Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
12' den vurma buna denir.
İnsanlar kısıtlandırılmış, çaresiz hissederler. Neredeyse koşuların kurbanlarıdırlar. Nereden geldiklerini, nereye gittiklerini, neden burada olduklarını bilmezler. Tanrı yoksa sıradan insanların hayatta herhangi bir anlam edinmeleri zordur. Sıradan zihin Tanrısız çılgına dönecektir. Tanrı bir destektir — sana yardım eder, seni teselli eder, seni
Açıklaması çok zor ama olayların mekânı, zamanı ve enönemlisi de kişilerin tutumları açısından bakıldığında bazen öyle tesadüfler olur ki, bunların sonucunda sanki kader hiç beklenmedik dönüşlere zorlanır. Benzer bir şey bu kez de gerçekleşmişti. Oysa o kişi, olayların bu şekilde gerçekleşeceğini asla öngöremezdi. Hakikatin eninde sonunda galip geleceğine inanılır, böyle düşünülür. Zira hakikat yok olamaz. Bu demektir ki yaşamalı ve her seferinde hakikati ispatlamalısın, işte bunun için varız. Göksel irade böyle diyor. İyi güzel de hakikat nedir?..
Sayfa 21 - Ketebe YayıneviKitabı okudu
Reklam
O zamanlar aksini düşünsem de şimdi anlıyorum ki, kader karşısında hep acze düşermiş insan. Vatanı kurtaracak iradeye sahip olsa bile, kendi ömür çizgisini değiştirecek kudreti bulamazmış kendinde.
İbnu'l- Murteza'nın el-Munye'de naklettiği şu olay, Kur'an'ın kaza ya verdiği manayı güzel anlatır: "Hz. Ali'ye yaşlı bir adam şöyle sorar: "Öyleyse, bizi sevkeden kaza ve kader nedir?" Hz. Ali: "O Allah'ın emir ve isteğidir" der ve şu ayeti okur: Ve kada rabbuke ellâ ta'budû illa iyyahu/ "Rabbin yalnız kendisine kulluk etmenize hükmetti." (İsra 17:23) Hasan el-Basri de Hz. Ali ile aynı görüştedir. İkisi de kaza ve kader'i, "Allah'ın emir ve nehyi, istek ve arzusu" olarak açıklamıştır.
Sayfa 144Kitabı okudu
"Düğünlerine kadar kader arkadaşlarımız, sanki bir parça bizimdi. O parçayı vermek gibi geliyordu bize o düğünlerde olmak: 'Al bakalım damat bey, sana anılarla bir güzel inşa edilmiş sağlam bir bina teslim ediyorum. Bahçesinde en nadide çiçekler. Belki hiç bilmeyeceğin sırları olacak o bahçenin ama sen yine de gözün gibi bak. Zorla açmaya kalkma kilitli duran hiçbir kapıyı. Kendiliğinden sana açılacaktır o kapılar. Toz tutmasına izin verme pencerelerinin. Duvarlarını örümcek ağları kaplamasın. İşin zor kısma sana düşüyor. Sen koruyacaksın bu binayı güneşten, yağmurdan ve örümcek tutacak her türlü karanlıktan. Yüzünde gülümseme var ya işte o hiç eksik olmasın. O gülümseme güven veriyor şimdi bana. Al, bir parçamı veriyorum sana."
Birine: Güzel bir şekilde başkasını kendisine tercih etmeyi ve cömertçe karşılık beklemeden vermeyi sana kim öğretti? diye sorulunca, o da şu cevabı vermiş: Horoza öğreten öğretti. O yerde bir tane bulur, ona ihtiyacı olduğu halde kendisi yemez. Aksine tavukları çağırır ve ısrarla onların gelmelerini ister. Nihayet onlardan birisi gelince, gelip o taneyi gagalar. Kendisi ise buna çok sevinir ve bunu hoşnutlukla seyreder. Ona çok miktarda tane bırakılacak olursa ortalıkta tavuk bulunmasa dahi buraya, oraya dağıtıverir. Çünkü o tabiatı itibariyle cömertliğe ve karşılıksız vermeye alışmıştır. Bundan dolayı bir şeyi tek başına yemeyi kendisi için bayağı bir davranış kabul eder.
Sayfa 184
Reklam
"Bazen insandan çok hikâyesi etkiler sizi, bazen de bizzat o insanın kendisi. Kişiyi yaşadıklarından nasıl ayırabiliriz diye düşünülebilir, ama ayrıdır. Yaşam bizim dışımızdadır, biz olmasak da akar kendi başına. Bazıları kader diyor bunun adına. Kader; kim bulmuşsa bu açıklamayı, iyi bir iş yapmış. Hakikat olup olmamasının bir anlamı yok, kader bizi rahatlatır, felaketlere göğüs germemizi sağlar, çıldırmaktan alıkoyar. Öyle ya, ilahi bir güç tarafından yazılmış kutsal bir senaryoya kim karşı çıkabilir ki? Hem karşı çıksa ne olacak? Kaderin değiştirebildiğimiz kısmı çok azdır, çoğunlukla o azgın nehrin ortasında ayakta kalmaya çalışırız. Zor iştir, ama çetin şartlar altında yaşadıkları halde dimdik durmayı başarmış insanlar da vardır..."
Artık güzel şeylerin olmasına o kadar çok ihtiyacım vardı ki... O sırada içimdeki çocuk ayağa kalktı ve "Hadi. " dedi , "Hadi güzel günlere..."
Pyramus! Konuş ! Konuş! Dilini mi yuttun? Ölmüş! Ölmüş! Güzel gözlerini, kara toprak mı örtecek? Bu dudaklar, kiraz burun, sarı papatya yanaklar gitti! Gitti! Aşıklar o pırasa yeşili gözler diye haykırın! Gel ey zalim kader! Gel! Gel! Kanı çekilmiş eller, gelin dondurun benim de kanımı! Yaşamak neye yarar sevgilimi hayata bağlayan ipekten halat koptuktan sonra! Yeter sus artık dilim! Gel ey hançer, gel de delik deşik et bağrımı!
"Hulda'nın damgasını taşıyorsun." Yüreği ağzına geldi. "Hulda mı?" "Emek tanrısı." Serilda ağzı açık bakakaldı. Elbette Hulda'nın kim olduğunu biliyordu. Ne de olsa sadece yedi tanrı vardı, onları akılda tutmak zor değildi. Hulda, tıpkı Madam Sauer'in söyleyeceği gibi iyi ve dürüst işlerle
Reklam
Her şeyin bir kader üzere yazıldığını unutma. Yazılan şey de gelir sana kavuşur. Kaderin de olmayan şey seni asla bulamaz, kaderinde yazılı olandan da sen asla kaçamazsın. O halde kaderine rıza göster ki imanın tadına varabilesin.
Kadercilik mi, kontrolcülük mü?
Bu anlayış farkının kökeninde ne vardır? Batı kültürü daha çok kontrolcü, Doğu kültürü daha çok kadercidir. Hayatını kontrol etme güdüsüyle yetiştirilen bir Batılı, bunu ideal yaşam durumu olarak kabullenir ve bir gün hayatı üzerindeki kontrolünü kaybettiğinde, hemen denetimi eline almak için yoğun bir çaba içine girer. Çok sayıda denemeden sonra
Destana Memê Alan
(…) Zînê got: “Lolo, Memo, dilê min bi kul û bi jan e. Madem ku tu guh nadî gotinên merivane Ji berê da, xelkê kêmanî xistine derê me jinane, Dibêjin: “Jin parsiya kêm in û rûreşiya dê û bavane.” Were destê xwe bavêje destê min û min çek ke ser pişta Bozê Rewane, Berê xwe bide welatê xwe, bajarê Mixribiyane, Bila heywan me her duyan bibe,
Kaderi anlatan muhteşem ifadeler
Hayatın her dönemecinde, hatta her ânında tercih yaparız. Kişi fillerini seçer ve her seçiminde hikâye yeniden yazılır. Biz dünya sahnesinde rolünü oynayan varlıklarız. Ve bu rol bize yazılı olarak verilmiş olmakla birlikte doğaçlama yapmamıza da imkân sunulmuştur. Bize verilen rolden sorumlu değiliz ama yaptığımız doğaçlamalardan sorumluyuz. Allah tüm süreci, yaptığımız küçük büyük tercihler doğrultusunda yazılacak hikayeleri ezelî ilmiyle bilir. Süreç dediğimiz hayat, akan zamandır ve zamana tâbi olan biziz. O (cc) baktığında babamın sülbündeki hâlimden kıyamet gününe kadar geçireceğim her hâlimi, her ânımı tek bir karenin içinde görür.
Sayfa 343 - timaş yayınları
İyi anlar hep uzaktan bakar ama kötü gün kapıda bekler , Pusuda bekler , gün geldiğinde herkesten önce çelmeyi takar o güzel , narin ayaklarına . Yere düştüğünde ise durmaz asla , basar tekmeyi ve kaçar . Kovalayacak hâl bile bırakmaz kötü gün ... ☆
Sayfa 169 - OlimposKitabı okudu
1.029 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.