Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

noraloji

Sone 36
İtiraf edeyim ki ikimiz apayrıyız Birleşik olsa bile bölünmeyen sevgimiz: Bu utanç lekeleri bende kalacak yalnız, Bana nasip olacak çile doldurmak sensiz. Duyduğumuz sevgiler birleşir bir bakıma, Yaşamımızı bölen acıklı ayrılıklar Sevginin birliğini altüst edemez ama, Sevişmenin tadından tatlı saatler çalar. Sevgilim olduğunu açıklamam artık ben Yanıp yakıldığım suç, lekeler diye seni, Bana iyilik edip onur veremezsin sen Feda etmeden kendi adının şerefini: Sakın buna kalkışma; öyle ki sana sevgim, Benim olduğun için iyiliğin de benim.
Sayfa 36 - Çeviri: Talat Sait Halman
Reklam
Ruh, karanlıkta asılı durur, acı safra saklanır.
Sayfa 148
“İnsanları sözleriyle değil, hareketleriyle ölç!”

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Melekler gibi, utanç ve arzu duymuyorlardı. Ama utanç ve arzu duymamak insanca değildir.
Sayfa 185
Bir şeye karşı koymak onu sürdürmektir.
Sayfa 162
Reklam
Cevapsız sorular...
“Hala anlamadınız mı, Genri? Öndeyi sanatını neden geliştirdiğimizi anlamadınız mı?” “Hayır...” “Yanlış soruların cevabını bilmenin ne kadar yararsız olduğunu göstermek için.”
Sayfa 84
Şerefine Dionysos!
Apollo,ışığın, aklın, orantının, uyumun ve sayıların tanrısı olan Apollo, tapınırken kendine çok yaklaşanları kör eder. Güneşe çıplak gözle bakmayın. Her fırsat bulduğunuzda karanlık bir bara gidip Dionysos’la beraber kafaları çekin.
Sayfa 15 - Önsöz
Bir şeyleri düşünerek var edebilirsiniz. Toprağı kazıp çıkarabilirsiniz onları.
Sayfa 114
39 Bir yiğitten daha üstün o erkek Tanrılarla eş benim gözümde o erkek ki yanında oturabiliyor sesinin tatlı yankısını,
Sayfa 55 - Çeviri: Cevat Çapan
“...şu da var ki kendinden uzaklaşmış bir kimse için, tekrar kendini bulmaktan daha sıkıntılı bir şey olur muydu?”
Sayfa 92
Reklam
“Şu gördüğün,” dedi taşla oynayarak, “bir taştır, belli bir zaman sonra toprak olacak belki, topraktan da bitki olarak boy verecek ya da bir hayvana, insana dönüşecek. Eskiden olsa derdim ki: ‘Bu taş yalnızca bir taştır, değersizdir, Maya dünyasındaki nesnelerden biridir; ama yaşam çevriminde insana ve ruha da dönüşebileceği için bu taşa da önem veriyorum.’ Eskiden olsa böyle düşünürdüm belki. Ama bugün şöyle düşünüyorum: Bu taş taştır, aynı zamanda hayvandır, aynı zamanda Tanrı’dır, aynı zamanda Buddha’dır, ileride şu ya da bu nesneye dönüşeceği için ona saygı duyuyor, onu sayıyor değilim, çoktan ve her zaman şu ya da bu nesne olduğu için sevip sayıyorum onu...”
Sayfa 141 - Can Yayınevi
GENTLİ JOHN: Altı kış dediğin nedir ki? Çabucak geçiverir. BOLINGBROKE: Mutlu insanlar için evet, ama keder on yapar bir saati.
Sayfa 22
Kadınların ilk içgüdüleri şiire yönelikti.
Sayfa 72
GERİYE DÖNÜŞSÜZ
Her yüz kabulü parçalanmayı çağıran eliaçıklık, ama, Yüzüm yanındadır seninkinin, sırlı camın değerbilirliğinde, İmgeleriz birbirimizi içsel yakarıyla, bilirim. Sakınmayla ertelediğimiz, gecikmiş an, Kurtulsun dilerim kuşkudan; sorusundan gerçek mi, gerçek mi? Budur çünkü kesen elleri, göğümüzü şaşırtan, Alıkoyan yağmur kokan otlardan bedenlerimizi. Budur sorgulayan özdeş isteklerimizi, bağlansın mı bağlansın mı bebekliğe? İçinden geçmeyi seçerken bir durallığın, Ürkünç devinimine zincirlenme korkusu; o esriten kızıl değişimin. Şimdi gözyaşı ve endişe küplerini gizliyor aşk; kanadında. Bilemediğimiz ayin, şarkılarını bekletiyor dil için! Kaçtığımız her kare duvarına ekleniyor yuvarlak avlunun, üçgenleri yok ederek sonunda tutsak edileceğimiz! Nisan ’80
Sayfa 29 - Daktiloya Çekilmiş Şiirler
ışık hecesi
‪“Şimdi yanında olsam, ağzını dinlesem, saçlarını giyinsem, güzelliğinin göllendiği yatağı sevsem, sevsem...”‬
Sayfa 15
Reklam
Aşkı bir gövdeden doğuran dünya Sen koydun bu kalbi bu güzelliğin önüne Ayrılığa bırakma beni Ölüm bir gün nasılsa sürecek hükmünü...
Sayfa 10
“...Amok’un ne olduğunu biliyor musunuz?” “Amok mu?.. Sanırım hatırlıyorum... Malezyalılarda görülen bir tür sarhoşluk...” “Bu sarhoşluktan daha fazla bir şey...bu delilik, bir tür insan kudurması...ölümcül, anlamsız bir saplantının krize dönüşmesi hali, bunu başka hiçbir alkol zehirlenmesiyle kuyaslayamazsınız... orada kaldığım süre içinde bizzat ben de birkaç vakayı inceleme fırsatı buldum -söz konusu başkalarının derdi olunca nasıl da hep daha zeki ve nesnel oluruz- ama kaynağının korkunç gizemini ortaya çıkarmayı başaramadım. Bir şekilde iklimle ilgisi vardı, ani bir patlama noktasına gelinceye kadar sinirler üzerinde bir fırtına gibi baskı yaratan o boğucu, yoğun atmosferle... Sonuç olarak Amok...”
Sayfa 30
Hislere tercüman olmak:
“O andan başlayarak seni sevdim. Biliyorum, kadınlar bu kelimeyi sana, senin gibi hep şımartılan bir erkeğe çok söylemişlerdir. Fakat inan bana, seni kimse o kız kadar, yani benim kadar, olduğum ve senin için hep öyle kalan ben kadar köle gibi ve bir köpeğin sadakatiyle kendini adayarak sevmedi, çünkü yeryüzünde hiçbir şey kuytuluklardaki bir çocuğun fark edilmeyen sevgisiyle karşılaştırılamaz; çünkü bu sevgi, yetişkin bir kadının tutkulu ve bilinçaltında hep talep eden aşkının hiçbir zaman olamayacağı kadar umarsız, kendini karşısındakine hizmet etmeye adayan, boyun eğen, hep pusuda yatan ve tutkuyla yoğrulmuş bir sevgidir.”
Sayfa 12