insanlığın cennetten kovulması kadar korkunç ama bir o kadar cazip bakmasından nefret ediyorum. Bana gözlerinde aradığım ama neden aradığımı bilmediğim bir duyguyu hatırlatıyor. "
Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni; seni özlediğim içindir.
Sayfa 124
Ah tatlı kaçık Zerdüşt, güvenmeye pek heveslisin! Ama hep böyleydin sen: hep güvenle yaklaştın korkunç olan her şeye.
Sayfa 151Kitabı okudu
Reklam
En korkunç suçları işleyenler hep ruhsuz kalplerdir.
Engin hayallerin boğdu konuşmanı artık, Köretti korkunç sonsuzluk..
“Peki ama niçin her şeyi söylemeyelim, düşünmeyelim?... Belki ben haklıyımdır, belki de siz.. Tek bir fikre sahip olmak korkunç bir dar görüşlülük...
Sayfa 171 - Marcel ProustKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.