HER ŞEYİ FAZLASIYLA ANLAMAK BİR HASTALIKTIR.
Edebiyatın psikoloğu olan, çağ açıp çağ kapatan, yeni bir tür oluşturup o türün bir mevsimi olan yazarın koltuğunun karşısındayız. Israrla kaçan aynamızı yüzümüze tutuyor. Bu eser bir tutum olarak, modern Rus toplumunun kaçınılmaz olarak ürettiği türden sorunların bir örneği. Rasyonel egoizm ve diğer
Herkes “mutluluğun resmi” ni sorar ya…
Bende “mutluluğun rengi” ni sordum…
Mutluluk dilenir gibi…
Tatminsiz hiç bir ruhu ve kalbi tatmin edecek mutluluk yok…
Öyleyse ruhları ne ile renklendirirsen renklendir hayatını mutluluk ve mutluluğun rengi üzerine kuran hepimizin yanından, içinden ve her anından geçen zaman…
Zamana kurgulayacağın her
Bazı kavramlar vardır, örümcek beyinli insanların ağlarına takılan ve o örümcek beyinlilerin ağlarıyla etrafını iyice sarıp yemleri olarak kullandığı. Bu kavramlar, bu insanların kaleleridir ve hayatları bunlara bağlıdır; bu kaleler ne kadar sağlamsa ve konforluysa, hayatları da o derece güzel ve güvenli geçer... İşte bu kaleler kişiye, zamana ve
Baştan sona, her bir kelimesinde, kitaba dair her bilginin, her sonucun, her nedenin olduğu bir inceleme yazısıdır. Kitabı okumayanlar, eğer olayların sonucu ne merakıyla okuyacaklarsa, bu incelemeyi okumamaları daha iyi olur. Benim gibi her şeyi bilmesine rağmen, nedenlerini ve işlenişini merak ederek okuyacaklarsa buyursunlar.
BÖLÜM 1
1900'lü
Ermiş kitabının yazarı Halil Cibran Lübnan asıllı ABD vatandaşıdır. Ermiş, yazarın İngilizce yazdığı eserlerinden biridir. 1923 yılında ilk basımı yapılmıştır.
Ermiş, 100'den fazla dile çevrilerek Dünya edebiyatı tarihinde en fazla çevrilen kitaplardan biri olmuştur.
Doğu’nun Nietzsche’si olarak adlandırılan Cibran’ın en ünlü eseri olan
Yaşasın hüzün, fakat ölüyor!
"Ölü ya da diri ele geçirilmeli!" Fakat afişin altında resmi yok. Ressamlar mutluluğun peşinde koşmaktan yorulup hüzün ateşleri yaktılar... "
Sıcacık, etkileyici, insanı sarıveren, etkisinden kolay kurtulamayacağınız bir aile hikayesi bu. Galler’de, yemyeşil bir vadinin ortasında, kömür madenleri ile doğanın iç içe geçtiği küçük bir köyde; kalabalık ailelerin, arkadaşların, komşuların, acıların ve mutlulukların ortasındaki yaşamı bir tablo titizliğinde, şiirsel diliyle bizlere sunuyor
Unutmak mümkün mü Arvasi gözlerini
Yine hatırlattın o simsiyah renklerini
Şiire kaleme uzandırdın ellerimi
Depreştirdin yaralarımı dertlerimi
Nedir kaderin bizden istediği
Beraber yürüyelim mi
Yaşlanalım mı bir dağ evinde
Ellerim ellerinde
Gözlerim gözlerinde
Var mı bizim için çizilmiş bir hikaye
Var mı bizim içinde mutluluğun resmi
İnsan sevdiğini gözler mi özler mi
Bekler mi her an yolunu
Bunları seni görünce anladım
Yüreğin yüreğim olur mu
Bu umudun sonu vuslat olur mu
Sevenler için midir hasret
Değişmeyen bekle beklet
Bitsin be Arvasi gözlüm özle özlet
Bu şiirlere dayanmayacak artık mürekkep
İNANÇ VE AKLIN MUHTEŞEM DANSI
Okuduktan sonra beni çok etkileyen bu muhteşem kitabı muhakkak satırlara dökmeliydim dedim, o zaman buyurun başlayalım.
Önce Boethıus’un yaşamına göz gezdirip daha sonra kitabı ana hatlarıyla, vurucu başlıklarını küçük özetler halinde inceleyeceğim.
Anicius Manlius Severinus Boethius, Romalı soylu bir Hristiyan
Öğrendiğim onca şeyden sonra, zamanda geriye gidip tam buracıkta ilk hapını yutmadan önce ergen halimle konuşabilseydim ona ne derdim, diye düşündüm. O gence çektiği sıkıntı hakkında daha dürüst bir hikâye anlatmaya çalışırdım, diye umuyorum. Bugüne kadar sana anlatılanlar yanlış, derdim. Tüm antidepresanların kötü olduğu anlamına gelmiyor bu: