YouTube kitap kanalımda Albert Camus'nün hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz: ytbe.one/-_X3xWwwAoA
Yönetmen Akira Kurosawa'nın yine yönetmen Ingmar Bergman'a bir mektubu vardır, o mektubun içerisinde şöyle bir kısım geçer:
"İnsan, bir bebek olarak doğar, bir çocuk olur,
YouTube kitap kanalımda Huzursuzluk kitabını okumadan ölebilirsiniz dedim: ytbe.one/dR12B0gIkhg
"İnsanın karnı tok, sırtı pek oldu mu başkalarının yoksulluklarını okuması, merhamete gelip iç çekmesi ne tatlıdır."
Wolfgang Borchert
Onbinlerce defa okunmuş olan ve kendi açımdan 10 üzerinden 3 puandan fazlası etmeyecek bu roman
Bu sıkıntıların ne olduğunu iyice anladım artık. O kadar anladım ki, özne de ben, nesne de ben oluverdim. Yani sıkıntının ta kendisiyim. Bunu ortadan kaldıracak bir çare bulamadım. Bulsaydım -ki tek bir çare vardır bence- sıkıntıyı değil, dünyamı yok etmiş olurdum ancak.
Kuyucaklı Yusuf, yazarın okuduğum ilk kitabı. Genelde daldan dala atlayarak okumalar yaparım ancak bu sıralar okuduğum Esir Şehrin İnsanları, Ateşten Gömlek ve Kuyucaklı Yusuf kitapları benzer dönemlerde geçen ve aralarında benzerlikler bulup karşılaştırmalar yaptığım kitaplar oldu. Öncelikle tabii ki Sabahattin Ali'nin anlatımı diğer kitaplara
İnceleme başında ilk önce de Sade hakkında kısaca bilgi vermek belki de önemli olacaktır. Küçük yaşlardan itibaren şımartılmıș bir çocuk olarak büyütülmüştür. Özellikle babası bu konuda onu olabildiği kadar etkilemiştir. Varlıklı ve Fransız aristokrasi geleneğine mensup bir ailede olan de Sade ve ailesi liberten düşünceyi benimseyip istedikleri
Lakhes diyalogu, Platon’un erken dönem socratik eserlerinden biridir. Bu eserin kapsamı diğer diyaloglar ile ilintili ise bile bir konuda kendine özgü bir tarafı barındırmaktadır. Eserde Socrates ellili yaşlarındadır ve Lysimakhos, Melesias, Nikias ve Lahkes ile Lysimakhos ve Melesias’ın oğulları yer almaktadır. Konu gençlere verilecek eğitimin ne
Bence, eğer Bayan Brown ölürse, bütün o galaksilerinizi alıp, dürüp büküp çöp tenekesine atabilirsiniz. Eğer, bir özne yoksa, kâinattaki bütün nesneler ne işe yarar? Mesele insanlığın bu kadar önemli olması değil. Ben, insanın her şeyin veya fazla bir şeyin ölçüsü olduğunu düşünmüyorum. İnsanın hiçbir şeyin sonu veya son noktası olmadığını, ortası
Kafka’yı sadece Almancadan okudum –ciddi okuma– gerçi İngilizce ve Fransızcasından okuduğum birkaç şeyi saymazsak – yalnızca Şato’yu Almancadan. İtiraf edeyim, sonuna kadar gelmek oldukça zordu. Kafka kahramanının tutarlı bir amacı var. Kaybolmuş ama ruhsal olarak sallantıda değil; gittikçe parçalanmıyor. Benim insanlarım gittikçe parçalanıyor.
eskisinden daha çok sıkıntılı değilim, sevgilim. yalnız bu sıkıntıların ne olduğunu iyice anladım artık. o kadar anladım ki, özne de ben, nesne de ben oluverdim. yani sıkıntının ta kendisiyim. bunu ortadan kaldıracak bir çare bulamadım. bulsaydım -ki tek bir çare vardır bence- sıkıntıyı değil, dünyamı yok etmiş olurdum ancak. belki de, maddesel, yaşamaya ilişkin durumlardan soyutlana soyutlana, metafiziksel bir tablo çizdim kendime. "ne? nasıl? niçin?"ler daha bir çoğaldı böylece. amaçla günlük yaşam arasındaki uyuşmazlık, çelişmeli, sallantılı bir hayat biçimi sundu bana. geçenlerde birisi, "öyleyim, öyleyse varım." diyordu. ben diyemiyorum da. peki ne olacak? işte bu sorunun karşılığıdır benim hayatım. önce bir problem, sonra bu problemin çözülüşünde ortaya çıkan yepyeni problemler. tek bir kurtuluş yolu olsaydı, her şey çok kolaylaşırdı. her neyse, bırakalım bu filozofik ürpertileri de, gönlümüzdeki bir kırda bulduğumuz bir (achillea millefolium) bitkisini düşünelim. çehov'un bozkır hikayesini yeniden okuyalım. siyah orfe'yi bir daha görelim. kapalıçarşı'dan bezler alalım. yüreğimizi kuşatan bir sevginin, çeliğe su verir gibi, bizi nasıl sağlamlaştırdığını anlamaya çalışalım.
Eğitim “meselesi" sizin de kafanızı benimki gibi meşgul ediyorsa, eğitim ile alakalı her şeye istemeden de olsa dikkat kesiliyorsunuz.
Geçen akşam Yeni Şafak Gazetesi yazarı Yusuf Kaplan ile bir program vesilesiyle bir araya geldik.
MTO olarak kısaltılan, Medeniyet Tasavvuru Okulu’ndan bahsetti kendisi. Çok yorucu bir gün geçirmişti ama
İnsan için en iyi öğretmen, yaşanmışlıklardır. Hayatı boyunca bir çok şey görür insan, bir çok şeye bakar. Ama bu birçoklar, bu her şey, akıp gider. İnsanın yanıbaşında, ama insanın dışında. Bu akışta neyi alıp bulayabilirse üstüne, onları taşıyabilir benliğinde. Anlayabilmek için, hissedebilmek için özümsemek gerekir. Nasıl ki yanıbaşında akıp
O kadar anladım ki, özne de ben, nesne de ben oluverdim. Yani sıkıntının ta kendisiyim. Bunu ortadan kaldıracak bir çare bulamadım. Bulsaydım -ki tek bir çare vardır bence- sıkıntıyı değil, dünyamı yok etmiş olurdum ancak.
Bir kadına kaba ve kötü davranmanın romantikleştirildiği,taciz ve tecavüzün bu kitapların türediği mecralar hasebiyle normalleştirildiği kitaplardan bıktım.Kızlara karşı kaba davranan ve tacize varacak boyutlarda davranışlara sahip kişilerin aileden yaralı ve cool gösterilerek sempatize edilmesinden;kız çocuklarına ise bunlara karşı daima
Edebiyat Nedir?
Kimisine göre geveze, kimisine göre yaşamış en büyük filozof, kimisine göre edebiyatçı, kimisine göre de ettiği parlak lafların altını dolduramayıcı bir taklacı… O bir filozof, hiç şüphe yok ama bence bir psikolog da. Bu yanı daha az vurgulanıyor. O kendisini fenomenolog olarak tanımlayadursun, insanlar arası ilişkiye getirdiği en mühim yenilikle özne-nesne düalizmini harika bir şekilde özetleyen, özgürlüğe bakışıyla, eylemciliğe vurgusuyla yeni bir hayat felsefesi ortaya koyan ama en önemlisi Varoluşçuluk deyince ilk akla gelen adam Jean Paul Sartre…
“Edebiyat Nedir?” kitabı edebiyat yapmayı seven bir filozofun yazacağı cinsten. Gerçekten çok heyecan verici tespitleri var, bir kısmına katılmasam da. Bence yazar okura özgürlük veriyor değildir, esir alıyordur onu. Bu bir örnek tabii…
Tabii tipik Sartre gevezeliği de yok değil. Özellikle kitabın sonları yaklaştıkça artan bir iki yüzyıllık yazar ve okur kıyaslamasını sınıfsallık üzerinden yaptığı bölüm benim için heyecan verici değildi ama tabii Sartre gibi adamların gevezeliğini dinlemek bile keyiflidir.
Bulantı’yı okuyup seven birisi için bu kitap iyi bir deneyim olabilir.
Edebiyat Nedir?Jean-Paul Sartre · Can Yayınları · 2018408 okunma
"Petrolü kontrol edersen ulusları, yiyeceği kontrol edersen insanları kontrol edersin!" - ABD Dışişleri Bakanı, Rockefeller'ın Adamı
"İnsanların size güvenip dayanmalarının, size bağımlı olmalarının ve bu şekilde sizinle işbirliği yapmalarının yolunu arıyorsanız, onları gıdaya bağımlı hale getirmek mükemmel bir