Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tecrübe ıstıraptır güzelim :) (muhteşem bir paragraf)
Konu ben değilim ki. Hiçbir zaman da olmadım. Asıl sen kimsin? Senin heyecanların neler, tutkuların neler, hayal kırıklıkların neler? Şu hayatta başın sıkıştığında ilk kimi ararsın? Seni karşılıksız seven insan kimdir, ne bok yersen ye seni bağrına basacak insan kimdir? Eğer böyle biri varsa bu akşam onu ara, halini hatırını sor bu vesileyle. Yoksa sen de bir gün benim gibi yapayalnız kaldığında, ufacık bir şeyi danışmak için bile arayacak kimseyi bulamazsın. Bu sözlerimi harcanmış yıllarımın manifestosu olarak kabul edebilirsin. Çünkü büyük bir tecrübeyle konuşuyorum, tecrübe ıstıraptır güzelim ve zannettiğinden çok daha fazla ıstırap çektim. İstersen sonra yine araşalım, daha 64 dakika bedava konuşma hakkım var çünkü. ..
Son paragraf
... Odaya girdiklerinde, efendilerini en son gördükleri, hayret edilesi güzelliğinin doruğundaki haliyle gösteren muhteşem bir tablonun karşı duvarda asılı olduğunu gördüler. Yerde ise kalbine bıçak saplanmış smokinli, ölü bir adam yatıyordu. Pörsük yüzü kırış kırış olmuş, iğrenç görünümlü bir adamdı bu. Kim olduğunu ancak parmaklarındaki yüzükleri inceleyince anlayabildiler.
Kitabın son paragrafıdırKitabı okudu
Reklam
Kesilmesi mümkün olmayan paragraf...
"Anlayışla gülümsedi; aslında anlayıştan da öteydi. Yaşamınız boyunca dört beş sefer rastlayabileceğiniz türden, içinde sonsuz bir güvence barındıran o ender gülümsemelerden biriydi. Bir anlığına bütün dış dünyayla yüz yüze gelip -ya da yüz yüze gelmiş gibi yapıp- ardından karşı konulmaz bir önyargıyla, sizin lehinize dönen, 'size' odaklanan bir gülümsemeydi. Sizi, nasıl anlaşılmak istiyorsanız öyle anlıyordu, size inanılmasını istediğiniz gibi inanıyordu ve sizin hakkınızdaki izleniminin, tam da bırakmayı umduğunuz en iyi izlenim olduğuna dair size güvence veriyordu. Tam da o anda gülümseme silinip gitti; artık, konuşmasındaki süslü resmiyetle saçmalamaktan kendisini kıl payı kurtaran otuz bir-otuz iki yaşlarında şık, genç bir kabadayıya bakıyordum."
Sayfa 46 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
_Mustafa Kemal, bir Türk’tü; Türk olmaktan gurur duyuyor; “Türkiye Türklerindir” parolasıyla yaşıyordu. Ne Tanrı’dan, ne bir kişiden ne de kurumdan çekinmeyen, tam bir devrimciydi. Onun için resmi ya da kutsal olan hiçbir şey yoktu. Türkiye’yi Padişah’ın ehliyetsizliğinden ve despotizminden olduğu kadar, yabancıların pençelerinden kurtarmakla
Muhteşem bir paragraf..
Bizlere başkaları tarafından sunulan bir geleneğin, kasten ya da farkında olmadan cahili olduğumuz bir geleneğin, bizi nasıl şekillendirdiğinin ayırdına varmıştım. Yegâne amacı başkalarını insan değilmiş gibi göstermek, canavarlaştırmak olan bir söyleme sesimizi ödünç verdiğimizi kavramaya başlamıştım. Ne de olsa o söylemi beslemek çok daha kolaydı, ne de olsa eldeki gücü korumak, insanın gözüne daima izlenmesi gereken yolmuş gibi görünürdü.
Sayfa 198Kitabı okudu
muhteşem bir paragraf
Benim de kötü dönemlerim vardır.Kimin yoktur ki? Ama beni ele geçirmiş değil.Onlar hastalığımın değil, benim varlığımın bir parçası.İsterseniz şöyle diyelim; onlarla beraber yaşama cesaretini gösterebiliyorum.
Sayfa 84 - Nietzsche
Reklam
Tam olarak beni yansıtan muhteşem paragraf
Zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim... Bu hal gerçi birçok fırsatları kaçırmama sebep olurdu, fakat fazlasını isteyerek talihimi ürkütmekten her zaman çekinirdim.
Muhteşem paragraf!
Aklı başında genç, arkadaşlarının düştüğü komik durumlara düşmez ve onların çalışmayla ilgili yerici, saçma muhabbetlerine izin vermez. Çünkü birçoğunun kendi hayatını bile şekillendiremediğini ve tıpkı cansız bir oyuncak gibi girdabın içinde olduklarını bilir. Onlarla konuşurken ruh sağlığı doktorunun aklı yerinde olmayan hastasını dinlediği zaman söylenene çok fazla inanmaması gibi dinlemelidir. Ne yani bana karşı önyargıları olacak diye, onların sevgisini ve hayranlığını kazanacağım diye verimli çalışma mutluluğuna, sağlığıma, özgürlüğüme mi değişeceğim onları! Mutlulukların yorgunluktan, kuru gürültüden ibaret olduğunu biliyorken onların saçmalıklarına mı katılayım? Konuşmaların kendilerini haklı çıkarmaya varacağını bildiğim için onların muhabbetlerine asla girmem, boyun eğmem. Yalnızlığı bin kere tercih ederim.
enfes bir paragraf
İslam vecd ve imanının, ana sütünden daha beyaz ve daha temiz çarşafı üzerinde Yirminci Asrın dünyasına at şifalı ve zehirli ne kadar yemiş varsa hepsini silkeledikten sonra bizden olan her şeyi çekici ve bizden olmayan her şeyi itici bir ana kıyas vahidine sahip, sağ elimizde Allah'ın kul parmağı girmemiş biricik Kitabı ve sol elimizde insanoğlu bütü nun olanca fikir ve iş kütüphanesi, âni bir şahlanışla, kendi kendimizi bulma!.. Kurtuluşumuzun ve dünya çapında kurtarıcılığımızın reçetesi sadece budur: Ve bu reçetenin temel unsuru İslâmiyettir. İşte bugünden başlayarak kendimizi çerçevelemeye memur bildiğimiz muhteşem ve açıklığı içinde bir o kadar mahrem hakikat!
az önce bir post atmıştım. birkaç sonraki paragraf şöyle: Yaklaşık 3.8 milyar yıl önce: su tüm dünyayı kaplıyor. Bu basınç ve volkanları tetikliyor. Suyun içinden volkanik tepeler yükseliyor. Bu volaknik patlamalar sonucunda soğuyan lavlar, Dünyanın ilk okyanus adalarını oluşturuyorlar. İleride bu adalar birleşip kıtaları oluşturacaklar. Bebek Dünyanın suyu ve karası var, fakat atmosferi hala çok zehirli. Bu dönemde bir gök taşı yağmuru daha başlıyor. Birinci nesil gök taşları suyu taşımışlardı. İkinci neslin de hayatın yapıtaşı olan karbon moleküllerini ve aminoasitleri taşıdığını düşünenler var. (((( KAYNAK: 1969'da Murchison/ Victoria/ Avusturalya yakınlarına düşen Murchison gök taşında, 19'u Dünyadaki yaşamda var olan, 90'ın üzerinde farklı aminoasit bulunmuştu. Kuyruklu yıldızlar ve diğer güneş sisteminin dışından gelen buzlu cisimlerin kendi dış yüzeylerini koyulaştıran, bu tür kimyasal süreçlerle oluşmuş, büyük miktarlarda karmaşık karbon bileşimleri ( örneğin tolinler) barındığı düşünülmektedir.))))) Bu gök taşı bombardımanının sebep olduğu toz ve gaz, güneş ışınlarını kesiyor. Bu ise havayı soğutuyor. Şimdi dünya buz gibi... LAN NASIL NASIL YAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA??? AKLIM ALMIYOR OKURKEN HAYRAN KALDIM RESMEN. BU OLAYLARIN BU KADAR MUHTEŞEM DÜZENLERDE SEYREDİP SONUNDA ORTAYA CANLILIK ÇIKARMASINA TESADÜF DİYENİN KELLESİ TEZ VURULA!!!
Reklam
"Benim başucu kitaplarımdan birisi Erasmus'un Deliliğe Övgü adlı muhteşem eseridir. Ne zaman canım sıkılsa; ne zaman insanların açgözlü lüklerinden, hırslarından, tatmin edilmemiş egolarından ve aptallıklarından sıkılsam, hemen Erasmus'a sarılır, birkaç paragraf okurum. Böylece 1469'da doğup 1536'da ölen ünlü Rönesans hümanistinin eleştiri oklarını yönelttiği ve alay ettiği insan soyunun, aradan geçen bunca yüzyıla rağmen pek fazla değişmemiş olduğunu görür, kendi dertlerimi unuturum. Erasmus insanların deli olduğuna inanır. Gerçekten de barış yerine savaşı, zevk yerine cefayı, dostluk yerine bin bir dikenli düşmanlığı seçen ve şu dünyadaki kısacık misafirliği birbirine zehir etmek için uğraşan bir canlı türüne delilikten başka hangi sıfat yakıştırılabilir?"
Sayfa 61
Dikkat!!!
Günümüzde bilgiye ulaşmanın en kolay ve anlaşılır yoludur okumak. Zamanın koşturmacasında kitap okumaya ayrılan süre maalesef oldukça az bir süredir ve hızlı ve anlayarak okumak bir beceri değil zorunlu bir ihtiyaçtır. Bu yazıya başlamadan önce Türk Edebiyatının önemli yazarlarından olan Reşat Nuri Güntekin'in kitap okuma ile ilgili bir kısa
23 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.