Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dolayısıyla tarihte kanunlar veya kurallar değil, kişiler ve onların şahsi dehaları önemlidir. Tarihin doğal kanunları olduğunu zannedenler hep hüsrana uğramışlardır.
Sayfa 11 - masa
“Kendi küçük hayatlarını dar kafalı küçük formüllere göre yaşayanları, bir araya toplaşmış sürüler dışında var olmayan varlıkları, yaşamlarını başkalarının düşüncelerine göre kalıplara sokanları, kölesi oldukları çocuksu kurallar nedeniyle gerçekten yaşamayı ve birey olmayı beceremeyenleri düşününce bir iki kez acı kahkahalara boğuldu.”
Sayfa 302Kitabı okudu
Reklam
"Din diye adlandırılanların çoğu, hayata karşı bilinçsiz olarak düşmanca bir tavır taşımıştır. Gerçek din, yaşamın Tanrı'nın gözüne hoş görünen hazlarla dolu olduğunu ve eylemsiz bilginin boş olduğunu öğretmelidir. Herkes, dinin kurallar ve ezbere dayalı öğretisinin büyük ölçüde aldatmaca olduğunu görmelidir. Doğru öğretiyi kolayca fark edersiniz. Onu yanılmaksızın tanırsınız çünkü içinizde, bunun daima bildiğiniz bir şey olduğu duygusunu uyandırır."
Bütün farkındalığımız ve mantığımıza rağmen yalnızca kabul gördüğü için çiğnemek istemez miyiz bazı kuralları?
Sayfa 10 - Karbon kitaplarKitabı okuyor
Tüm dış denetleyiciler ve kurallar, vicdanı ve iç denetim mekanizması yeterince çalışmayanlar içindir-
Yurttaş olmayan insan yoktur. Ama bir tür kurallar vardır ki, bunlar arasındaki farklılık çok daha belirgindir: bunlar, tümüyle meslek ahlakını oluşturan kurallardır.
Sayfa 17
Reklam
İnsanların, yalnızca insan olma niteliği ile birbirlerine karşı taşıdıkları ödevleri belirleyen kurallar ise, birincilerin tersine, ahlakın en yüksek bölümüdür. Ahlakın en yüksek noktasıdır. Geri kalan bölümün yücelmesidir.
Sayfa 16
Doğumundan bir kaç saat sonra gözlerini açmanın nedeni, ışığın seni beklediğini bilmendir. Kurallar, buluşmaların gecikmesini yasaklar.
Dinlerin bilim diye bir derdi olmamıştır.
Dinlerin, doğanın yasalarını kavramaya, daha ötesi kendisinin yarattığı iddiasına rağmen bu yasaları bildiğine ilişkin en küçük bir ipucu olmadığı gibi, insanlara kitaplarında böylesi bilgiler vermemiştir. Onun bilim diye bir derdi de olmamıştır; çünkü din kitapları insanı, doğaya hükmetsin, onu üretsin diye değil, sadece "öbür dünya"ya hazırlanırken belirlenmiş kurallar çerçevesinde iyi bir "kul" olarak yaşasın diye yaratılmış bir canlı olarak görürler. Oysa bilim, tamamen bu dünyaya özgü, yaşam üzerinde egemenlik kurmanın yöntemidir. Bu iş­levsel zıtlık nedeniyledir ki bilim ile din daha en temelde karşıtlık içindedirler.
Çoğu beraberliklerde ilişki yoğunluğu önceleri giderek arttıktan sonra bir doruğa ulaşır ve sonra iniş başlar. Bu, insanlararası etkileşimin doğal bir kuralıdır. Ortalama insan, beraberlikten sağladığı doyum ortak noktasına ulaşıp da inişe geçmeye başladığı anı çabuk fark eder ve ileride yeniden bir araya gelme isteğiyle beraberliğe toplumsal kurallar çerçevesinde son verir. Esasen böyle bir noktaya gelindiğini kişiler genellikle karşılıklı ve yaklaşık olarak aynı zamanda fark ederler ve kimse kendini engellenmiş hissetmez. Yapışık ilişkilerde ise inişe geçildiği ya algılanmaz ya da görmezden gelinir. Bu nedenle ancak bıkkınlık dayanılması güç bir düzeye ulaştıktan sonra taraflar kendi yalnızlıklarına dönmeyi göze alabilirler. Eğer bu nokta da aşılırsa açık saldırganlık yaşanır.
Reklam
Sennette’in insanları birbirlerinden korurken birbirleriyle olmaktan keyif almalarını sağlayan toplumsal kurallar olarak tanımladığı “adap” ya da nezaket duygunumuzu kaybettik.
Kendi küçük hayatlarını dar kafalı küçük formüllere göre yaşayanları, bir araya toplaşmış sürüler dışında var olmayan varlıkları, yaşamlarını başkalarının düşüncelerine göre kalıplara sokanları, kölesi oldukları çocuksu kurallar nedeniyle gerçekten yaşamayı ve birey olmayı beceremeyenleri düşününce bir iki kez acı kahkahalara boğuldu.
Bazı kurallar sınır getirirken bazı kurallar sınırlara sınır getirir çünkü sınırsız bir sınır da insanı ve toplumu boğar ve yok eder.
"Herkes sürükleniyor" diye yazdı. "Doğulu ve İslami geç­mişinin ahlaki değerler sisteminden kopmuş, Batılılaşma po­litikaları uyguladığı halde Batı değerleriyle bütünleşememiş köksüz bir toplumda referans noktalarının kayboluşu... Top­lumu bir arada yaşatan, yazılı olmayan kurallar dizisi bura­da yok. Nihilist bir dönemden geçiyoruz; sadece ben ve çev­rem değil, herkes böyle. Kimse hayatından memnun değil. Herkes derin bir huzursuzluk içinde kıvranıyor; daha iyi bir hayata ulaşmak istiyor ama o yeni hayatın ne olduğunun da farkında değil. Tarifi yok; dolayısıyla toplumun mitolojisi ve ideali de yok. Bu yüzden bir nehrin suları bizi önüne katmış götürüyor. İnsanlar akıntıdan kurtulmak için kıyıdan sarkan dallara tutunmaya çalışıyorlar. Kimi din dalına tutunuyor, kimi milliyetçilik, kimi kürtçülük; kimi ise nihilizme gömü­lüyor."
Sayfa 100 - Doğan KitapKitabı okuyor
Durduk. Durduğumuzu bilmeden durmaya kelime yetirmeden durduk. Duruşumuz kapsız defterlerde iki kelimeye konuk oldu. Durduk da o kelimelerin anlamını çözmek için etik kurallar çer. çevesinde kendimizi aradık. Ne ontolojik çözümlemeler bizi ağırlayabilirdi ne de epistemolojik çıkarımlar. Bizi yoğun bulutlar üzerine turnaları çağıran türküler ağırlayabilirdi.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.