Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Katakomplar, iki ila beşinci yüzyıllar arasında Yahudilerin ve Hristiyanların mezarlık olarak kullanmak amacıyla Roma şehrinin altındaki yumuşak volkanik kayaçlara kazdığı geçitler ve tüneller ağıydı. Buraya, yerin altına uzanan 10-15 metrelik merdivenlerle iniliyordu. Merdivenden indikten sonra, bir tabutu taşıyan iki kişinin yürümesine yetecek genişlikte ve farklı yönlere doğru giden çok sayıda koridorla karşılaşılıyordu. Katakomplar, Roma’da Hristiyanlara zulmedildiği dönemde onlar için geçici bir sığınak görevi gördü.
Bahçe mezarlık gibiydi
Soruşturma yapması gerekenler bile, korku dolu bir şaşkınlık içindeydi. İnşaat işçisinin kazdığı yerden ve yakın çevresinden beş kişiye ait kafatası ve onlarca kemik çıkmıştı.
Reklam
Bir Ev, Bir Mezarlık
Bir ev, odaları yarı boş Odada bir yatak, Sahibi bir daha yatamayacak Yatakta bir nevresim, Onun kokusu bu eminim Bir mezarlık, bin acı Mezarlıkta bir ak yatak, Sahibi bir daha kalkamayacak Yatakta toprak az, Bu onun kokusu olamaz
"Yapılan bir deneyde yetişkin bir insana saniyenin yirmide biri kadar bir zamanda gönderilen korku içerik- li fotoğraflara beyninin nasıl tepki verdiği araştırılmıştır. İnsan "korku içerikli bir fotoğraf görmedim" dese de amigdala (beynin altında çok hassas bir noktada bulunur) korkmuş insan yüzleri, ölüm, mezarlık gibi fotoğraflara gereken tepkiyi vermiştir. Bu deneyde bilinçaltının insanı korumak için çok hassas bir şekilde yaratıldığı ve farkında olmasa da bazı şeylere tepki verdiğini gösteriyor. Ayrıca insanın bu duyguları üzerinden kendi farkında olmasa bile, fiziksel olarak kendisine ulaşılabileceği ispatlanmış oluyor. Burada akla gelen soru "İnsana fark ettirmeden ulaşmak ve onun izni olmadan insanı yönlendirmek mümkün olur mu?""
312 syf.
8/10 puan verdi
·
16 günde okudu
Böyle Aşıklara Yer Olmasın
Giriş cümlesi kitabın özeti gibi . "Hayatımı mahvettim." yani Orhan içimi şişirdi de şişirdi . Mor mürekkep detayı var. Firdevs'in mektubunu mor mürekkeple yazması tesadüf olmasa gerek . Melankolik, hasta, bohem, acıların kadını Firdevs. Yani Orhan'a bakıp nasıl böyle bir kadının peşine düştü dedim, Firdevs'e bakıp
Âşıklara Yer Yok
Âşıklara Yer YokTarık Tufan · Doğan Kitap · 20231,617 okunma
Yaşlanan, ihtiyarlayan adamın hafızasında, böylece, bir mezarlık toplanır.
Sayfa 110Kitabı okudu
Reklam
Dünya’yı mumyalar müzesiyle mezarlık arası bir şeye dönüştürmüşlerdi.
Sayfa 232Kitabı okudu
İlyas-ı Habır
İlyas’ın roma’da çalışan akrabaları vardır. bir gün roma’ya akrabalarını ziyarete gider. akrabalarını bulup hasret giderdikten sonra akrabalarının işe gidişini fırsat bilip o da çıkıp ülkeyi gezmeye başlar.yine bir gün ülkeyi dolaşırken yolu çiçekli, ağaçlı, yeşillikler içinde cennet bahçesi gibi güzel bir yere düşer.içeriye girdiğinde buranın bir mezarlık olduğunu görür.fakat ilyas-ı habır için şaşırtıcı olan mezar taşları olur. kimi mezar taşının üzerinde yirmi bir, kiminin otuz dört, kiminin ise on yedi gün gibi sayılar yazmaktadır. italyanca bilmeyen ilyas kıvrak zekasıyla bu sayıların mezarda yatanların yaşamıyla ilgili olduğunu anlar fakat asıl aklını kurcalayan bu mezarların boyları olur çünkü taşlarda yazılı süreler ancak birer bebeğin ömrü olabilir ki mezarların boyutları yetişkin insan boyundadır. akşam evde bu olanları akrabalarına anlatır fakat onlar da bir anlam veremezler. akrabalarının izin gününde hep birlikte gitmeye karar verirler.gittiklerinde ise bekçiden olan biteni öğrenirler. bekçi burasının özel bir mezarlık olduğunu ve buraya defnedilenlerin gerçek yaşları değil hayatta kaç gün mutlu oldukları yazılı der.“kimi yirmi,kimi otuz gün mutlu olmuş hayatında fakat daha elli ikiyi geçen çıkmadı” der. ilyas’ın tatili biter ve memleketine döner. gün gelip ölüm döşeğine düştüğünde ise mezar taşına yazılmak üzere oğullarına şöyle vasiyet eder : “ ilyas-ı habır bitti, anasından doğru kabre gitti”
Sayfa 347Kitabı okudu
Ceset Tarlası
Mehmet Yaman, 1930'da Edirne'de doğdu. Mezarlık görevlisi, Evli. Cinayetlerine başlamadan önce fiili livatadan sabıkası vardı. 1961-1964 yılları arasında beş kişiyi boğarak öldürdü. Karısının dördüncü kocasıydı. Son iki cinayetine karısı da karıştı. Karısının ilk kocası intihar etmiş, üçüncü kocası baltayla öldürülmüştü. Kurbanlarını evinin bahçesine gömüp, üzerlerine sebze ekti. Beş kez idam cezasına mahküm oldu. 14 yıl hapis yatıp çıktı. Yaşayıp yaşamadığı bilinmiyor.
Sayfa 17
388 syf.
8/10 puan verdi
·
6 saatte okudu
Kitabın kapağı ve konusu ilgimi çektiği için şans vermek istediğim eserlerden biri oldu. Kitap hakkında öncesinde bir fikrim yoktu yada takip ettiğim okuyucular arasında okuyan birilerini görmemiştim. Kitapta, on yedi yaşındaki Ryn'in önem verdiği iki şey tehlikededir: Ailesi ve mezarlık. Ailesinin ölümünden sonra hem mezarlığa hemde kardeşlerine sahip çıkmak zorundadır. Eski zamanlarda prenslere ev sahipliği yapan bu yer artık unutulmaya yüz tutmuş ve maden ocağı kapatılmıştır. Ryn'in elindeki tek meslek mezar kazıcılığı ise tehlikededir çünkü bu köyde ölenler daima ölü kalmamaktadır. Dirilen Kemik Evler onlarca yıllık efsanelere ve lanete yeni bir kapı aralamıştır. Gizemli haritacının köye gelmesi ile Kemik Evler artık hiç olmadıkları kadar daha canlıdır. Ryn ve Ellis bu gizemi çözüp, ölü insanları sonsuza kadar ölü kalmaya ikna edebilecek mi? Kitabın başları daha durgun olmasına rağmen sona doğru kurgu güzelleşiyor ve anlam kazanmaya başlıyor. Bence korku gerilim kitabı demekte çok doğru olmaz daha çok macera kitabı tadında. Masalsı bir anlatımı olduğu için kitabı okurken de sıkılmıyorsunuz. Kitabı severek okuyacağınızı düşünüyorum, yaşı küçük olan okuyucularda rahatlıkla okuyabilir. (+13) İyi okumalar. #nuriyeokuyor #kemikevler #macera #korkugerilim #epsilonyayinlari #epsilon #edebiyat #roman #masal #oluler #mezarlik #emilyllyodjones #kesfet
Kemik Evler
Kemik EvlerEmily Lloyd-Jones · Epsilon Yayınevi · 2022123 okunma
Reklam
-Bunun içindir ki, diyordu; ben de günden güne kendimi hüzne daldırıp gidiyorum. Emma hayretle: - Siz mi? dedi. Ben sİzi neşeli bir adam sanıyordum. - Evet, ama görünüşte öyle; çünkü herkesin önünde yüzüme bir alaycı maskesi takmasım bilirim. Ama kaç kere, mehtapta bir mezarlık görünce, gidip orada uyuyanlara katılmanın daha iyi olup olmayacağını kendi kendime sormuşumdur ...
Sayfa 148Kitabı okudu
Kayıp mezarlık Anadolu
— Sağ olun paşam, rahat geldik ama Anadolu bir mezbelelik, bitmiş Anadolu, her yan sefalet, rezillik dizboyu. Fuat Paşa güldü. — Anadolu hep öyledir oğlum, orası bu memleketin mezarlığıdır, bu vatanın çocuklarını alır başka diyarlarda öldürtür sonra Anadolu'ya gömüveririz, sonra da üstünü örtüp unuturuz... İyi Müslümanın mezarı üç yılda kaybolur derler ya, bizim iyi Müslümanlarımızın mezarı da kaybolur gider işte, senin gördüğün de kaybolmuş bir mezarlık.
Ne babamızın omuzunda ağlayabildik ne de annemiz üzülür diye derdimizi anlatabildik. Bizi biz büyüttük ve biz öldürdük. Gömdük içimize ne varsa bir de çiçek ektik üstüne anlaşılmasın diye altı mezarlık üstü bağ bahçe anlatamadık çok yordular toparlayamadık..
Fabrikadan erken ayrılmış ve garip bir istek ile doğruca kabristana gelmiştim!. Kabristanın girişinde biraz duraksadıktan sonra içeriye girdim. Yakın bir tarihte cenaze arabasıyla geleceğim bu kabristana şimdilik canlı olarak giriyordum! Burası kabristandı, burası herkesin geleceği son ikametgahtı! Kabristanı ağır adımlarla dolaşmaya başladım. Etrafıma büyük bir hayretle bakıyor, her şeyi görmeye, her şeyi anlamaya çalışıyordum. Daha önceleri işyeri veya fabrika yapacağımız arsaya gelir, arsanın bulunduğu yeri ve çevreyi etüt ederdim. Şimdi ise çok farklı düşüncelerle, çok farklı bir etüt içindeydim! Mezarlık sakin bir yerdi!. Mezarlıklar arasında yürürken ve mezardakileri düşünürken, canlı olduğumu ilk kez fark ediyor gibiydim! Canlılık hayret verici bir şeydi! Herhangi bir kayanın canlı gibi yürümesini, koşup zıplamasını görsek, hayretler içinde kalırız. Su, toprak, kaya gibi bir madde olan insanın yürümesini, koşmasını veya konuşmasını ise alışkanlıktan olsa gerek gayet doğal karşılıyoruz. Düşünce tembelliği içinde esneyerek "Canlıdır yürür, canlıdır koşar, canlıdır konuşur" diyoruz. İyi, iyi de bu can ne? Bu can neyin nesi. Herhangi bir kayaya can vermeye kalkışsak, can vermek bir yana, vermek istediğimiz canın ne olduğunu, nasıl bir şey olduğunu biliyor muyuz? Belki bu sorunun cevabını canlı olan bizler değil, canını yitirmiş olan bu ölüler, bu mevtalar verebilirdi!. Bazı şeylerin ne olduğu, belki varlığın- da değil yokluğunda anlaşılıyordu!.
Sayfa 55 - İnsan Dergisi YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 15bin ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.