Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Niyazi Genç

Bilirsiniz, böyle yerlerde beklemek, her an bir şey olması ihtimali içinde, saatlerce, günlerce hiçbir şey olmadan beklemek azapların en korkunçları arasındadır. Bir kapının önünde, bir hücrede, neden olduğunu bilmeden beklemek. Kafanıza dolmak isteyen türlü ihtimallerle zaman zaman yüreğinizin çarpıntısı artarak beklemek. Ben kendimi buna bile alıştırmışım.
Reklam
Kitapların özgür artık, Müjdeler olsun Nâzım. Sen yazmaya devam et, Hasreti yazma Nâzım. Varna önlerindeydin, Sen artık döndün Nâzım. Karadeniz köpürdü, Memlekettesin Nâzım.
Cumhuriyete, Mustafa Kemal’e, uygarlığa sahip çıkmak için paraya, güce veya üniformaya ihtiyaç yoktur. Tek ihtiyaç boyun eğmemek ve ruhen teslim olmamaktır. O da umut etmeyi gerektirir. Umudun olduğu her anda ve her yerde mutlaka bir çözüm vardır. Umutsuzluk ise savaşmadan kaybetmektir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bugün içinde bulunduğumuz jeopolitik, siyasi, sosyolojik ve ekonomik konjonktür erkek egemen kitleleri cesaretten çok esarete davet eden bir tablo sergiliyor. Acı bir tespittir ama gerçektir. Bugünün kadını erkekten daha cesurdur.
“Lon pö tadore pur la vi sel kö” Hayat boyunca tapılacak kadın.
Reklam
“Bârika-i hakikat, müsâdeme-i efkârdan çıkar.” Yani, “ gerçeğin kıvılcımı, fikirlerin çatışmalarından çıkar”.
Hayvanlar ölümü bile gerçek anlamda hissetmezler, ölümün bilgisini o ortaya çıktığı zaman elde edebilirler ve ondan sonra da zaten mevcut değillerdir artık. Bu yüzden bir hayvanın yaşamı daimi bir şimdiden ibarettir. Düşünce olmaksızın yaşayıp gider ve içinde bulunulan an ile derin bir biçimde meşguldür; hatta insanların büyük çoğunluğu bile, yaşamlarını, içlerinde düşünceye çok az yer vererek idame ettirirler.
Atatürk’ün yabancı okullarla ilgili yazısı
Hiçbir hükümet, kendi uyruğunda olan on binlerce çocuğun, kendi yurdu içinde, bir yabancı kurum tarafından, her türlü denetimden uzak olarak büyütülmesine, onlara istenenin aşılanmasına izin veremez. Buna izin vermek, çocukları yaşayacakları çevreye düşman ya da hiç olmazsa yabancı olarak yetiştirmek ve yaşayacakları çevre ile çatışmak zorunda bırakmaktır. Bu ise gerek o çocukların, gerek içerisinde yaşayacakları halkın yıkımını hazırlamaktır. Bunu yasaklamak ise hükümetin görevidir. Bundan dolayı, Amerikalılarca örnek çiftlik vb. kurumlar kurup buralarda kendi uyruğumuzdan olan binlerce çocuğun Türk hükümetine ve Türk ulusuna karşı sevgisiz ve uyumsuz duygularla yetişmelerine izin veremeyiz.
Yıkılsın, aydın kişileri ödlekleştiren bilinç. Yıkılsın, köre cesaret katan cehalet. Yıkılsın, bilene kibir veren bilgi. Yıkılsın, satmak için ahlak biriktiren.
Dünyalar dolusu aşk bir eve nasıl sığabilir? Şu balkon titreyip sarsılmadan, caddenin ortasına yığılmadan, gökyüzüne savrulmadan benim aşkımın ağırlığına nasıl dayanabilir? Ona adım adım yaklaşmak için derlediğim tonlarca bulutu şu küçücük oda nasıl taşıyabilir? Bu duvarlar nasıl ayakta kalır taşkın neşemin karşısında? Onun ışığına pervane olup ufuktaki son noktaya değin kanat çırpıyorken pencereler nasıl tuzla buz olmaz? Her şey onun mekanında bir gölgeden ibaret. Oysa ben mekanın dışındayım. Bedenim hasret kurşunuyla delik deşik olmuşken kapılar menteşelerinden oynamadı. Ben onun ışığına pervane olup ufuktaki son noktaya değin kanat çırparken pencereler tuzla buz olmazdı. Eve sığdım. İçimde yankılanan delice aşkın çığlıkları da sığdı.
Reklam
Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz: Kuklacı Felek Usta, kuklalar da biz. Oyuna çıkıyoruz birer, ikişer; Bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz.
Hayat yangın gibidir. Yoldan geçenin unuttuğu alevler, rüzgarın önüne katıp savurduğu küller; işte, bir insan ömrü gelip geçmiştir.
Var mı dünyada günah işlemeyen, söyle; Yaşanır mı hiç günah işlemeden, söyle; Bana kötü deyip kötülük edeceksen, Yüce Tanrı, ne farkın kalır benden, söyle.
Modernite bir sözleşmedir. Doğduğumuzda imzaladığımız bu sözleşme, öldüğümüz güne dek yaşamımızı düzenler. Çok az kişi bu sözleşmeyi feshedebilir. Bu sözleşme yediklerimizi, işimizi, hayallerimizi şekillendirir; nerede yaşayacağımızı, kimi seveceğimizi, nasıl öleceğimizi belirler.
Geçmişin sıkıntılarının önemli bir bölümünün üstesinden gelmiş olsak dahi, mutluluğu yakalamak yaşadığımız ıstırabı ortadan kaldırmaktan çok daha zor olabilir. Ortaçağda aç bir köylüyü memnun etmek için bir parça ekmek yeterliydi. Peki sıkılmış, yüksek maaşlı, fazla kilolu bir mühendisin keyfini nasıl yerine getirirsiniz?
120 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.