Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Tarih kendi kendine ileri gitmez. Öyle yan gelip içinde yatarak bugüne gelemezsin. Bakmışsın, dönmüşsün mağaraya. Kurallar koyup çıktın oradan, kurallarını kaybedersen geri dönersin. Döndün. Aç kaldıkça prensiplerini yersin. Yedin. Sana soruyorum. Kimsenin ağlamadığı şu sokaklarda mendil satan çocuklar kim? Canın sağ olsun, çok da düşünmeden bunları, geldin bu yaşa. Bir bedeni yaşatmaya yaşamak dedin. Karınları doyduğu için rahat, şu çöpün altında birbirlerine sokulmuş uyuyan kedilere bak. Onların huzurunu yakalayamadın. Ben bir gün öleceğimi biliyorum, huzurum bu yüzden mi yok diyeceksin, o halde ölümü aşacaktın birader. Zaten bitecek bir yaşama değil, kalacak bir söze değer verecektin. Ömrünün ötesinde bir mana bulacaktı ki hayatın, gerçekten yaşadım diyesin. Bu bir köfteci olup seksen sene her gün aynı özenle dükkân açmak da olurdu, bir amfide sabah ayazında şehvetle ders anlatmak da, bir insanı kendin den çok sevmek de olurdu, bir ilke için ölebilmek de, asıl well-ness buydu bilemedin, biliyordun da unutmak işine gelir sandın. Üzülme ama gelmedi.
Bir dalgınlığa düştün yaşamam kılığında. Gözlerini kapaman hiçbir şeyi değiştirmez,aç artık,olanlar oldu. Siyah şapka yırtıldı,beyaz eldivenler de. Tavşan ve güvercin ölüleri dağıldı ortalık yere. Kan lekeleri bir mendil kaldı geride.
Reklam
Köpekleri havlar yüzünün, aç, açık, çıplak köpekleri yüzünün ve dilsiz ve kör evler uzanır gider bomboş sokaklarda kimsesiz ve pırıl pırıl yüzlerce yüzlerce ayna arka arkaya üretir ıssızlığı sonsuza değin. - Kim? - Sus!... bir ibrahim. Hangi deniz kabarıyor alnında? Hangi boğulanın, yitenin paramparça sesi ibrahim yüzünde bir mendil gibi çırpınan? Bir atışta vurulmuş bin güvercinin saçılan gözleri mi düşüp düşüp takılan şeyler varlığının son çalısına?
Neyzen, Hayyam, Şair Eşref, Gürpınar
_Ben sana bok demem. Boklar duyar ar eder. Bir zerren düşse boka, onu da mundar eder. Tanrı senin hamurunu, necasetle yoğurmuş. Anan seni sıçar iken, yanlışlıkla doğurmuş. _Rakı, şarap içiyorsam sana ne? Yoksa sana bir zararım içerim. İkimiz de gelsek kıldan köprüye. Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim _Göbekler perçin olmuş, hava geçmez aradan.
Bir dalgınlığa düştün yaşamak kılığında. Gözlerini kapaman hiçbir şeyi değiştirmez, aç artık, olanlar oldu. Siyah şapka da yırtıldı, beyaz eldivenler de. Tavşan ve güvercin ölüleri dağıldı ortalık yere. Kan lekeli bir mendil kaldı geride. Sihirbazlar gitti.
Sayfa 116
İSTANBUL ŞİİRİ İstanbul'un üstüne güneş doğdu Salih Reis'in Deniz Kızı çatanası Yemiş'ten Sarayburnu'na kadar Yakamozlu bir kuşak çekti sulara Salih Reis'in Deniz Kızı çatanası Sabahçı bir horozla bir oldu da Gazhaneden önce Uzun uzun öttü İstanbul'da Suların şıpırtısı bir yana Dal sesi kanat sesi bir yana
Sayfa 118 - Aşağı Yukarı, Birinci Basım: 1952, İstanbul, Yeditepe YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Geçen gün Asır, birlikte yolda yürürken mendil satan bir çocuğu durdurup ona yemek aldı, sonra cebine kırk lira koydu. O çocuk ertesi gün yine aç olacak ama Asır yine de o çocuğa bizim bu zamana kadar verdiğimizden daha çok şey verdi. Ona baktı, gördü, gülümsedi ve onu umursadı." Konuşmaya devam etmeden önce nefes almam ve kursağıma yapışan o histen kurtulmak için hızlıca yutkunmam gerekmişti. "O yırtık ve eskimiş kıyafetlerin bir önemi yoktu Asır için ama benim dünyamda önemli olan tek şey kıyafet lerdi. O kıyafetlerin içindekilere olan körlüğe yenildik." Sonra onların dilinden düşürmedikleri bir kelimeyi tekrar ettim, belki daha iyi anlar beni diye. Anlamak istediğini biliyordum ama bunun da ötesinde onların dilini anladığımı bilmesini istiyordum. "Bizim de ruhumuz meteliksizdi. Ve belki sizlere saçma gelecek, anlamayacaksınız ama bir insan yemek yemeden ne kadar uzun yaşayabilirse, bir ruh da aç kaldığında o kadar yaşayabilir ancak. Ben ölüler diyarından geldim buraya ve ruhumu biraz olsun iyileştirebildim." Çilekleri pastanın üzerine yerleştirip buzlukta beklettiğim kremayı etrafında gezdirdim. İşte hazırdı. Doğukan bugün de reddedecekti muhtemelen ama yine de buradan gidene kadar bunu yapmaya devam edecektim.
Sayfa 308Kitabı okudu
Koçero Vatan Şiiri
keklik serer palazını tenha kayalıklara uçurur korkusunu kara diken savurur tohumunu kurtulur korkusundan orda bir dağ orda bir tas bir pınar dağ ardında
Gözlerini kapaman hiçbir şeyi değiştirmez, aç artık, olanlar oldu...
Bir dalgınlığa düştün yaşamak kılığında. Gözlerini kapaman hiçbir şeyi değiştirmez, aç artık, olanlar oldu. Siyah şapka da yırtıldı, beyaz eldivenler de. Tavşan ve güvercin ölüleri dağıldı ortalık yere. Kan lekeli bir mendil kaldı geride. Sihirbazlar gitti.
Sayfa 116 - Doğan Kitap
Fazilet sahibi ve edip Abdülbâki el-Ömerî el-Mevsılî hazretleri şöyle rivayet eder: Musul Valisi Yahya Paşa beni bazı işlerin düzen­ lenmesi için Bağdat Valisi Davud Paşa’ya gönderdi. Bağdat’a ulaştığımda gelir giderlerin hesabını yapan Muhammed Efendi’nin evinde geceledim. Orada bir ay kadar kalmama rağmen işleri yoluna koyamadım. Pa­ ram da kalmamıştı. Pirimizin yüce bereketlerinden fe­ yiz ve istimdad istemeye başladım. Bir gece aç olarak üzüntülü bir şekilde yatmıştım. Sabah kalktığımda ihti- lam olduğumu gördüm. Yanımda hamama gidecek üc­ret yoktu. Durumumu hamamcıya anlattım. Hamamcı: “Eğer sizin şeyhiniz hakiki şeyh ise halin ona keşfolu­nur ve sana birkaç dirhem gönderir” dedi. Deniyor ki: o bu sözü söylerken kapı çalındı. Mevlânâ Hâlid’in [kuddise sırruhû] hizmetçilerinden biri elinde beyaz bir mendil­ le içeri girip, mendili Abdülbâki Efendi’ye teslim etti ve Mevlânâ Hâlid’in [kuddise sırruhû] selâmını ilettikten sonra, “Mevlânâ Hâlid hazretleri, ‘Abdülbâki Efendi bu hediye­mizi kabul etsin’ buyurdular” dedi. Hizmetçi çok az otur­duktan sonra gitti. Abdülbâki Efendi hemen mendili açtı ve içinde 20.000 saf altın olduğunu gördü. İçerisinde hiç gümüş yoktu. Hemen hamama gidip yıkandıktan sonra Mevlânâ Hâlid’in eteğine yüz sürmek için dergâhına gittive elini öptü.
Reklam
Aç kaldıkça prensiplerini yersin. Yedin. Sana soruyorum. Kimsenin ağlamadığı şu sokaklarda mendil satan çocuklar kim?
Bir dalgınlığa düştün yaşamak kılığında. Gözlerini kapaman hiçbir şeyi değiştirmez, aç artık, olanlar oldu. Siyah şapka da yırtıldı, beyaz eldivenler de. Tavşan ve güvercin ölüleri dağıldı ortalık yere. Kan lekeli bir mendil kaldı geride. Sihirbazlar gitti.
Sayfa 116Kitabı okudu
Bir dalgınlığa düştün yaşamak kılığında. Gözlerini kapaman hiçbir şeyi değiştirmez, aç artık, olanlar oldu. Siyah şapka da yırtıldı, beyaz eldivenler de. Tavşan ve güvercin ölüleri dağıldı ortalık yere. Kan lekeli bir mendil kaldı geride. Sihirbazlar gitti.
Sayfa 116 - Doğan YayınlarıKitabı okudu
46 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.