İthaki Bilimkurgu Klasikleri serisinden okuduğum 40. kitap oldu. Öncelikle gerek bu sitede gerekse başka yerlerde Dünya'ya Düşen Adam ile ilgili olumsuz yorumlar yapıldığını gördüm. Bunun temel sebebi kitabın okurlar tarafından anlaşılamamış olması. Fakat kitabın anlaşılamamış olmasının sebebi, tabii ki yazarın beceriksizliği değil, tamamıyla
Bütün anneler, annelerin en güzeli,
Sen, en güzellerin güzeli.
Onüçünde evlendin,
Onbeşinde beni doğurdun,
Yirmialtı yaşındaydın,
Yaşamadan öldün.
Sevgi taşan bu yüreği sana borçluyum.
Bir resmin bile yok bende,
Fotoğraf çektirmek günahtı.
Ne sinema seyrettin, ne tiyatro.
Elektrik, havagazı, su, soba,
Ve karyola bile yoktu
Balzac’la tanışmam lise dönemime denk gelir. Vadideki Zambak’ın tırt bir çevirisiydi sanırım. Kitabı o zamanlar klasikler arasında olduğu için merak etmiş almış okumaya başlayınca hatırladığım kadarıyla şöyle bir cümleyle karşılaşmıştım;
“Balzac kadınlar ile ilgili şöyle der; ‘Genç kadınları ciddiye almayın, onlar bencildir, onlarda gerçek dostluk
Paul Auster’ın en büyük eseri olarak gördüğü 4321, hayattaki alternatif olasılıklar ya da insanın önüne çıkan yol ayrımlarına göre şekillenen muhtelif hayatlarla ilgili bir roman. The Guardian’da Auster’ın bu romanı yazmaya babasının ani ölümü üzerine karar verdiğini ve yazmaya başladıktan sonra da bitiremeden ölmekten korktuğu için gece gündüz
YouTube kitap kanalımda İnsan Neyle Yaşar? kitabını neden en çok Türkiye'nin okuduğundan bahsettim: ytbe.one/FLNbCSjFh2I
Tolstoy'un bu kitabından çok daha sağlam kitapları varken neden bu kitap bu kadar abartılıyor? Bu kitabı okurken kendimi patileri arasında kuru ekmek tutan köpek yani Ekmek Reis gibi hissettim.
İtiraflarım
Friedrich Engels den bu kitabı okuyarak bir iki birşeyler kapayım olayın özüne ineyim istedim. Fakat Can yayınlarından okuduğum kitap beni baya yordu. Bu kitaba verdiğim 8 puan basıma değil aslında sadece
Komünist Manifesto 'ya. Yoksa tek başına basıma puanım 4-5 ancak olurdu.
Kitabın başında Karl Marx ve Friedrich Engels' in kısa
Maalesef yarım kalmış olan bu kitap için o kadar fazla olumlu sözler yazılır ki, eğer bunları yazmaya kalksam sayfalar dolusu yer kaplar. Böyle bir kitabın Dostoyevski'nin tutuklanması nedeniyle yarım kalmasının Dünya Edebiyatı için gerçekten büyük bir kayıp olduğu düşüncesindeyim. Eğer yazar tutuklanmayıp kitabını bitirebilmiş olsaydı kesinlikle
Ne muhteşem bir başlangıç ve ne kadar sürpriz bir bitiş. Her satırında, her sayfasında okuyucuda heyecanı diri tutan bir eser. Fazlasıyla düşünen, sorular soran ve aynı zamanda düşündürten kuvvetli bir kalem. Ben kimim? sorusunun sıklığı. Geçmiş ve gelecekle alakalı düşündürten yaklaşımlar. Muhteşem bir kurgu. Geçmiş filozoflar ve tabiki Friedrich Nietzsche.
Evet! Onur Şahin'den felsefeyi sevdirecek muhteşem bir roman sizleri bekliyor. Yalın, anlaşılır bir dille, karışık felsefe yollarını aydınlatan bir eser. Hiç felsefe bilmeyene bile felsefe merakını uyandıracağından şüphem yok.
Sizce yapay zeka ile felsefeyi bir araya getirsek neler olurdu? sorusu bile insanı heyecanlandırıyor öyle değil mi? Peki geçmişteki tüm felsefecileri yapay bir odaya yerleştirsek birbirleriyle diyalogları neler olurdu?
İşte bu sorularla yola çıkan romanımızın baş karakteri Diamond üniversite son sınıfta bu soru peşinden gidişiyle başlayan serüveni, başından geçenler ve ilginç bir sonla sizleri bekliyor.
Sizde onun gerçekliğe ulaşma serüvenine ortak olmak istiyorsanız Onur Şahin'ın bu eserini mutlaka tavsiye ediyorum.
Kurgusunu o kadar beğendim ki bence bir bilim kurgu filmi bile olabilecek bir eser.
Kalemine sağlık Onur Şahin. Yazmaya devam etmen dileğiyle.
Rüzgarın Adı. Kvothe ile tanışmadıysanız tanışın diyorum. SPOİLER İÇERECEKTİR. LÜTFEN ONA GÖRE OKUYUN!
Bir hancı var, KOTE. Hikaye onun tarafından aktarılırken iki farklı zamanda okuyoruz. Birisi yerleşik hayata geçen KOTE, diğeri çocuk KVOTHE. Hancı Kote elini eteğini her şeyden çekmiş, bana dokunmayan yılan bin yaşasın modunda kendisini lanetli