Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Mustafa Kemal Paşa, artık Karargâh’tan ayrılarak İstasyon’da bir ev edinmişti. İsmet Bey, ben iyileşir iyileşmez, Karargâh’a gelmemde ısrar ediyordu. Babasının ölmüş olduğunu haber aldığım zaman, onu taziyeye gittim. Beni orada alıkoyarak tekrar vazifeme başlattılar. Vaktiyle Binbaşı Salih’in işgal ettiği büyük oda on üç küçük bölmeye ayrılmıştı. Bunlardan biri de benimdi. Gözlüklü, şişman bir adam karşıma çıkarak dedi ki: — Safa geldiniz, uğur getirdiniz, Şark’tan şimdi aldığımız bir telgrafa göre Kâzım Karabekir Kars’a girmiş. Bundan sonra, küçük bölmelerde oturan zabitlere seslenerek: — Şark kısmını idare edenler bu akşam tatlı yiyecekler, Garp kısmında olanlar pırasa yiyecekler, dedi. Etrafını yirmi kadar Erkân-ı Harp Zabiti aldı. Bunlar, ben hastayken gelmiş olanlardı. Neşeli, şişman zabit, Mustafa Kemal Paşa’nın yanında hizmet eden Yüzbaşı Tevfik idi (soyadı: Bıyıklı). Kars’ın işgali bizim ümitsiz vaziyetimizde tek ışık olmuştu. Miralay İsmet de çok sevinmişti. Geldi, hemen oturup: — Kâzım Karabekir’i tebrik edelim, dedi. Derhal bir tebrik telgrafı yazdık. Duyduğuma göre, Miralay İsmet, Mustafa Kemal Paşa ile çalışmadan önce, Kâzım Karabekir’in en yakın arkadaşıymış. Bu sebepten çok memnun görünüyordu. Karabekir’in bu başarısı, muntazam ordu kurma işiyle uğraşanlara kuvvet verdi. Bu aralık, Ali Fuad Paşa aleyhinde geniş bir propaganda dönüyordu. Onun Mustafa Kemal Paşa’ya rakip olduğunu ileri sürenler vardı. Belki bu yüzden, Mustafa Kemal Paşa da onun çok aleyhinde bulunuyordu. Bu da Ali Fuad’ın çok dostu olan Dr. Adnan’ı ziyadesiyle üzüyordu.
Mustafa Kemal'in amacı, yüzyıllardır horlanmış, dışlanmış, zorla ezilip sindirilmiş Anadolu Türk halkını bir an önce ulus bilincine ve kişiliğine kavuşturmaktır. Bunun için de Türkçülük düşüncesinin öncelikle Osmanlıcılık gibi, İslamcı Türkçülük gibi, Turancılık gibi çağdaşı niteliklerinden arındırılması gerektiğini düşünmektedir.
E Yayınları 1992 Sayfa: 135
Reklam
Her ne kadar, Mustafa Reşit Paşa ve arkadaşları da daha Tanzimat Fermanının hazırlanması sırasında ırk ve mezhep gözetilmeksizin devletin bütün uyruğunun konuşabileceği ortak bir dil arayışına girişmişler ve halkın büyük çoğunluğunun konuştuğu Türkçeyi resmi dil olarak kabul etmişlerse de, Türkçe adını kullanamamışlardır. "Türkçe" sözcüğünün Osmanlılarca bir resmi belgede ilk kullanılışı ise, 1876 yılında olmuştur. Birinci Meşrutiyette Sultan II. Abdülhamit'in yürürlüğe koyduğu 1876 Kanunî Esasi'nin (Anayasanın) 18. maddesinde, ilk kez, "Osmanlı Devleti'nin resmi dilinin Türkçe olduğu ve devlet hizmetinde çalışacak kişilerin bu dili bilmek zorunda oldukları" hükmü getirilmiştir.
E Yayınları 1992 Sayfa: 121
Atatürk ona ve yine çocukluk arkadaşı olan Nuri Conker'e ayrı bir sevgi beslerdi. Mektuplarında "Kara gözlü Salih'im, kuzum, kardeşim, burma bıyıklı Salih'im" gibi hitapları vardır. Salih Bozok da Mustafa Kemal'e büyük bir dostluk bağıyla bağlıydı. Öyle ki, 10 Kasım günü Paşa vefat edince, Salih Bozok da, "Mareşal bir yere gidiyorsa, yaveri yanında olur" diyerek intihara teşebbüs etmiş ancak ölmemiştir.
Sayfa 378 - Kronik KitapKitabı okudu
İstiklal savaşı sırasında Duatepe'nin düşmandan geri alınışından sonra Kolordu Kurmay Başkanı Hayrullah (Fişek) Bey, bir akşam yemeği hazırlamıştır, ortada bir cılız tavuk ile dört beş dilim siyah ekmekten başka bir şey yoktur. Hiç kimsenin ağzına 24 saattir hiçbir şey girmemiştir. Gazi Mustafa Kemal Paşa, Asım (Gündüz) Bey, Kazım (Özalp) Bey, bağdaş kurarak sofraya otururlar. Hayrullah (Fişek) Bey, Tevfik (Bıyıklı) Bey, Salih (Omurtak) Bey, Muzaffer (Kılıç) Bey, Salih (Bozok) Bey, biraz uzaktaydılar. Mustafa Kemal Paşa, Kazım Bey'e dönerek; "Erlere yiyecek olarak ne verebildiniz?" diye sorar. Kazım Bey şaşırır ve duraklar, kurmay başkanına dönerek… "Hayrullah Bey onlara ne verebildiniz ?" diye sorar: "Efendim dün tedarik ettiğimiz buğdayı kavurmaları için birliklere dağıtmıştık!…" Mustafa Kemal Paşa, biraz durakladıktan sonra ayağa kalkar ve tavuğa el atmadan yürür, herkes onu takip eder, o akşam herkes aç yatar.
Sayfa 30 - Güven KitabeviKitabı okudu
31- Beşinci Ordu Kumandanlığı'na Şifre Düşmanın bomba ile olan faaliyeti kıtalarımızı yaralamaktadır. Aynı şekilde karşılık vermek üzere bomba atabilmek için her iki fırkaca üçer yüz bomba talep olunmaktadır. Şimdilik 5 bin bombanın hızlı bir şekilde verilmesi arz olunur. 14 Temmuz 1915 Şimal Grubu Kumandanı
Sayfa 54 - #çamlıcayayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ali Fuat'ın Genç Mustafa Kemal'i İlk Gördüğü An
❝Kısa bir süre önce içeriye on yedi, on sekiz yaşlarında; sarı saçlı; parlak mavi gözlü, sarı bıyıklı, pembe yanaklı, zayıfça bir çocuk girdi. Giydiği şık Harbiyeli elbisesini düzgün bedenine pek yakıştırmıştı. Vakurdu.❞
GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA* Ben o yılların macerasından geldim Barut, toz ve ihtilaldi hepten. Dolaklı, hilal bıyıklı süvarilerle, Hüzünlü marşlar söyleyerekten Bir davul zurna, bir üçlü, bir bayrak Saf çelik kılıçlar ata yadigarı, Yorgun söğütler, mahzun yollar, kağnılar Göğsü tekmil düğmeli bir zabitin ardından Bir yıldızlı tanyerine at
Sayfa 82 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Mustafa Kemal'in Suriye arkadaşları, o günlere ait renkli hatıralar nakletmişlerdir. Şam mahallelerinin sapa bir yerinde ve bir sürgün evinde üç kişi arasında «Vatan ve Hürriyet Cemiyeti»nin kurulduğu geceden sonra, Mustafa Kemal'in uykuları kaçmıştır. Geceleri uyuyamaz. Şam'ın zenginleriyle orta hallileri, kayısı ve üzüm kokan
Ankara II
Ve CUMHURİYET diye on harfli bir sözcüğü heceler içinden Mustafa Kemal. Ayağında kilot ve avcı ceketi/ Atpazarı'nda köftecilere dönercilere gülüp/Kuyulu Kahve'de tavla oynayanlara bakıp/iskambil oynayan çetecilerle selamlaşıp/ve Taşhan'da dolaşıp/Vasıfı, Necati'yi, Mahmut Esat'ı dinleyip/atlı atsız Kuvayı Milliye'cilerle karşılaşıp/kalpağını kaşlarının üstüne düşürüp/ve bastonunu kaldırarak ve köpeğiyle Yahudi mahallelerinden geçip/başını okşayıp sarı bir çocuğun (haftalardır kendi kendine düşündüğünden)/ve sol elini hep pantolonunun cebinde tutup ki bıyıklı ki kolalı yakalı ve artık rakıya alışmış ve şiiri bıraktığı için küskün, isyanlı/ve çocuk gibi gözleri ve elleri
Reklam
Mustafa Kemal,
Ortak ve yakın arkadaşları Fuad Bey'in (Bulca) düğününü haber veren dostu Salih'e (Bo­zok) 3 1 Ekim 1914'te Sofya'dan yazdığı bir mektupta kendini şöyle anlatır: Güzel gözlü, burma bıyıklı Salih'im, Yeni evlenen bir zatın gönlü hayat, aşk ve saadet hisleriy­le meşbudur. Bu en kıymetli bir zamandır. İnsanlar hayatında bu nurlu ve sürurlu dakikaları ölünceye kadar hep aynı suret­le mütehassis olarak pek mühim ve hayatı için tarihi bir hadise olarak yad ve tahattur eder. Sen bunu kendinden bilirsin. Ben bunu tecrübe etmedim. Fakat az çok hayatı ve insanları tah­lil ettiğim için bu neticeyi buldum: Hayatın vücuhundan [çe­şitli yönlerinden] birkaçını görenler evlendikten sonra gayrı mekşuf olan vücuhunu da [keşfedilmemiş yönlerini de] biz­zarur müşahede ederler. Bu müşahede pek tatlı olabildiği gi­bi pek acı da olabilir. Biz Fuat için latif ve saadetli manzaralar­la, hayat-ı izdivaciyesinin [evlilik hayatının] tetevvücünü [taç­lanmasını] dua edelim.
Sayfa 102Kitabı okudu
heyet-i temsiliye namına biz buralı türk düşük bıyıklı yedi toprağa düşük allah diyen barut yalamıştı tekbir soluklu üç hilal dökülür ellerinden uf içi kalabalık büyük allah
Sayfa 60
Ali Fuad( Cebesoy) anılarında Mustafa Kemal ile tanışmasını anlatmıştı: Nöbetçi subay, hademelerden birine Mustafa Efendiyi çağırmasını söyledi. Az sonra içeriye sarı saçlı,parlak mavi gözlü, sarı bıyıklı ,pembe yanaklı bir çocuk girdi. Şık harbiyeli elbisesini vücuduna yok geliştirmişti. Nöbetçi subayı selamladı. Omzunda biri kırmızı,üçü sarı dört şerit vardı. Sarı şerit Fransızca sınavını geçtiğini gösteriyordu. Sarı saçlı,sarı burka bıyıklı delikanlı ayaklarını birbirine vurarak selam verdi.
Meşrutiyet'in gelişi ile Türkler arasında bayraklar, şenlikler, vatan, hürriyet sözcükleri ile güzel günler geçirilmiş. İttihat ve Terakki kulübü, ileri fikirli ve "Con" denen "Jeune" Türklerin devamlı gittiği yer olmuştu. Babam da, kardeşlerim de bu conlardandı. Benim büyüdüğüm ve İstanbul'dan gelmeye başlayan gazeteleri okuyabildiğim çağda, bu ileri kafalı kişilerin akıl hocası Larnaka'daki Niyazi Efendi adlı bir ilkokul başöğretmeniydi. Bu, Mustafa Kemal'in çıktığı zamana rastlar. O, bütün gazeteleri, elde edilebilen kitapları okur; kuşkuları, bocalamaları olanlara akıl hocalığı ederdi. Kısa boylu, kırçıl bıyıklı, çok terbiyeli, çok iyimser bir adamdı.
Sayfa 34 - GİRİŞ Gençlik Yılları - Niçin ve Neyi Yazıyorum? 1Kitabı okudu
92 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.