"Ama etrafımızda o kadar kötü şeyler oluyor ki, sana gülümsemem bile günahmış gibi geliyor. Etrafımızda o kadar korkunç şey oldu ki, hiç beraber beş dakika sessizce oturup ayaklarımızı nehre sokamadık. Hiç beş dakika boyunca aya bakamadım..."
🎬 Article 15
K. resmi makamlarla arasındaki farkın korkunç boyutta olduğunu, yatkın olduğu bütün yalan ve entrikaların bu farkı lehinde azaltmayacağını kendi kendine söylemek zorunda kalmasaydı, çaresizliğe kapılabilirdi.
Şiir, insanla yığın, ölümle ölümsüzlük arasında ayrım yapmaz. Ama her şey yeryüzünde geçer, savaşçıların etten, kemikten ve kıldan oluşan gövdeleri, bir de ruhları olursa savaş korkunç bir şey sevgilim!
Orada oturup hiçbir şey sormadan alayını işe alıyordum – zencileri, Yalıudileri, felçlileri, sabıkalıları, fahişeleri, manyakları, sapıkları, geri zekâlıları; yeter ki karşımdaki iki bacağının üstünde durabilsin ve elinde telgraf tutabilsin. Yüz bir şubenin müdürlerinin korkudan ödleri patlıyordu. Ben gülüyordum. Yarattığım korkunç karmaşayı düşünerek bütün gün gülüyordum. Kentin her yanından şikâyet yağıyordu. Hizmet sekteye uğramış, kabız olmuş, boğulmuştu. Bir katır bile adrese benim koşum taktığım tiplerden daha çabuk ulaşırdı
Kuşatma 1 milyon Leningradlı’nın hayatına mal olacak ancak 27 Ocak 1944’te kaldırılacaktı ama yaşanan o ilk korkunç kış sona ermişti. Şair Olga Berggolts kuşatma sürecine baştan sona katlandı kendi kocasının gömülü olduğu uçsuz bucaksız Piskalyov Anıt Mezarlığı‘ndaki bir taşta kazılı halde duran bir şiir yazdı: Bu taşlara bakan sizler bilin ki hiçbiri ve hiçbir şey unutulmadı
Dünya'yı inşa eden Tanrı da korkunç cezalar koymak suretiyle bilgi ağacının meyvesini tatmayı yasakladı insana. Zira bilginin mutluluğu zehirlediğini vurgulamak istiyordu.
Neysem O Olmak İstemiyorum
Artık, bütün in sanların duyumsadıkları, ama bildiğimce, hiç kimsenin bugüne dek yazmadığı bir iç çekişin kusursuz bir anlatımıdır.
Sen Kimsin? bizim, -içinde bulunduğumuz koşulların, kendileri de 'hiç kimse' olmayan başkalarının bize verdikleri aldatıcı kesinliğin dışında 'hiç kimse' olmadığımızın korkunç keşfine gön derme yapmaktadır.
Ruh Dilencisi'nde bir başka buluş, sıradan, belir siz bireyin keşfi karşımıza çıkıyor.
Başkasının Yerine Canına Kıymak, bir başkası nın yerine gönüllü olarak ölen otuz üç yaşında bir adamın yararsız özverisini anlatıyor; henüz uzak olan İsa'nın Öyküsü'nü sezdiriyor. KaçanAyna'da ,ikidüşüncebirleşiyor:Duranza man düşüncesiyle, doyumsuz, sonsuz bir uya nıklık dizisi olarak düşünülen yaşam düşüncesi.
Kaçan AynaGiovanni Papini · Dost Kitabevi Yayınları · 20081,407 okunma
İnsanlar; yaşamınızın tümü, sizin kendi kendinizi lanetlemek için tasarladığınız korkunç bir oyundur; sizin bu kaçan aynaya doğru koşuşunuza yalnızca şeytanlar güler!"
- Peki, niye uçmak zorundayım ben?
- Çünkü sen bir martısın ve martılar uçarlar. Bu korkunç! Uçmayı bilmemen ne kadar korkunç...
- Ama ben uçmak istemiyorum. Ben martı olmak da istemiyorum. Ben kedi olmak istiyorum, kediler de uçmazlar...