Yazar demiş ki bu kitabın son sözünde:
"Ben size bütün bunları olup bitmiş gibi anlattım, çünkü biri de bana böyle anlattı.
Oysa gelecekte olacakmış gibi de anlatabilirdim."
Bence bu kitaptaki,insanların zamanlarını çalan , modern hayatta insanları "sanal sosyal kalabalıkta " yalnızlığa sürükleyen duman adamlar ellerinde birer akıllı telefon ile içimize yerleştiler!
Yani evet bu akıllı telefonlar yokken yazılan bu hikaye, gerçekten de yaşandı yaşanıyor...
Momo sen ne güzel bir kitapsın...
MomoMichael Ende · Pegasus Yayınları · 201765,8bin okunma
baba ben artık bu evde yaşamak istemiyorum yıllardır ruhumuzu öldürdün bu evde hayatında bir roman okumadın bir sinemaya gidip heyecanlanmadın beni ve annemi bu çirkin eşyanın içine hapsettin yemekten ve uyumaktan başka bir şey düşünmedin bende bütün duygular senin bu inatçı duygusuzluğuna karşı gelişti kuru mantığınla içimizi kuruttun sana benzeyen taraflarımdan ellerimden ayaklarımdan utanıyorum ihtiyarlayınca sana benzemekten korkuyorum kötülük edemeyecek kadar kısır kafanda yalnız bizim için yaptıklarının defterini tuttun bana aldığın ilk elbiseden verdiğin son harçlığa kadar hastalığımda uykusuz kaldığın gecelerin hesabına kadar kaydettin bu ağır havalı evin içini güzel bir müzik sesiyle bir kitapla süslememe izin vermedin nasılsa eve giren bütün güzelliklerin birer birer yok oluşunu kayıtsız bir sabırla seyrettin kanaryam öldüğü zaman bir yenisini almadın çiçekler solunca boş saksıları balkona taşıdın hiç duydun mu hediye diye bir sözün olduğunu insanların birbirine aldıkları ve genellikle çocukları sevindiren hediye bir gün elinde bir balonla eve döndün mü yaptığım resimler için ağzından çaktığın çivilere dikkat et duvarları berbat ediyorsun sözünden başka bir söz çıktı mı bu evde senden başka varlıkların yaşadığını hiç düşündün mü ben bir kitap okurken ne okuyorsun diye bir soru sordun mu beni elimden tutup bir gün parka götürdün mü sadece o soğuk mantığınla tenkit ettin elektriği açık bırakmışsınız pencereyi kapatmamışsınız radyoyu kapatın başım ağrıyor roman okuyup gözlerinizi yormayın boşuna elektrik yanıyor okuduklarınızın hepsi yalan senin bana isyan etmene bu kitaplar sebep oluyor
Nasıl güzel bir kitapsın sen... Büyümüş de küçülmüş düşüncelerin izlerini sürdürdün bize Zeynep'in, Ahmet'in mektuplarında... Ankara İstanbul arası gittik geldik güle oynaya, kahkalar eşliğinde... Sonra bir dur ama dedin bize, tamam komik ama gör işte aileleri, öğretmenleri, akrabaları... Gör büyükleri küçüklerin dünyasından... Baktık anladık ama yine de büyük olmaya devam ettik... Babalar hep birinci...
.
Vicdan azabını sorgulattın, sözde memleketini sevenleri gösterdin bize... Sistemin aksayan tarafından topallaya topallaya yürüdük. Aman harflere basma!
.
Arkadaşını satmayanı da gördük, alay ettikleri kekeme çocuğun büyük hünerini de... Peki neden kekeme oldu ki o çocuk?... İsmin hâllerini de öğrendik... Verilen cümledeki ev ne halde sorusunun yanıtını da... "i" halindeydi ev evet ama iyi değildi
.
Sonra aaa bu Hababam Sınıfı dedirttin... Velhasıl düşündürttün iki kahkaha arası... Armut dibine düşer oldu özeti... İşte öyle güzel bir kitapsın sen Aziz Nesin'in elinden...
“Kazanmamak, kaybetmek demek değildir.”
Ah benim çocukluğum, en güzel, en mutlu günlerim. Nasıl da beni 40 yıl öncesine götürdü. Fakat şimdi bir veli ve öğretmen olarak kitapta yer almayan çok daha zor problemlerle karşı karşıyayız...
Ne okudum derseniz kısaca anlatmak isterim. Bu sefer kahramanlarımız iki çocuk; Ahmet ve Zeynep. İstanbul'da ilkokulda birlikte okurken Zeynep'in babasının işi gereği Ankara'ya gitmesi ile iki arkadaş ayrılırlar. Birbirlerine mektup yoluyla iletişim kuran iki çocuk; okul, aileleri ve o dönemin toplumsal yapısını bizlere anlatırlar.
Kitapta en çok toplumsal değişim, eğitim sistemi dikkatimi çekti. O dönem çocuk olmanın (bendeniz gibi) çok şanslı olduklarını düşündürecek güzel bir kitap. Bazen güldüm, bazen hüzünlendim çok da düşündüm. Ne ara bu kadar bozulduk diye...
Şimdiki Çocuklar Harika...Adı gibi ne güzel kitapsın sen... Ben çok beğendim. Anneler, babalar ve sevgili meslektaşlarım, 40 yaş üstü iseniz mutlaka okumanzı öneririm.
Aslında bu bir aşk kitabı. Aslında diyorum, çünkü dönem anlatımı aşkla aynı ağırlıkta tartıyor. Ve hangisi diğerinin önüne geçiyor, anlamak mümkün değil.
Bu, hiç kimsenin ayıla bayıla okuyacağı bir aşk değil. Evli bir adama duyulan, takıntılı, karaktere kişiliğinden tavizler verdiren, ona beklemek ve kıskanmak dışında olanak sunmayan bir aşk.
Bildiğimiz günlüklerden biri değil bu. Atay’ın karalama defteri. Atay sevenlerin “Ne de güzel karalıyorsun be adam” nidalarıyla evlat edineceği bir şahıs kendisi. Ki, yazarın el yazısının yan sayfadan size bakıyor olması, harika bir ayrıntı, demeden geçemem.
Eğer Oğuz Atay’ın tüm kitaplarını okumak gibi bir muradınız varsa, bu kitabı sona bırakın
“Hayır, kendi kendini sen çekip ayıracaksın, kimse sana yardım etmeyecek. Kendi elinle sağ gözünü oyacaksın. Kendi elinle sağ elini keseceksin. Kendi yüreğini kendin deşeceksin.”
O kadar guzel bir kitapsin ki bittiğin icin ağlamak istiyorum... Bazen insanların benim delicesine sevdiğim şeylerin farkında olmamaları çok güzel, sanki o şeyle benim aramda kimsenin fark edemediği, hissedemediği bir bağ varmış gibi. Ömür, insanlara adapte olmaya yetmeyecek gibi görmüş olduk, tutunmanın ön koşulu adaptasyonken ve tutmanın arayışına da bir kez girildiyse eğer, insan devrikleşir. Eylemlerini sıraya koyamaz. İnsan, nasıl ayak uyduracağını bilememenin tökezidir artık başka ne söylenebilir..
Jane EyreCharlotte Brontë · Can Yayınları · 202031,2bin okunma
Kitap 4 karakterin düşünsel , yaşamsal, duygusal , insansal düşünceleri üzerinden anlatılmakta....
Bu dört karakter üzerinden anlatılan varolmanın dayanılmaz hafifliği , bende varolmanın dayanılmaz ağırlığı oldu... Dayanılmaz bir ağırlık çöktü içime anlatamam. İki kadın karakter birbirlerinden zıtlar. Aynı ulustan gelmekte ancak düşünce ve
Ahh sen nasıl bir kitapsın beni bu kadar hüzünlendirdin :(
Hiç bitirmek istemedim ama bilirsiniz ki her güzel bir şeyin sonu vardır. Ne yazacağımı inan bilmiyorum kitabın etkisinden çıkamadım hala.
Bukre' nin Selim'le evlenmesi mi? ya da Fazıl'ın hikayesi mi yaşadıkları mı?
Çok güzel bir anlatım olmuş gerçekten.
Yalnızlığın yalnızlığı varmış bizim bilmediğimiz :(
Şiddetle tavsiye ediyorum.
Anlatılmaz yaşanır denilir ya bence yaşanması gereken bir kitap...
Şimdiden iyi okumalar.
Alıntı yapmaya da doyamadım :)
BukreKahraman Tazeoğlu · Destek Yayınları · 201321,1bin okunma
“Carpe Diem”diye fısıldadı Bay Keating,”
“Bu kitapla fazla geç tanışmışım.
Ama iyi ki de buluşmuşuz o sayfalarla, iyi ki de her satırın bana durup bir şeyler düşündürmesine izin vermişim.
Sen nasıl bir kitapsın?
“Wilton Akademisi; katı disiplin kuralları, ve saygınlığıyla bilinen bir okuldur. Tek ilke ‘mükemmellik’ (tek bir kalıba sokmak). Öğrencilerin tekdüze hayatı, okula idealist yeni bir edebiyat öğretmeninin gelmesiyle bir anda değişir. Okuldaki öğretmenler ve ailelerin aksine bu öğretmenin tek bir isteği vardır; öğrencilerinin anı yaşamaları, hayatlarını olağanüstü kılmaları. Keating’in gençlik yıllarında üyesi olduğu gizli kulüp Ölü Ozanlar Derneği’ne yeniden hayat buldurur öğrenciler. Şiirlerde bulurlar asıl benliklerini, ne ve nerede olmak istediklerini...
Yeni hissettikleri özgürlüğün nasıl trajik sonuçlanacağını bilemeden .”
Kitap hakkında ne kadar çok şey yazarsam o kadar haksızlık etmiş olacağım. Okuduğum kitapla içimde yepyeni şeyler vuku bulsun, diyorsanız buyrun Keating’ le tanışmaya. Hiç beklemediğim,beni çokça ağlatan bir son. Keating (Oh Kaptan! Benim Kaptanım!) çok çok güzel bir yer edindi kalbimde. Hep böyle hayatımıza dokunan insanlar olsun hayatımızda. Okuyun okutturun.
-Kitap okuyor musunuz Bay Anderson?
+Okumuyorum, eksikliğini de hissetmiyorum.
-Ama biz hissediyoruz.
Ölü Ozanlar DerneğiN. H. Kleinbaum · Bilge Kültür Sanat Yayınları · 201626,2bin okunma
İnsanlar neden böyle? Neden böyle acımasızdır, menfaatçidir, yalnızca kendini düşünür insan?
Kitabı okuduktan sonra buradaki incelemelere baktım. Ama bu kitabı görmedim ben incelemelerde. Bir kitap gördüm, sayfalarıyla, yazılarıyla bir kitap.. Hiçbirisi gerçek değildi ki..
Bir kitabın gerçek olması için ne gerekir? Bence anlayış gerekir,
Sen nasıl bir romansın nasıl bir kitapsın ?
Martinim , dâhi , cesur , dürüst, cömert , mert ve gözünü budaktan esirgemeyen gayretine merakına aşık olduğum adam .
Bir aşkın peşine düşüp kendini yeniden var ederken o verdiğin mücadele , azim ve sabır karşısında saygı ile eğiliyorum. Hiç kimsenin sana inanmıyorken senin kendine olan inancına
Bazı kitaplar vardır sende yeri ayrıdır. Kitaplığına bakınca ilk onu görürsün. İlk onu tavsiye edersin. Bu kitap işte o kitap. Kalbe dokunan bir yanı var. Hep hüzün içerisinde okursun. Her sayfası ayrı etkiler seni. Kitapta çizilmedik yer birakmazsın. Ve pek çok bölümünü paylaşırsın. Arkadaşların da okumuş kadar olurlar. Posta Kutusundaki Mızıka. Ne güzel kitapsın...